KRİTERSİZ KALMAK
KRİTERSİZ KALMAK (**)
Bahaddin BİLHAN(*) Yapılacak her hangi bir işte kritersiz kalmak çapında büyük noksanlık düşünülemez. Böyle bir eksiklik sayısız hataların, çirkinliklerin başlangıcı olacak, sonu belli olmayan zincirleme hoyratlıklar başlayacaktır. Kritersiz kalmak cehalet yüzünden olduğu gibi, aşırı davranışlarla İFRATA, gevşek durarak TEFRİTE düşmek suretiyle de oluşur.
İtidali aşan bu davranışların ikisi de insan için felaket habercisi olur. Tarih boyunca insanın mutlu günleri, ölçülü hareket ettiği zamanlara, felaketi ise ölçüyü bıraktığı dönemlere rastlar. (Dinde aşırı olmaktan sakının. Sizden öncekileri, aşırılık helak etti”- İbn-i Hanbel)
İtidali aşan bu davranışların ikisi de insan için felaket habercisi olur. Tarih boyunca insanın mutlu günleri, ölçülü hareket ettiği zamanlara, felaketi ise ölçüyü bıraktığı dönemlere rastlar. (Dinde aşırı olmaktan sakının. Sizden öncekileri, aşırılık helak etti”- İbn-i Hanbel)
Bunun bir örneği Hz. İsa (a.s.)nın arkadaşları (havarileri)dır. Bu mutlu insanların bir kriteri vardı. Çok sevdikleri Hz. İsa’ya “ALLAH’IN KULU VE RESULÜ” derlerdi. Bu ölçüyü aşmamak şartıyla Büyük irşadcı ve müjdeci olan Hz. İsa’yı sevmek, şüphesiz üstün bir meziyetti. Kaldı ki zaten Hz. İsa da kendisini Allah’ın kulu ve Resulü olarak tanıtmıştı. Gelecek kuşakların hakkında ifrata düşebileceklerini düşünerek gerekli uyarılarda da bulunmuştu. Zamanla kritersiz kalan, bu yüzden aşırı hareket edip ifrata düşen nesil, Hz. İsa’ya “Allah’ın kulu ve Resulü” yerine, “Allah’ın oğlu ve Resulü” unvanını yakıştırdılar. Böylece abide çapında bir cinnet örneği vermiş oldular. Hz. İsa sevgisi “İMAN” alameti iken bu ölçüsüzlük yüzünden “KÜFÜR ALAMETİ” ne dönüştü.
İLİMSİZ İNSANLARIN MÜZMİN MARAZI
İlimsiz bir çevrede kriter düşünülemez. Bu çevre için “HAYIR!.. DOĞRUSU (İLME YÖNELMEYEN) İNSAN AZAR”(1) hükmü de değiştirilmez. Ölçüsü olmayan insanın azgınlığı çok kere ifrata düşmekle nicelenir. Bu maraz tedavi görmez, müzminleşirse insanı helake götürür. “… Ümmetim yetmiş üçe bölünür, hepsi cehennemdedir. Ancak benim ve ashabımın yolu üzere olan biri değil”(Müslim). Hz. Ali (r.a) şu sözüyle bu manayı ifade etmiş olmuyor mu? “BENİM HAKKIMDA İKİ GRUP HELAK OLDU AŞIRI SEVENLER VE SEVMEMEKTE AŞIRI OLANLAR”(2) Hz. Ali’yi sevmek imanın, sevmemek münafıklığın alameti iken (3), bu sevgide aşırılık marazı ise helakin sebebi sayılmıştır.
İdare kadrosundan caizeler almak maksadıyla uzun ve mübalağalı medhiyeler, ölçüsüz övgüler sunan dünün şahsiyeti silik şairlerine, meddahlarına taş çıkartacak bir tarzda ölçüsüz ve kontrolsüz övgüleri, günümüzün basın ve yayın organları, ilim ve ciddiyetten uzak bir eda ile itiyad haline getirmiş bulunmaktadır. Ölüm yıldönümleri, doğum yıldönümleri, temel atma törenleri, açış törenleri, kuruluş törenleri, nutuklar, protokoller, merasimler, sınırı olmayan övgüler, mübalağalar…Ve çokça samimiyetsizlikler… İşte kritersiz insanların mühlik marazı!...
Batının zengin ülkeleri, sömürdükleri memleketlerin halkını aç ve bi-ilaç bırakırlarken kendi tabutları için milyarlara mal olan heykeller, abideler, dikmekte, bununla beraber adalet ve eşitsizlik nutukları çekmekte… Kendi masrafları bir yana köpeklerinin yıllık masrafı bile milyonları bulmakta… Sahte bir “EŞİTLİK” sloganını elden bırakmayan, tüm manevi değerleri reddeden Leninist Moskoflar, Allah’ı tanımaya tenezzül etmezler amma, Lenin mabutlarının çorapları karşısında bile zibil seviyesinde küçülürler, ölüsü uğruna bile milyarlar harcamaktan kaçınmazlardı, tabutlarına tapınmayı bile adeta “kutsal bir ibadet” kabul ederlerdi. Sapıklık ve hurafede Rusları bile geçen Çin komünistleri, Mao’larından bahsederken “en büyük liderimiz, en büyük rabbimiz…”(4) diyecek kadar mübalağada ileri gitmiştiler. Devlet dairelerinden tutun işportacının arabasına, tarlada çalışan işçinin şemsiyesine kadar her yere Mao tağutlarının resmini asmakla ibadet etmekte idiler…
MARAZIN TEDAVİSİ HAK ÖLÇÜYE DÖNÜŞÜR
Hak ölçüye dönüşü başaramayan insanlar, bu marazı tedavi etmekten hep aciz kalmışlardır. “ Allah ve Peygamberi bir şeye hükmettiği zaman inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz..” (el-Ahzab:36) Yüce Peygamberimiz (A.S) : “MEDDAHLARI GÖRDÜĞÜNÜZDE YÜZLERİNE TOPRAK SERPİNİZ” (5) buyururlar. Şahsiyetinden fedakarlık yaparak efendi edindiği kimseyi yanıltmaktan başka yararı olmayan meddahın, caize yerine, yüzüne toprak serpildiği muhitte ne rolü olabilir? Gereken odur ki beden sıhhatli ola, zararlı mikrobun ne etkisi olabilir?..
Tevhid dini olan İslam, her işte itidali emreder, ifrat ile tefriti şiddetle yasaklar. Noksandan münezzeh olan, hiç yanılmayan yalnız Allah’tır. Biri birinin övgüsünden ziyade, insanlar mütekabil ikazlara muhtaçtır. Karşılıklı sevginin, kardeşliğin gereği de budur. Mübalağa yapıcı değil, yıkıcıdır. Muhatabın yanılmasına, hatta şımarmasına sebep olabilir. Olmasa da övgücü için izzet-i nefse uygun düşmez. Çünkü onlar caizeye değil, nefret toprağına layık olmuşlardır.
Peygamberimiz (A.S.), arkadaşını överken ifrata düşen birini gördüğünde, “ HELAK ETTİN VEYA BELİNİ KIRDIN” buyururlar. (6)
Başka bir Hadis meali: “AŞIRILIKTAN SAKININ. SİZDEN ÖNCEKİLERİ AŞIRILIK HELAKE GÖTÜRDÜ… SARA MERYEM OĞLUNU ÖVDÜKLERİ GİBİ SİZ BENİ ÖVMEYİN BEN ANCAK KULUM. BENİM İÇİN ALLAH’IN KULU VE RESULÜ DEYİN” (7)
Peygamberimiz (A.S.), arkadaşını överken ifrata düşen birini gördüğünde, “ HELAK ETTİN VEYA BELİNİ KIRDIN” buyururlar. (6)
Başka bir Hadis meali: “AŞIRILIKTAN SAKININ. SİZDEN ÖNCEKİLERİ AŞIRILIK HELAKE GÖTÜRDÜ… SARA MERYEM OĞLUNU ÖVDÜKLERİ GİBİ SİZ BENİ ÖVMEYİN BEN ANCAK KULUM. BENİM İÇİN ALLAH’IN KULU VE RESULÜ DEYİN” (7)
Bu ölçü ile hareket eden sahabeler Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmak yanında insanlar için bir şeref örneği olmuşlardır. Hz. Muaviye’nin Medine’ye vali tayin ettiği Hz. Ebu Hureyre, sırtında taşıdığı odun yüküyle bir gün şehrin pazarından geçer, Kalabalık arasında yol bulabilmek için “ VALİNİZİN SALTANAT MEVKİBİNE YOL AÇIN” diye haykırarak uyguladığı sadeliği dile getirir. (8)
Hakkında vahye mahzar olmadığı her konu için arkadaşlarıyla meşverette bulunan Allah Resulü, beşeri hiçbir düşüncenin insan için hüccet olamayacağını dile getirir.
Bu kainat denizinde muayyen yolculuğa çıkan hayat gemisi, ne kadar sağlam olursa olsun pusula kriterine sahip olmadan nasıl “SAHİL-İ SELAMETE” çıkabilir?...
Hakkında vahye mahzar olmadığı her konu için arkadaşlarıyla meşverette bulunan Allah Resulü, beşeri hiçbir düşüncenin insan için hüccet olamayacağını dile getirir.
Bu kainat denizinde muayyen yolculuğa çıkan hayat gemisi, ne kadar sağlam olursa olsun pusula kriterine sahip olmadan nasıl “SAHİL-İ SELAMETE” çıkabilir?...
Bahaddin BİLHAN (*)
(1) el-Alak : 6(2) Nahc’ul Balağa C: 2, S : 210
(3) Müslim C: 1, S:16, 1969 Kuveytte matbu
(4) Biaau’s Sin 1969
(5) Buhari Müslim C: 2, S: 157 a.e.
(6) Buhari
(7) Müslim C: 2, S : 242 a.e
(8) Tecrid-i sarih C: 1, S : 451
(*)E. Mersin Müftüsü
(**) kriter, C. 1, sayı 3, Temmuz 976’dan
Hocamızın konuyla ilgili diğer yazıları:
a) Hitabe:Hz. Ali bn. Ebi Talip (r.a.)
b)EB'UL-HASAN ALİ
c) İNSANIN ASLI NESLİ
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.