ESKİ ("12 EYLÜL"lü) Yıllardan BİR DANIŞTAY HATIRASI
Eski ("12 EYLÜL"lü) yıllardan BİR DANIŞTAY
HATIRASI(*)
M. Selami ÇEKMEGİL
M. Selami ÇEKMEGİL
Bu yazımda size
kural içi bir bürokratın
-Danıştay’da 80'li yıllarda yaşamış olduğu-
kural dışı bir serüvenini
anlatacağım... Bu bürokrat, Cirmine de
bakmaz, kendini büyük yolsuzlukların ve yanlışlıkların önünde durabilecek
önemli biri sanırmış. Şöyle anlatmıştı
hikayesini:
“Vaktiyle, 'Mali ve idari yönden Özerk' SSK'da, 'çok etkili bir pozisyon'da idim. 'Sayın Demirel'li dönemde Sümer Oral'ın Bakanlığı ve İspartalı Naci Ünver'in Müsteşarlığında bu görevden re’sen, yasaya aykırı olarak uzaklaştırılıp, teamüle uygun şekilde, danışman yapılmıştım.
“Vaktiyle, 'Mali ve idari yönden Özerk' SSK'da, 'çok etkili bir pozisyon'da idim. 'Sayın Demirel'li dönemde Sümer Oral'ın Bakanlığı ve İspartalı Naci Ünver'in Müsteşarlığında bu görevden re’sen, yasaya aykırı olarak uzaklaştırılıp, teamüle uygun şekilde, danışman yapılmıştım.
Stresten uzaklaşmış olacağım için bana sanki bir iyilik(!) yapılmıştı... Danışmanlık pozisyonumda maaşımı almakta iken, hiçbir fiili etki gücüm de kalmamış olduğu halde -bu iylik(!) te yeterli görülmemiş olacak ki çok kısa bir süre sonra bunların göreve devam eden bürokratları tarafından -12 Eylül ihtilal gücünü de arkalarına alarak- bu kez bu görevimden de -hukuken değil ama- fiili emirle uzaklaştırıldım. Memuru olduğum SSK Yönetim Kurulundan karar çıkaramadıkları için, Bakanlığın emri ile "hot be hot" maaş ödememi durdurdular ve böylece bu danışmanlık görevime de -hukuken değil ama fiilen- son verdiler.
Bu yanlış işleme karşı
Avukat sayın Şuayip Gazi ULUSOY’la
Danıştay’da iki dava açmıştım:
Biri: -Bakanlığın, idari ve mali yönden
özerk bir kuruluş SSK’nın idari işlerine
müdahele ederek, onun yerine karar alma ve işlem yapma yetkisi bulunmadığından
bahisle- Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na karşı;
diğeri ise: -Bakanlığın kanunsuz ve yetkisiz emrine
dayanarak- kendi yetkili kurulunun almış olduğu bir karar olmadan, hot be hot
personelinin maaşını kesemeyeceği gerekçesiyle SSK
aleyhine…
İşlem, sanki Gümrük ve Tekel Bakanlığının bir personeli aleyhine Ulaştırma Bakanlığınca karar alınmış ve Gümrük Bakanlığı da bunu uygulamış şeklindeydi. O tarihteki yasal durum buydu.
Davam, Danıştay’da “Mürettep Daire”ye düştü. Bu daire müsbet istikametteydi. Başkan ve üyeleri yaşlı, deneyimli kimselerdi. Sanırım hukuka kıymak istemezlerdi. Ancak şansa bakın ki, darbe yönetiminde -tam da bu sırada- Danıştayın yapısında değişiklik yapıldı; mürettep daire lağvedildi, benim dava da oradan alınarak -yeni ve genç üyelerle- vergi ihtilaflarını çözümlemek üzere oluşturulan 3. daireye verildi…
3. Dairede, yazışma, çizişme, sonuç yine aleyhime oldu; davamı reddettiler... Bu kararlarda: o zaman Danıştay savcısı olan Sayın Nurşen Çataloluk hanımefendi, (mutluyum ki sonradan üye oldu) doğru bir tavır sergiledi: Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın tasarrufunun yetkisizlik ve geçersizlikle malul olduğunu, gerekçesi ile izah etti. Asil tavırlı değerli bir üye: Sn. Muzaffer Cebesoy ve daha sonra tashih talebim üzerine Kurula katılan asaletli bir diğer üye: Sn. İbrahim Çopuroğlu, -iki üye- karara hukuki gerekçelerle muhalif kaldılar. Böylece Davam iki muhalife karşı üç oy çokluğu ile reddedildi...
Garip durum şuydu ki: 3. Dairedeki bu iki davada da Avukatım Şuayip Gazi bey, hukuken kesin nitelikli yasal gerekçeler ileri sürerek iki kez reddi hakim talebinde bulundu; -birinde bir üye hakkında, diğerinde ise dört üye hakkında- idari yargılama yasasının yollamada (atıfta) bulunduğu: “bir davada, davayı görecek hakimin, daha evvel hakim, hakem, bilirkişi, savcı olarak görüş bildirmiş olması, (kesin) red sebebidir” diye belirten HMUK. hükmüne dayanarak ve bu yoldaki belgelerini ekleyerek, red-i hakim talebinde bulunmuştu.
Yeni tayin olmuş bu genç hakimler ihtilalin baskısı altında iseler, bunu vesile ederler ve çekilirler, dedim. Öyle olmadı: Tek üyeyi redde dair talebimi yine 3. daire; dört üyeyi redde dair talebimizi ise VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU reddetti. Red gerekçeleri ilginçti. Red talebimize: Dava konusu olayda, daha evvel savcı ve hakim olarak görüş bildirmiş olmak dayanak yapılmıştı (ki HMUK.’na göre bu, takdiri değil kesin red sebebidir); ama onlar, “üyelerin başka bir karardaki oyları nedeniyle tarafsızlıklarını mutlaka yitireceklerinin iddia edilemeyeceği” şeklinde bir gerekçe ileri sürerek bu talebimizi reddetmişlerdi... Bir hukukçu olarak hayretler ettim… Yalnızca -asil tavırlarıyla beş sayın üye-: "...Kurullarının Vergi Daireleri Kurulu olduğunu, Davanın vergi davası olmayıp memur davası olduğunu, bu nedenle bu konudaki talebi görüşmeye yetkili olmadığını" belirterek "karara katılmadıklarını" dercetmişlerdi... Ayrıca muhalefet şerhlerine: "yasal açıdan red talebimi kabul etmemeleri halinde işin esası hakkında da karar verme zorunlulukları hasıl olacağını, oysa ki burasının vergi konularında uzmanlaşmış Vergi Dava Daireleri kurulu olduğunu" ileri sürebilmişlerdi...
İşlem, sanki Gümrük ve Tekel Bakanlığının bir personeli aleyhine Ulaştırma Bakanlığınca karar alınmış ve Gümrük Bakanlığı da bunu uygulamış şeklindeydi. O tarihteki yasal durum buydu.
Davam, Danıştay’da “Mürettep Daire”ye düştü. Bu daire müsbet istikametteydi. Başkan ve üyeleri yaşlı, deneyimli kimselerdi. Sanırım hukuka kıymak istemezlerdi. Ancak şansa bakın ki, darbe yönetiminde -tam da bu sırada- Danıştayın yapısında değişiklik yapıldı; mürettep daire lağvedildi, benim dava da oradan alınarak -yeni ve genç üyelerle- vergi ihtilaflarını çözümlemek üzere oluşturulan 3. daireye verildi…
3. Dairede, yazışma, çizişme, sonuç yine aleyhime oldu; davamı reddettiler... Bu kararlarda: o zaman Danıştay savcısı olan Sayın Nurşen Çataloluk hanımefendi, (mutluyum ki sonradan üye oldu) doğru bir tavır sergiledi: Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın tasarrufunun yetkisizlik ve geçersizlikle malul olduğunu, gerekçesi ile izah etti. Asil tavırlı değerli bir üye: Sn. Muzaffer Cebesoy ve daha sonra tashih talebim üzerine Kurula katılan asaletli bir diğer üye: Sn. İbrahim Çopuroğlu, -iki üye- karara hukuki gerekçelerle muhalif kaldılar. Böylece Davam iki muhalife karşı üç oy çokluğu ile reddedildi...
Garip durum şuydu ki: 3. Dairedeki bu iki davada da Avukatım Şuayip Gazi bey, hukuken kesin nitelikli yasal gerekçeler ileri sürerek iki kez reddi hakim talebinde bulundu; -birinde bir üye hakkında, diğerinde ise dört üye hakkında- idari yargılama yasasının yollamada (atıfta) bulunduğu: “bir davada, davayı görecek hakimin, daha evvel hakim, hakem, bilirkişi, savcı olarak görüş bildirmiş olması, (kesin) red sebebidir” diye belirten HMUK. hükmüne dayanarak ve bu yoldaki belgelerini ekleyerek, red-i hakim talebinde bulunmuştu.
Yeni tayin olmuş bu genç hakimler ihtilalin baskısı altında iseler, bunu vesile ederler ve çekilirler, dedim. Öyle olmadı: Tek üyeyi redde dair talebimi yine 3. daire; dört üyeyi redde dair talebimizi ise VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU reddetti. Red gerekçeleri ilginçti. Red talebimize: Dava konusu olayda, daha evvel savcı ve hakim olarak görüş bildirmiş olmak dayanak yapılmıştı (ki HMUK.’na göre bu, takdiri değil kesin red sebebidir); ama onlar, “üyelerin başka bir karardaki oyları nedeniyle tarafsızlıklarını mutlaka yitireceklerinin iddia edilemeyeceği” şeklinde bir gerekçe ileri sürerek bu talebimizi reddetmişlerdi... Bir hukukçu olarak hayretler ettim… Yalnızca -asil tavırlarıyla beş sayın üye-: "...Kurullarının Vergi Daireleri Kurulu olduğunu, Davanın vergi davası olmayıp memur davası olduğunu, bu nedenle bu konudaki talebi görüşmeye yetkili olmadığını" belirterek "karara katılmadıklarını" dercetmişlerdi... Ayrıca muhalefet şerhlerine: "yasal açıdan red talebimi kabul etmemeleri halinde işin esası hakkında da karar verme zorunlulukları hasıl olacağını, oysa ki burasının vergi konularında uzmanlaşmış Vergi Dava Daireleri kurulu olduğunu" ileri sürebilmişlerdi...
Gerçekten de gariptir: Red talebimin Dava Daireleri Kuruluna götürülüp orada görüşülmesi ve karara bağlanması gerekirdi. Davanın, konusu itibariyle, vergi dava daireleriyle ne alakası vardı ki!.. Sanki, Dava Daireleri Kurulundan arzulanan kararın çıkarılması çok mu zordu ki!.."
***
Bana bunları anlatan
bürokrat kahramanım şunları da ilave
etti: “Şimdi, bir hukukçu olarak diyorum
ki: yetkisizlik nedeniyle hakkımda yapılan idari işlemler
hukuk açısından yok hükmündedir. Bu işlemleri iptal ettirmek için
açtığım davada Danıştay’ca verilen kararlar da -yetkisiz kurullarda alınmış-
yanlış kararlardır. Bense, hala, hukuken yok sayılması gereken bu
işlemlerin psikolojik ve de fiili etkisine maruz bulunuyorum. Bana bu
idare hukukunu öğreten ve kendi profesörlüğü de uzun süre "haketmesine rağmen"
bir türlü verilmeyen sayın hocam Doç. Dr. Mukbil ÖZYÖRÜK’ten, (tabii hala
sağsa; değilse başkaca İdare Hukuku hocalarından) devlet organlarınca yapılan
bu yanlışlığın şahsıma verdiği zararlardan nasıl kurtulacağımı da öğrenmeyi çok
isterdim..." dedi ve ekledi:
Ayrıca, bu garip hukuki haksızlığın yapıldığı o sisli günlerde Davamı liyakatle ve fedakarca yüklenen ve sonuna dek yürüterek bana teselli olan değerli meslektaşım, deneyimli Avukat Şuayip Gazi ULUSOY beyefendiye teşekkür borçluyum.” (**)
Evet hukukçu dostum eski bürokrat böyle anlattı hikayesini. Ona -geçmiş olsun demekten başka- ne gelir bizim gibilerin elinden henüz bilmiyorum…
Not: O zaman, bu karara karşı AYM'ye kişisel başvuru hakkı olsaydı, durum değişir miydi acaba ?.. :) Hiç sanmıyorum
Ayrıca, bu garip hukuki haksızlığın yapıldığı o sisli günlerde Davamı liyakatle ve fedakarca yüklenen ve sonuna dek yürüterek bana teselli olan değerli meslektaşım, deneyimli Avukat Şuayip Gazi ULUSOY beyefendiye teşekkür borçluyum.” (**)
Evet hukukçu dostum eski bürokrat böyle anlattı hikayesini. Ona -geçmiş olsun demekten başka- ne gelir bizim gibilerin elinden henüz bilmiyorum…
Not: O zaman, bu karara karşı AYM'ye kişisel başvuru hakkı olsaydı, durum değişir miydi acaba ?.. :) Hiç sanmıyorum
____________
(*) Bkz. Tilki Tuzağı, (Hatırat) M. Selami Çekmegil, İst. 1991, Timaş yayınları sh. 104-105
(**) T.C. DANIŞTAY, Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu,
Üçüncü Daire Esas No: 1882/3244 sayılı karar...
Ek Not:
Bürokrat arkadaş ayrıca şunu da ekledi: Yok hükmünde olması gereken bu Karara muhalif kalan -kahramanımızın hayırla yad ettiği- saygı değer üyelerden ismen hatırladıkları sırasıyla: 7.Daire Başkanı Atıf Kösebalaban, üye Kemal Tarsuslugil, üye Mahir Tunçalp, üye Salim Özkan, üye Güven Dinçer ve şimdi isimlerini tam hatırlayamadığım iki üye ile, haricen Danıştay çevrelerinde, hukuka kıyılmaması gerktiği yolunda hassasiyet belirten ve gayretini esirgemeyen AYM'nin asaletli üyesi sayın Orhan ONAR beyefendiyi saygıyla yad ediyorum –hukukla ilgili başka anılarım başka bahara dedi ve hatırasını şimdilik burada kesti.
Bürokrat arkadaş ayrıca şunu da ekledi: Yok hükmünde olması gereken bu Karara muhalif kalan -kahramanımızın hayırla yad ettiği- saygı değer üyelerden ismen hatırladıkları sırasıyla: 7.Daire Başkanı Atıf Kösebalaban, üye Kemal Tarsuslugil, üye Mahir Tunçalp, üye Salim Özkan, üye Güven Dinçer ve şimdi isimlerini tam hatırlayamadığım iki üye ile, haricen Danıştay çevrelerinde, hukuka kıyılmaması gerktiği yolunda hassasiyet belirten ve gayretini esirgemeyen AYM'nin asaletli üyesi sayın Orhan ONAR beyefendiyi saygıyla yad ediyorum –hukukla ilgili başka anılarım başka bahara dedi ve hatırasını şimdilik burada kesti.
Benzer bir Anlatım Ahmet Altan'dan:
Ahmet Altan bu günkü Tarafta benzer şeyler yazıyor: http://www.taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-susurluk-ve-para.htm
hatırdan çıkarılmaması gereken temel ilk
1. olayların bu şekilde gelişmesinde hayır umulmalıdır. 2. çekilen sıkıntı başka bir günaha veya hataya kefaret olabilir. 3. her güzellik bir arada olmayabilir. 4. Allahın dediği olur. 5. Barışmanço ne demiş: insanın ters gitmesin bir kere işi/yerken muhallebi kırılır dişi 6. sabancı dahi kefeninden başka bir şey götürmedi şu dünyadan. 7. makam mevki imtihan vesilesidir. insanın geçimini sağladığı miktarın ötesindeki birikim 'muhasebe zenginliği'dir.
...yargı kültürümüzde...tarafsızlık
Milliyet: Taha AKYOL diyor ki: ...yargı kültürümüzde... “Tarafsızlık”yeni yeni konuşuluyor! http://www.milliyet.com.tr/ya rgi-reformu-/taha-akyol/siyas et/yazardetay/23.02.2010/12 02194/default.htm?ver=68
HSYK
http://www.taraf.com.tr/makale/10174.htm
Taha Akyol diyor ki...
BİZİM yargı kültürümüzde öncelikli kavram “yargı bağımsızlığı”dır. “Tarafsızlık” ise yeni yeni konuşuluyor! http://www.milliyet.com.tr/yargi-reformu-/taha-akyol/siyaset/yazardetay/23.02.2010/1202194/default.htm?ver=68
Sözde hukuk
Sözde hukuk Cem Sey http://www.taraf.com.tr/makale/10050.htm
Hayatı anlatmak
Selami Abi'de çok iyi hatıralar var neden Tilki Tuzağı gibi hacimi küçük bir kitaptan ibaret kalmış anlayamadım keşke bunun gibi daha da yazsa. Hayatı anlatmak çok güzel.Bu konuda İngiliz Tarihçi Carlayle'nin güzel bir sözü var "İyi yazılmış bir hayat,hemen hemen iyi kullanılmış bir hayat kadar enderdir."