Kıvrıkoğlu gerçeği
Kıvrıkoğlu gerçeği
Tevfik DİKER
Evvela, sizleri 15 yıl önce bugün yani 5 Kasım 1997’de yaşanmış çok önemli bir olaya götürmek istiyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan Toros-2 tatbikatında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’na başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştu.
Olay esnasında Kıvrıkoğlu’nun kulağının dibinden geçen kurşun tam arkasındaki albayın kalbine isabet ederek ölümüne sebep olmuştu.
Evvela, sizleri 15 yıl önce bugün yani 5 Kasım 1997’de yaşanmış çok önemli bir olaya götürmek istiyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan Toros-2 tatbikatında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’na başarısız bir suikast girişiminde bulunulmuştu.
Olay esnasında Kıvrıkoğlu’nun kulağının dibinden geçen kurşun tam arkasındaki albayın kalbine isabet ederek ölümüne sebep olmuştu.
Suikast olayı, Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanı
olmasını engellemek için ilk girişimdi.
Kıvrıkoğlu, 28 Şubat 1997 sürecinin başlangıcından sekiz ay sonra öldürülmek
istenmişti.
Vaktiyle 28 Şubat’ın Ordu’daki yapılanmasını ihbar eden ancak kendisi yargılanmak durumunda kalan emekli kurmay yarbay Yavuz Yıldar, o dönemde Cumhurbaşkanı Demirel’e yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Sayın Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’na Kıbrıs’ta suikast Allah’ın lütfu ile atlatıldı. Çevik Bir’in Genelkurmay Başkanı olması için ya Kara Kuvvetleri Komutanımız Sn. Kıvrıkoğlu ortadan kaldırılacak ya da Sn. Genelkurmay Başkanımız Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın görev süresi bir yıl uzatılacak. Millet olarak duamız her iki teşebbüsün de başarısızlıkla sonuçlanmasıdır.” (Star, 21 Nisan 2012)
***
Hüseyin Kıvrıkoğlu, darbe sürecini başlatan 28 Şubat MGK’sında yer almıyordu.
Çünkü, o vakit henüz 1. Ordu Komutanı idi.
Kıvrıkoğlu Paşa, 28 Şubat’ın darbeci generallerine karşıydı.
Haziran 1997’de darbeyi daha sert bir boyuta sürüklemek isteyen dönemin generallerine karşı çıkarak “Meclis’i Ankara’da kapatırsanız, İstanbul’da açarım” diyerek meydan okuduğunu bilenler biliyor.
İçlerinde muhafazakâr yazarların da bulunduğu kimi medya mensupları veya belli odaklar yıllardır Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu sanki 28 Şubatçı imiş gibi göstermekte, hatta 28 Şubat MGK’sında yer almışçasına yorum yapmaktadır.
Bu değerlendirme veya yaklaşım tamamen yanlıştır, geçersizdir.
Kıvrıkoğlu Paşa, 28 Şubat darbecileriyle ve Ergenekon’la kıyasıya mücadele eden generaldir.
O generalleri tasfiye etmeyi başarmış, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın da yolunu açmıştır.
Bu iki generalin, 2003’te Balyoz darbe girişimini daha sonra da Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe girişimlerini önledikleri son dönemde yaşanan gelişmelerle özellikle Balyoz Davası ile ortaya çıkmıştır.
Kıvrıkoğlu, Özkök’ü bütün üst düzey görevlerine (Genelkurmay 2. Başkanı, 1. Ordu Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Genelkurmay Başkanı) getiren generaldir.
Şayet söylendiği gibi, Hüseyin Kıvrıkoğlu Özkök’ü benimsemeyen, istemeyen birisi olsaydı, Hilmi Özkök için böyle bir silsile yaşanmazdı.
1998’de Genelkurmay Başkanı olduktan sonra 1999’da 1. Ordu Komutanı Çevik Bir’i tasfiye eden ve yerine Hilmi Özkök’ü getiren Kıvrıkoğlu idi.
Hüseyin Kıvrıkoğlu, Çevik Bir’i 1999’da tasfiye etmeseydi, Bir 2002 yılında Genelkurmay Başkanı olacaktı.
Kıvrıkoğlu’na yönelik 1997’deki suikast başarılı olsaydı, Çevik Bir’e daha evvelden Genelkurmay Başkanlığı yolu açılacaktı.
Bir başka gerçekte şudur.
Başbakan Ecevit Kıvrıkoğlu’na Genelkurmay Başkanlığındaki görev süresini bir yıl uzatma teklifi yaptı.
Kıvrıkoğlu Paşa kabul etmedi.
Kabul etseydi Özkök Paşanın önü kesilecekti.
Kıvrıkoğlu, ayrıca 28 Şubat’ın önde gelen generallerinden Erol Özkasnak, Doğu Aktulga ve İlhan Kılıç’ı da tasfiye etmiştir.
The New York Times’ın İstanbul temsilcisi olan Stephen Kinzer,
1998’in Haziran ayında yani YAŞ toplantısından iki ay önceki bir haber yorumunda dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Kıvrıkoğlu’nun irtica konusunda diğer generallerden daha ılımlı bir çizgide durduğunu, Genelkurmay Başkanı olursa irtica ile mücadelede sertlik taraftarı olan generalleri tasfiye edeceğini eleştirel bir yaklaşımla dile getirmişti.
Bu yayın, o tarihte Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığını engellemek için ikinci bir girişimin işaret fişeğiydi.
Kıvrıkoğlu 30 Ağustos 1998’de Genelkurmay Başkanı oldu, bir yıl içinde söz konusu tasfiyelerin büyük kısmını gerçekleştirdi.
Görev süresinin diğer üç yılında da diğer tasfiyeleri yaptı.
Giderayak Edip Başer’i Kara Kuvvetleri Komutanı yapmadı, böylelikle Aytaç Yalman’ın yolunu açtı.
Org. Yalman KKK oldu.
Darbe Günlükleri’ni okuyanlar (Günümüzün Balyoz tutuklusu) Özden Örnek’in,2002 Ağustos’unda Edip Başer’in emekli edilmesinden dolayı yaşadıkları şoku anlattığını görebilirler.
Kamuoyunda 28 Şubat süreciyle ilgili olarak bilinmeyen bir başka önemli bir gerçek de şudur.
Kıvrıkoğlu, 13 Haziran 1997’de 28 Şubatçıların gerçekleştirmek istediği daha sert bir ikinci darbeyi dönemin 3. Ordu Komutanı Atilla Ateş’le birlikte engellemiştir.
18 Haziran’da Erbakan’ın istifasıyla Refahyol dönemi bitmişti.
O günlerde, 13 Haziran 1997 darbesini ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın yaptığı bir açıklama ile engellediği hep dile getirilir.
Oysa Kıvrıkoğlu ve Ateş ikilisinin, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın İzmir’de (4 Haziran 1997) üst düzey generallerle yaptığı önemli toplantıda “Meclis’i de kapatacak, çok daha sert uygulamalara imza atabilecek” bir darbe arzusuna karşı çıkmalarıyla 28 Şubat Refahyol’un bitişiyle kalmış, daha da ileri bir boyuta varamamıştı.
Kıvrıkoğlu, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde (1998-2002) 28 Şubat sürecinin cuntacı generallerini tasfiye ederken alt kademelerden gelen yoğun baskılara karşı “28 Şubat gerekirse bin yıl sürecek” diyerek bir nevi “gaz almıştı.”
Yani, bir yandan böyle konuşurken diğer taraftan da cuntacıları tasfiye etmiştir.
Özellikle bazı sağ-muhafazakar ve sol-liberal yazarların Kıvrıkoğlu konusundaki temel yanılgısı bu noktada doruğa çıkmaktadır.
Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi Ergenekon’la, darbecilerle, cuntalarla mücadele etmiş bir paşayı “Ergenekon’un Bir Numarası” imiş gibi gösterme çabaları Ergenekoncu cephenin ekmeğine yağ sürmeye yarayabilecek bir yaklaşım olarak dikkat çekmiş…
Buna karşılık, geçtiğimiz Eylül ayında İstanbul savcılığının, Kıvrıkoğlu’nun Ergenekon’la herhangi bir şekilde ilişkisini gösterecek hiçbir delile, somut bulgu veya bilgiye rastlanmadığından dolayı dosyayı kapattığı ortaya çıkmıştı.
Böylelikle Kıvrıkoğlu ile ilgili kamuoyunu yanıltmaya yönelik kirli ve kara propaganda yerle bir olmuştu.
(Bu vesile ile özellikle Star Gazetesi eski yazarı ve Gaziantep AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar’ın en iddialı olduğu konulardan birinde daha tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde yanıldığı ispatlanmış oldu.)
***
Hüseyin Kıvrıkoğlu, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, 18 Nisan 1999 seçimlerinden önce ortaya çıkan Küskünler Olayı çerçevesinde gündeme gelen seçimin ertelenmesi girişimlerine “Ülkenin buna tahammülü yok. Seçimin ertelenmesinin ciddi bir kaosa yol açabileceği endişesi içindeyiz” diyerek karşı çıkmış, demokrasiye bağlılığını bir defa daha göstermiştir. (18 Mart 1999)
Kıvrıkoğlu, 2002 yazında seçim kararı alınması sonrasında bir defa daha gündeme gelen seçimin ertelenmesi (3 Kasım 2002) girişimlerine, Genelkurmay Başkanlığı görevini Hilmi Özkök’e devretmesine üç gün kala (27 Ağustos 2002) bu defa da “Meclis bir karar almıştır. Bunun uygulanması en doğru olan karardır. Ülkeyi kaosa sürüklemeyin” diyerek karşı çıkmıştı.
***
İşte zaman zaman, hususiyetle de 28 Şubat ekseninde tartışma konusu olan Hüseyin Kıvrıkoğlu hakkındaki temel gerçekler bunlardır.
***
Kıvrıkoğlu gerçeğini daha iyi anlayabilmemiz için bizzat şahsımın kamu tanığı olduğu bir olayla ilgili 12 Nisan 2000 tarihli Hürriyet Gazetesi’ nin “Ciddi ve şaibesiz” başlıklı haberinden bazı bölümleri aşağıda paylaşmak istiyorum.
Haberde;
“ESKİ milletvekili Tevfik Diker başkanlığındaki Yolsuzlukla Mücadele Derneği'nin yöneticilerini kabul eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, konuklarının,
‘‘Cumhurbaşkanı dürüst, ciddi ve şaibesiz olmalı’’ sözlerine destek verdi.
Orgeneral Kıvrıkoğlu, siyasetçilerin Avrupa normlarına uyması gerektiğini söyledi.
Diker başkanlığındaki 14 kişilik heyeti, dün saat 11.00'da çalışma odasının yanındaki Şeref Salonu'nda kabul eden Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun kabulü bir saat sürdü.
Diker, Orgeneral Kıvrıkoğlu'na,
Devlet İhale Yasası'nın değiştirilmesini,
Milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasını,
Hukuk ve adaletin egemen kılınmasını,
Mahalli idareler reformunun yapılmasını,
Demokratikleşmenin sağlanmasını,
İnsan haklarının geliştirilmesini,
Meclis'teki soruşturmaların sonuçlandırılmasını talep ettiklerini anlattı.
Kıvrıkoğlu,
Siyaset, partiler, dolayısıyla siyasetçi çözüm yerleri ve makamlarıdır.
Bizim siyasetçilerimizin de kendilerine Avrupa normlarına uydurmaları lazım.
Ben bunları zaman zaman MGK'da dile getiriyorum.
Hukuk eğitiminin önemine değiniyorum.
Savcıların sadece şikâyet halinde değil, resen de harekete geçmesi gerektiğini anlatıyorum.” Denilmektedir.
***
Atalarımız “Güneş balçıkla sıvanmaz” demişler.
Bu sözün ne kadar doğru olduğunu Kıvrıkoğlu gerçeğinde görüyoruz.
Her türlü dezenformasyona rağmen ülkemizde Kıvrıkoğlu gerçeğini bilen, yazan Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Tamer Korkmaz ile Özden Mengi gibi hür ve vicdanlı kalemler de var.
Vaktiyle 28 Şubat’ın Ordu’daki yapılanmasını ihbar eden ancak kendisi yargılanmak durumunda kalan emekli kurmay yarbay Yavuz Yıldar, o dönemde Cumhurbaşkanı Demirel’e yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Sayın Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’na Kıbrıs’ta suikast Allah’ın lütfu ile atlatıldı. Çevik Bir’in Genelkurmay Başkanı olması için ya Kara Kuvvetleri Komutanımız Sn. Kıvrıkoğlu ortadan kaldırılacak ya da Sn. Genelkurmay Başkanımız Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın görev süresi bir yıl uzatılacak. Millet olarak duamız her iki teşebbüsün de başarısızlıkla sonuçlanmasıdır.” (Star, 21 Nisan 2012)
***
Hüseyin Kıvrıkoğlu, darbe sürecini başlatan 28 Şubat MGK’sında yer almıyordu.
Çünkü, o vakit henüz 1. Ordu Komutanı idi.
Kıvrıkoğlu Paşa, 28 Şubat’ın darbeci generallerine karşıydı.
Haziran 1997’de darbeyi daha sert bir boyuta sürüklemek isteyen dönemin generallerine karşı çıkarak “Meclis’i Ankara’da kapatırsanız, İstanbul’da açarım” diyerek meydan okuduğunu bilenler biliyor.
İçlerinde muhafazakâr yazarların da bulunduğu kimi medya mensupları veya belli odaklar yıllardır Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu sanki 28 Şubatçı imiş gibi göstermekte, hatta 28 Şubat MGK’sında yer almışçasına yorum yapmaktadır.
Bu değerlendirme veya yaklaşım tamamen yanlıştır, geçersizdir.
Kıvrıkoğlu Paşa, 28 Şubat darbecileriyle ve Ergenekon’la kıyasıya mücadele eden generaldir.
O generalleri tasfiye etmeyi başarmış, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın da yolunu açmıştır.
Bu iki generalin, 2003’te Balyoz darbe girişimini daha sonra da Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe girişimlerini önledikleri son dönemde yaşanan gelişmelerle özellikle Balyoz Davası ile ortaya çıkmıştır.
Kıvrıkoğlu, Özkök’ü bütün üst düzey görevlerine (Genelkurmay 2. Başkanı, 1. Ordu Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Genelkurmay Başkanı) getiren generaldir.
Şayet söylendiği gibi, Hüseyin Kıvrıkoğlu Özkök’ü benimsemeyen, istemeyen birisi olsaydı, Hilmi Özkök için böyle bir silsile yaşanmazdı.
1998’de Genelkurmay Başkanı olduktan sonra 1999’da 1. Ordu Komutanı Çevik Bir’i tasfiye eden ve yerine Hilmi Özkök’ü getiren Kıvrıkoğlu idi.
Hüseyin Kıvrıkoğlu, Çevik Bir’i 1999’da tasfiye etmeseydi, Bir 2002 yılında Genelkurmay Başkanı olacaktı.
Kıvrıkoğlu’na yönelik 1997’deki suikast başarılı olsaydı, Çevik Bir’e daha evvelden Genelkurmay Başkanlığı yolu açılacaktı.
Bir başka gerçekte şudur.
Başbakan Ecevit Kıvrıkoğlu’na Genelkurmay Başkanlığındaki görev süresini bir yıl uzatma teklifi yaptı.
Kıvrıkoğlu Paşa kabul etmedi.
Kabul etseydi Özkök Paşanın önü kesilecekti.
Kıvrıkoğlu, ayrıca 28 Şubat’ın önde gelen generallerinden Erol Özkasnak, Doğu Aktulga ve İlhan Kılıç’ı da tasfiye etmiştir.
The New York Times’ın İstanbul temsilcisi olan Stephen Kinzer,
1998’in Haziran ayında yani YAŞ toplantısından iki ay önceki bir haber yorumunda dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Kıvrıkoğlu’nun irtica konusunda diğer generallerden daha ılımlı bir çizgide durduğunu, Genelkurmay Başkanı olursa irtica ile mücadelede sertlik taraftarı olan generalleri tasfiye edeceğini eleştirel bir yaklaşımla dile getirmişti.
Bu yayın, o tarihte Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığını engellemek için ikinci bir girişimin işaret fişeğiydi.
Kıvrıkoğlu 30 Ağustos 1998’de Genelkurmay Başkanı oldu, bir yıl içinde söz konusu tasfiyelerin büyük kısmını gerçekleştirdi.
Görev süresinin diğer üç yılında da diğer tasfiyeleri yaptı.
Giderayak Edip Başer’i Kara Kuvvetleri Komutanı yapmadı, böylelikle Aytaç Yalman’ın yolunu açtı.
Org. Yalman KKK oldu.
Darbe Günlükleri’ni okuyanlar (Günümüzün Balyoz tutuklusu) Özden Örnek’in,2002 Ağustos’unda Edip Başer’in emekli edilmesinden dolayı yaşadıkları şoku anlattığını görebilirler.
Kamuoyunda 28 Şubat süreciyle ilgili olarak bilinmeyen bir başka önemli bir gerçek de şudur.
Kıvrıkoğlu, 13 Haziran 1997’de 28 Şubatçıların gerçekleştirmek istediği daha sert bir ikinci darbeyi dönemin 3. Ordu Komutanı Atilla Ateş’le birlikte engellemiştir.
18 Haziran’da Erbakan’ın istifasıyla Refahyol dönemi bitmişti.
O günlerde, 13 Haziran 1997 darbesini ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın yaptığı bir açıklama ile engellediği hep dile getirilir.
Oysa Kıvrıkoğlu ve Ateş ikilisinin, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın İzmir’de (4 Haziran 1997) üst düzey generallerle yaptığı önemli toplantıda “Meclis’i de kapatacak, çok daha sert uygulamalara imza atabilecek” bir darbe arzusuna karşı çıkmalarıyla 28 Şubat Refahyol’un bitişiyle kalmış, daha da ileri bir boyuta varamamıştı.
Kıvrıkoğlu, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde (1998-2002) 28 Şubat sürecinin cuntacı generallerini tasfiye ederken alt kademelerden gelen yoğun baskılara karşı “28 Şubat gerekirse bin yıl sürecek” diyerek bir nevi “gaz almıştı.”
Yani, bir yandan böyle konuşurken diğer taraftan da cuntacıları tasfiye etmiştir.
Özellikle bazı sağ-muhafazakar ve sol-liberal yazarların Kıvrıkoğlu konusundaki temel yanılgısı bu noktada doruğa çıkmaktadır.
Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi Ergenekon’la, darbecilerle, cuntalarla mücadele etmiş bir paşayı “Ergenekon’un Bir Numarası” imiş gibi gösterme çabaları Ergenekoncu cephenin ekmeğine yağ sürmeye yarayabilecek bir yaklaşım olarak dikkat çekmiş…
Buna karşılık, geçtiğimiz Eylül ayında İstanbul savcılığının, Kıvrıkoğlu’nun Ergenekon’la herhangi bir şekilde ilişkisini gösterecek hiçbir delile, somut bulgu veya bilgiye rastlanmadığından dolayı dosyayı kapattığı ortaya çıkmıştı.
Böylelikle Kıvrıkoğlu ile ilgili kamuoyunu yanıltmaya yönelik kirli ve kara propaganda yerle bir olmuştu.
(Bu vesile ile özellikle Star Gazetesi eski yazarı ve Gaziantep AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar’ın en iddialı olduğu konulardan birinde daha tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde yanıldığı ispatlanmış oldu.)
***
Hüseyin Kıvrıkoğlu, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde, 18 Nisan 1999 seçimlerinden önce ortaya çıkan Küskünler Olayı çerçevesinde gündeme gelen seçimin ertelenmesi girişimlerine “Ülkenin buna tahammülü yok. Seçimin ertelenmesinin ciddi bir kaosa yol açabileceği endişesi içindeyiz” diyerek karşı çıkmış, demokrasiye bağlılığını bir defa daha göstermiştir. (18 Mart 1999)
Kıvrıkoğlu, 2002 yazında seçim kararı alınması sonrasında bir defa daha gündeme gelen seçimin ertelenmesi (3 Kasım 2002) girişimlerine, Genelkurmay Başkanlığı görevini Hilmi Özkök’e devretmesine üç gün kala (27 Ağustos 2002) bu defa da “Meclis bir karar almıştır. Bunun uygulanması en doğru olan karardır. Ülkeyi kaosa sürüklemeyin” diyerek karşı çıkmıştı.
***
İşte zaman zaman, hususiyetle de 28 Şubat ekseninde tartışma konusu olan Hüseyin Kıvrıkoğlu hakkındaki temel gerçekler bunlardır.
***
Kıvrıkoğlu gerçeğini daha iyi anlayabilmemiz için bizzat şahsımın kamu tanığı olduğu bir olayla ilgili 12 Nisan 2000 tarihli Hürriyet Gazetesi’ nin “Ciddi ve şaibesiz” başlıklı haberinden bazı bölümleri aşağıda paylaşmak istiyorum.
Haberde;
“ESKİ milletvekili Tevfik Diker başkanlığındaki Yolsuzlukla Mücadele Derneği'nin yöneticilerini kabul eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, konuklarının,
‘‘Cumhurbaşkanı dürüst, ciddi ve şaibesiz olmalı’’ sözlerine destek verdi.
Orgeneral Kıvrıkoğlu, siyasetçilerin Avrupa normlarına uyması gerektiğini söyledi.
Diker başkanlığındaki 14 kişilik heyeti, dün saat 11.00'da çalışma odasının yanındaki Şeref Salonu'nda kabul eden Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun kabulü bir saat sürdü.
Diker, Orgeneral Kıvrıkoğlu'na,
Devlet İhale Yasası'nın değiştirilmesini,
Milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasını,
Hukuk ve adaletin egemen kılınmasını,
Mahalli idareler reformunun yapılmasını,
Demokratikleşmenin sağlanmasını,
İnsan haklarının geliştirilmesini,
Meclis'teki soruşturmaların sonuçlandırılmasını talep ettiklerini anlattı.
Kıvrıkoğlu,
Siyaset, partiler, dolayısıyla siyasetçi çözüm yerleri ve makamlarıdır.
Bizim siyasetçilerimizin de kendilerine Avrupa normlarına uydurmaları lazım.
Ben bunları zaman zaman MGK'da dile getiriyorum.
Hukuk eğitiminin önemine değiniyorum.
Savcıların sadece şikâyet halinde değil, resen de harekete geçmesi gerektiğini anlatıyorum.” Denilmektedir.
***
Atalarımız “Güneş balçıkla sıvanmaz” demişler.
Bu sözün ne kadar doğru olduğunu Kıvrıkoğlu gerçeğinde görüyoruz.
Her türlü dezenformasyona rağmen ülkemizde Kıvrıkoğlu gerçeğini bilen, yazan Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Tamer Korkmaz ile Özden Mengi gibi hür ve vicdanlı kalemler de var.
Christian Louboutin Luly Black Mary Jane