Hikaye: KAMYON KAZASI
KAMYON KAZASI (Hikaye)
SANİH'in Torunu
Çok garipsediğim bu olayı arkadaşımın kendisinden dinlemeseydim inanmaz ve bu kadar zaman sonra hikaye etmezdim. Olayı duyduğumda önce şok olmuş, nutkum tutulmuş, sonra kahkahalarla gülmüş, az kalsın küçük dilimi yutayazmıştım.
SANİH'in Torunu
Çok garipsediğim bu olayı arkadaşımın kendisinden dinlemeseydim inanmaz ve bu kadar zaman sonra hikaye etmezdim. Olayı duyduğumda önce şok olmuş, nutkum tutulmuş, sonra kahkahalarla gülmüş, az kalsın küçük dilimi yutayazmıştım.
Arkadaşım, kalendermeşrep, 60-65 yaşlarında, sempatik ve de oldukça becerikli bir mühendisti… Onunla Finlandiya’da tesadüfen tanışmıştım. Küçük yaşlarda Orta Asya’dan Tuhafistan’a göç etmiş, yerine göre halim-selim, yerine göre haşinleşebilen ama daima hoşgörülü bir kişilikti. Pazarlık kabiliyeti oldukça yüksek, alışverişte, diyelim yüz liralık bir malı on lira teklifle başlayan inatçı
mı inatçı bir pazarlıkla kırk liraya sonuçlandıran müthiş bir yetenekti. Adını bir peygamberden almıştı. Okul yıllarında ülkenin en büyük şairlerinden biri ile oda arkadaşı olmuş, o sayede entelektüel bir çevre de edinmişti. Kırk yıllık meslek hayatının en büyük ayıbı, almış olduğu yağlı bir projeyi, birlikte sonuçlandırmak düşüncesiyle, sırf o işe ortak ettiği -Tuhafistan Belediyelerinden birinin İmar müdürlüğünden yüksek maaşla emekli bir uzmanın- henüz bir yıllık mühendislik bürosuna kaptırması; tek takıntısı da, “teyze ve dayıoğulları”nın, yüz milyonlarla değer ifade eden inşaatlarına -bir printer karşılığı- meccanen nezaret zorunda kalması idi… Yıllarca başarıyla yürüttüğü mesleğinden iyi kazanmış; biriktirdiği kazancıyla aldığı: eşiyle kendine ait bir büro, bir apartman dairesi, dar günde rant getirsin diye yine eşi için aldığı bir işyeri, yaz aylarında yorgunluk atacağı bir yazlık gibi mütevazı mülkün sahibi, hali vakti yerinde cana yakın bir dosttu… Fakat nedense eli daima darda idi. Kimse onu avucundan taşan bir para ile görmemişti… Herkese dost canlısı, munis ve sevimli fakat yeri geldiğinde sertleşmekten de çekinmeyen kendine özgü bir tipti. Çocuklarını oldukça iyi bir eğitimle yetiştirmiş ve evlendirmiş, hatta sevdiğini ifade ettiği bir de torunu olmuştu…
Hayatına en etken faktörlerden biri ve belki de en önemlisi eşi idi. Keskin mi keskin, iyi eğitim almış, dirayetli ve etken bir hanımefendi idi. Hanımefendi, gerçekten dirayetli ve dinsel içerikli ilave veren gazetelere ilgi göstermekten de geri kalmayan yaman biriydi. İkide bir alışveriş parası istemekten hoşlanmadığı için kocasının -halka göre olan- emekli maaşını tahsil zahmet ve yetkisini kendi üzerine almış, onu hem gereksiz ve hem de anlamsız bir zahmet düplikasyonundan kurtarmıştı. Harika sufle yapardı. Öylesine dirayetli ve dindar idi ki, dine karşı aşırı tavırlar takınan erkek kuzeni ile ilgisini kesmiş, kendisine olan fıtri sevgisini bile bastırabilmişti. Ne asil bir dirayet!..
Bir gün ABD'ye giderken uçakta tesadüfen karşılaştığı ve belki sohbete imkan bulurum diye, buyur, buraya otur abla diyerek yer gösteren bu kuzenini “ben senin nereden ablan oluyor muşum?” şeklinde azarlayarak, diğer yolcuların, sanki laf atmışçasına onu yanlış anlamalarına bile kapı aralamıştı.
Sık sık hakkında derdini yandığı kocasının bir meslektaşı, ona yönelik aşırı ithamlarına karşı, “hanımefendi, o benim arkadaşım, iyi bir insandır; anlattığınız yanlışlıkları yapmaması gerektiği sanısındayım” dediği için selamı sabahı kesmiş, onu gündeminden çıkarmış, evde adının anılmasını bile yasaklamıştı. En büyük meziyeti “dik başlı” kocasını hizaya getirebilmesi ve bu konudaki istikrarıydı. Kısa bir anlatımla tam da inatçı bir Çeçen hanımefendi idi…
…
İki arabaları vardı: biri -antika değer kazansın diye- devamlı garajda saklayıp beklettikleri –çok mu ama çok eski- müzelik bir Hummer, diğeri ise yeni model “havalı” bir Elentra… Çoklukla hanımefendinin kullandığı bu otomobile zaman zaman da, mesafeli işleri olduğunda kendisi biner, dikkatli ve de iyi şoförlüğünün zevkine varırdı hani…
…
Bu kez, hanımın biraz uzunca süren baskı ve tahakkümünden yıldığı bir zamanda, bir akşam zihninde garip bir şimşek çaktı… Ertesi gün bir iki ziyaret ve işi için arabayı eşi alacaktı. Gözündeki ışıltıyı fark edip de şüphelenmesin diye başını yorgana çekti ve sabaha ulaşmanın sabırsızlığı içinde güçlükle uykuya daldı…
…
Sabah, biraz erkence uyanıp ıslıklı şarkılar eşliğinde -asla başkasının demlediği çaylardan hoşlanmadığı için- kendisi demleyerek çayını zevkle yudumladı, acele bir iki ekmek arası peynirle kahvaltısını yapıp, “hanım Allahaısmarladık, yetişmem gereken bir işim var; akşam gecikmem, ekmeği ben alırım” diyerek acele ile çıktı… Ekmek konusunda özel bir titizliği vardı; öyle her ekmeği yemezdi…
…
İki arabaları vardı: biri -antika değer kazansın diye- devamlı garajda saklayıp beklettikleri –çok mu ama çok eski- müzelik bir Hummer, diğeri ise yeni model “havalı” bir Elentra… Çoklukla hanımefendinin kullandığı bu otomobile zaman zaman da, mesafeli işleri olduğunda kendisi biner, dikkatli ve de iyi şoförlüğünün zevkine varırdı hani…
…
Bu kez, hanımın biraz uzunca süren baskı ve tahakkümünden yıldığı bir zamanda, bir akşam zihninde garip bir şimşek çaktı… Ertesi gün bir iki ziyaret ve işi için arabayı eşi alacaktı. Gözündeki ışıltıyı fark edip de şüphelenmesin diye başını yorgana çekti ve sabaha ulaşmanın sabırsızlığı içinde güçlükle uykuya daldı…
…
Sabah, biraz erkence uyanıp ıslıklı şarkılar eşliğinde -asla başkasının demlediği çaylardan hoşlanmadığı için- kendisi demleyerek çayını zevkle yudumladı, acele bir iki ekmek arası peynirle kahvaltısını yapıp, “hanım Allahaısmarladık, yetişmem gereken bir işim var; akşam gecikmem, ekmeği ben alırım” diyerek acele ile çıktı… Ekmek konusunda özel bir titizliği vardı; öyle her ekmeği yemezdi…
Araba garajdaydı; yenge alacaktı; ona lazımdı. O kullanacaktı…
Hemen ileride, bir otobüs durağının arkasında, küçük bir kamyonete rastladı. Şoförüne
25,- Tl. uzatıp:
25,- Tl. uzatıp:
-Bakar mısın, şuradan on dakikaya kadar bordo bir Elentra çıkacak, plakası şu, lütfen onu kazaen kamyonetinle şöyle hafifçe bir sıyırır mısın?
-Abi deli misin, elin arabasıyla zorun ne; niye sıyırtayım ki? deyince arkadaşımız, ruhsatı, hüviyetini falan gösterip arabanın kendisine ait olduğunu, uğrayacağı tüm zararları tekeffül ettiğini -ayrıca hemşehrisi olarak ta bu ricada bulunduğunu- ekleyince şoförü ikna etmiş.
Bir şeyi kafaya korsa, ne yapar yapar sonuna kadar bıkmaksızın üstüne üstüne gider, amacını yerine getirir bir tipti kendisi zaten… Şoför:
-peki abi, para için değil, hemşehrilik hatırı için yapayım istediğini deyip atlamış direksiyona, başlamış beklemeye… Tabi bizimki tam siper hafif uzakta, sutre gerisinde; heyecanlı ama soğukkanlı da…
Tam da yenge arabasıyla apartman arkasındaki garajdan gelip yola çıkarken.. crashhh!...
Eyvah!.. Bir fren, koşuşmalar, bağırışmalar, yorumlar, geçmiş olsunlar… “önemli bir şey yok, basit sıyrıklar canım…” diyen teselli arayışları…
Ama yenge durur mu; -polis, polis çağırın çırpınışları…
Ama yenge durur mu; -polis, polis çağırın çırpınışları…
Nihayet polis sireni, kalabalık içinden “Vah, vah..” sesleri; “ah kardeş, araba ani çıkmış kamyonun önüne; ayol çıkarken sağına bakılmaz mıymış!.” “…Canım baksana kadının gözlüğü var; belki camı buharlaştıysa görememiştir…” Her kafadan ayrı bir ses…
…
Nihayet düzenlemiş raporunu polis: %70 kusurlu bizim Yenge…
…
Nihayet düzenlemiş raporunu polis: %70 kusurlu bizim Yenge…
Neyse ki, araba kaskolu; her iki tarafın zararı da sigortalı…
….
Akşam eve dönüş,.. Yenge süklüm püklüm; arabayı çarpmış, suçlu, münfail, nadim… Beyefendide önce hafif bir kızma numarası, sonra hoşgörü, teselli…
-Neyse, boşver; o kadar da sıkılma hanım; Allah cana vermesin, hallederiz her şeyi… Bundan sonra lütfen biraz daha dikkatli kullan ama… Geçmiş olsun… Sen bana bir kahve yap hele…
O gece beyefendi için renkli ve rahat bir uyku.. sabaha keyfli bir kalkış.. güne neşeli bir hazırlanış.. hoşgörü, nezaket gırla… Tatlı bir tebessüm; tabii her iki yüzde… Ay o da ne; bizim yenge mühendis beyimizin ayakkabısını bile silmiş…
….
Akşam eve dönüş,.. Yenge süklüm püklüm; arabayı çarpmış, suçlu, münfail, nadim… Beyefendide önce hafif bir kızma numarası, sonra hoşgörü, teselli…
-Neyse, boşver; o kadar da sıkılma hanım; Allah cana vermesin, hallederiz her şeyi… Bundan sonra lütfen biraz daha dikkatli kullan ama… Geçmiş olsun… Sen bana bir kahve yap hele…
O gece beyefendi için renkli ve rahat bir uyku.. sabaha keyfli bir kalkış.. güne neşeli bir hazırlanış.. hoşgörü, nezaket gırla… Tatlı bir tebessüm; tabii her iki yüzde… Ay o da ne; bizim yenge mühendis beyimizin ayakkabısını bile silmiş…
Bir ay kadar bu minval üzere tatlı bir hayat.. beyefendi akşam gelince yemekler hazır… Yemek sonrası rahatlama, sohbet, huzur…
Ama bizim ki kaçırır mı bu fırsatı!..
-Hanım bi çay versene!..
-Tabi canım, limon da ister misin?..
-Hanım, kuşları yemledin mi?
-Aşkolsun, unutur muyum hiç; elbetteki…
-Terliklerim, lütfen…
-Aman dikkat et, yeni sildim; yerler kaygan da biraz…
-Kaymaz, kaymaz.. sen bir kahve yap hele…
-Hemen hayatım, yorgunluk alır; Senin iş te pek yorucu doğrusu. Boş ver biraz yavaştan al, yeterince verdi Allah; her arzumuzu verdi bize; hamdolsun. Ahrete götürecek değiliz ya…
Oysa ki beyefendinin bütün düşüncesi ahireti kazanmaktı. Eşini bunca yıl memnun etmesi de bunun için değil mi idi, yani…
…
Bir ay kadar hep böyle: hanım çay getir, hanım şunu yap, hanım bunu yapma, hanım suyumu hazırla, terlik lütfen, sırtımı kaşı lütfen.. ve daha neler…
…
Bilmem sonradan öğrendi mi yenge hanım, bu araba kazasının incelikli bir mühendis tasarımı ve siparişi olduğunu; ben hala bunu öğrenmiş değilim…
…
Bir ay kadar hep böyle: hanım çay getir, hanım şunu yap, hanım bunu yapma, hanım suyumu hazırla, terlik lütfen, sırtımı kaşı lütfen.. ve daha neler…
…
Bilmem sonradan öğrendi mi yenge hanım, bu araba kazasının incelikli bir mühendis tasarımı ve siparişi olduğunu; ben hala bunu öğrenmiş değilim…
SANİH'in TORUNU
Hayıı!..
Ben torunumu tanırım; asla konuları somuta indirgemez, bu hikayede genele ait soyut bir tipleme vardır.
HİKAYEDEKİ KİŞİLER DE, HİKAYE DE TANIDIK GELDİ. YILLAR ÖNCE FARKLI BİR VERSİYONUNU DİNLEMİŞTİM. MÜHENDİSİN ZEKASI EŞİ TARAFINDAN SONRADAN ÖĞRENİLDİ Mİ ACABA?
EMOTINALLY INTELLIGENT HUSBANDS
EMOTINALLY INTELLIGENT HUSBANDS http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1539&Itemid=48