SEVDAMIZ DAVAMIZDI-III (Doğru Düşünme)
SEVDAMIZ DAVAMIZDIMetin Önal Mengüşoğlu 

III
DOĞRU DÜŞÜNME METOTLARI
Bizden çok önceleri, Çekmegil’in dayısı Topal Hoca namlı arif zatın da katılımıyla, şehirde, sağ sol ayırımı gözetilmeksizin, her kesimin toplantılarına katıldığı, bir Malatya Kültür Derneği varmış. Esasen Malatya’daki fikri hareketliliğin temeli o yıllarda atılmıştı. Elbette üstadın babası Sanih Hoca ve yine akrabaları Keşşaf hoca ile birlikte, şehrin sahici ilim adamı olan eski müftüsü İsmail Hatip Erzen’in rolü de unutulmamalı. Kültür Derneği kapanınca önce Büyük Doğu Cemiyeti şubesi
DOĞRU DÜŞÜNME METOTLARI
Bizden çok önceleri, Çekmegil’in dayısı Topal Hoca namlı arif zatın da katılımıyla, şehirde, sağ sol ayırımı gözetilmeksizin, her kesimin toplantılarına katıldığı, bir Malatya Kültür Derneği varmış. Esasen Malatya’daki fikri hareketliliğin temeli o yıllarda atılmıştı. Elbette üstadın babası Sanih Hoca ve yine akrabaları Keşşaf hoca ile birlikte, şehrin sahici ilim adamı olan eski müftüsü İsmail Hatip Erzen’in rolü de unutulmamalı. Kültür Derneği kapanınca önce Büyük Doğu Cemiyeti şubesi
açılmış, ardından da Malatya Fikir Kulübü’ne dönüşmüş. Biz yetiştiğimizde kulübün resmi ünvanı kalkmıştı ama işlevi çoğu kere üstadın dükkânında, bazen de kimilerinin evlerinde sürdürülüyordu.
Kulüp faaliyetleri dışında zaman zaman İstanbul’a giden üstad, oradan terzihanesi için yeni kumaşlar almakla birlikte, yeni bir eserini de yayınlamış olarak dönüyordu. Sözgelimi İktisat Anlayışımız, Siyaset Anlayışımız, Ahlak Anlayışımız, Diyalektik Anlayışımız, İyi niyet Anlayışımız bunlardan bazılarıydı. Birçok kitabının ilk okuyucularından birisi olmakla hep iftihar ederim. Üstad, İyi Niyet Anlayışımız adlı kitabının arkasına, geçmişteki resmi Fikir Kulübünün tüzüğünü de koymuştu. Oradaki Maksat ve Gaye başlıklı maddeden öğrendiğimize göre, ana hedefimiz “Doğru düşünmenin metotlarını öğrenmek” idi. İşte benim arayıp da bulamadığım, bulduğumdan itibaren ise bir daha terk etmediğim, hayat karşısında tam da böylesi bir duruş, böylesi bir tavır alış olmalıydı.
Her yaştan, her kültürden, her meslek ve çevreden, her kim katılmak isterse, serbestçe aramıza girebiliyor, daha önceden burada bulunanlarla aynı hak ve yetkilere sahip olabiliyordu. Toplanıyoruz, evvela aramızdan birisini hür tekliflerle o geceye mahsus oturum yöneticisi olarak seçiyoruz. Seçimin sahiciliğini sağlamak maksadıyla lehte ve aleyhte sözler alıyor, o geceki yöneticinin “neden başkası değil de o” dilemmasına cevaplar arıyor yahut “neden o olmamalı”nın gerekçelerini sıralıyorduk. Seçimi gerçekleştirmenin ardından bu sefer o gece üzerinde/ hakkında konuşmak istediğimiz konu seçimine geliyordu sıra. Öyle ya “ne konuşacağız?” Hatta leh ve aleyhte yine söz vererek neden “filan teklif değil de falan teklifi konuşmalıyız”ı tartışıyorduk. Diyelim o gece başlangıçta muziplik olsun için ortaya atılmış “maydanozun faydaları” türünden bir konu en çok reyi aldı ve seçildi. Sizi bütün kalbimle temin ederim ki “dünyayı nasıl kurtarırız” gibi ağırbaşlı görünen bir tartışma konusundan daha ziyade fayda temini mümkün olabiliyordu.
Şüphesiz bu metodun fikir babaları Numan bin Sabit ve benzeri ilim ehliydi. Hatta Son Allah Resulü’nün arkadaşları ile birçok konuda yürüttüğü istişari toplantılar daha da öncü modelimizdi. Lakin günümüzde bu biçimiyle uygulanmasında ve bu şablonda ısrar edilmesindeki rolün baş faili, M.Said Çekmegil üstad idi. Bir düşünün, Müslüman dünya asırlardır ferdi düşünmeyi terk etmiş, otoriter ve yer yer despot bir fıkhi çerçeveyi bir türlü geliştirememiş ve tartışamamıştır. Ortalıkta dolaşan halk ağzı itikadın adeta en temel maddesi “şeyhine niçin diyen iflah olmaz” şeklinde kemikleşmiş, taşlaşmış bağnazca bir bakıştan ibarettir. İnsanlar düşünmekten, üretmekten, yaratmaktan ürkütülmüş, korkutulmuşlardır. Mezhepçilik, tarikatçılık, meşrep asabiyeti ve bunların oluşturduğu “ötekileştirme” ve “kin” sanki “sahih din”in yerine ikame olunmuştur. İşte Çekmegil bize Malatya Fikir Kulübü çalışması çerçevesinde yeniden düşünme egzersizleri yaptırmaktaydı. Ve bu çabalar eminim Müslüman dünyada, asırlar sonra uç veren, göveren bir kalkışmanın işareti idi.
Düşünmeyi unutmuş, ihmal etmiş ve hatta suç saymış, bunu asırlarca sürdürmüş bir toplumda bizim neyi konuştuğumuz, ne üzerinde durduğumuz değildi önemli olan. Önemli olan kendi başımıza, akletme melekemizi kimseye emanet etmeksizin, bir düşünme faaliyetini yapabilme cesareti, öz güveni kazanma çabamız olmalıydı.
Nitekim aramıza katılan siyasiler, ilim adamları, sanatkârlar oluyordu. Bizim ulaştığımız seviye ve cesaret, evvela birçoğu üzerinde şok etkisi yaratıyordu. Zira çocuk yaştakiler, okuryazar bile olmayan köylü kılıklılar, terzi çırakları, dinin kaynaklarından (ne demekse) ve Arapçadan bihaber insanlar “şu söz hadis değildir, bu sözün kaynağı ne, Allah bir şey buyurmuşsa illa ki Kur’an’da mevcuttur, hangi surede, hangi âyette” şeklinde çıkışlar, sorgulamalar yapabiliyorlardı. Bunu işiten hazır malumat sahibi ünvanlı kimseler, başlangıçta bu tutumu küstahlık, cehalet, kayıtsızlık hatta mezhepsizlik ve sünnet düşmanlığı gibi uygunsuz yaftalarla suçluyorlardı. Ve din hususunda uzmanların, bilenlerin, en azından Arapça bilenlerin konuşması gerektiğini savunuyorlar, Fikir Kulübünü dolduranların vebal altında kalacaklarından dem vuruyorlardı. İşte tam bu suçlamaların ardından devreye giren bizler, Din’in bir uzmanlık gerektirmediğini, Allah Kelamı’na muhatap olmakta çoban ile entelektüelin aynı sorumluluğu taşıdığını, Allah nazarında hangisinin üstün ve ileri sayılması hususunda da “takva”dan başka kriterin bulunmadığını haykırıyorduk.
Kolay olmadı. Çok suçlamalara maruz kalındı. Özellikle Çekmegil birçok gelenekçi, muhafazakâr ve sultası sarsılan çevrenin saldırılarına maruz bırakıldı. Kitapları yayınlanmadı, okutulmadı, görmezden gelindi. Aktif politika ile ilgilenmediği için politikacıların hışmına uğradı. Mezhepçi, klikçi davranmaması sebebiyle fırkacılar tarafından karalanmaya çalışıldı. Muhalif değil muvafık bir duruşun sahibi olduğundan, muhafazakâr muhitler onu iftiralarla yaftaladılar. Öyle ki Müslümanlar, sırf Allah rızası için, O’nun konuştuğu kahvehanelerin bizzat içinde, Çingenelerden kurulu halk orkestrasını getirip davul zurna çaldırttılar. Çünkü O’nun sesi, söyledikleri, oturduğu masanın dışındaki sakinler tarafından da işitilirse, muhipleri çoğalabilirdi. Bir seferinde sohbetin sürdürüldüğü ahşap binanın tahta merdivenlerine benzin dökerek, Çekmegil ve arkadaşlarını orada diri diri yakmaya çabalayanlar da, Allah rızası peşinde olduğunu iddia eden Müslümanlardı.
Doğru düşünmenin metotlarını öğrenmek maksadıyla, türlü mahfillerde sürdürülen fikir sohbetlerinin akabinde, müspet şeyler yaşanmadı mı? Ne münasebet? Hem de muhteşem değişimler yaşandı. Bilenler bilir ki Türkiye’de İslâmî anlamdaki olumlu çehre değişikliğinde, Malatya bir ekol görevi görmüştür. Fikir kulübünde yetişen birçok münevver, memleketin değişik şehirlerine türlü vesilelerle dağıldıktan sonra, oradaki hareketliliği, muhtevayı yeni muhitlerine taşımış, oralarda da benzer gelişme ve olgunlaşmaya katkıda bulunmuşlardır. Fikir kulübüne devamda ısrarlı bulunan nice köy hocası kılıklı insan, memleketin değme münevverleri ile baş eden diyalektiklerin sahibi olmuşlardır. Ve ben onlardaki bu gelişmeyi, büyük ölçüde M. Said Çekmegil üstada borçlu olduklarının yakın şahitlerinden birisiyim.
Hele Malatya’daki bu mütevazı beraberlik, bir süre sonra başta Çekmegil’in oğlu M. Selami Çekmegil olmak üzere, Alaattin Gürün ve Nuri Birtek’in gayretleri ile Ankara’da Kriter adlı bir dergi ile merkeze taşındıktan sonra, artık taşralı küçük dereler, debisi çok yüksek bir nehre dönüşmüştü. Esasen Çekmegil merkez şehirlerde zaten biliniyordu. Ama bu bilgi, periyodik bir yayın organı ile merkez şehirlerinde daha yakın şahitliklere doğru evriliyordu.
Ve ressam Sacit DUMAN...
kriterin başlık logosu Ressam kardeşimiz Öğretmen Sacit DUMAN'ın dı. Onu da en içten kriterci yönüyle yürekten selamlıyorum...
Önemli Katkılar!..
İngilhizce'den çevirileri ile Dr. Hüseyin Sarıçimen, Müh. Muzaffer Başaran, Durmuş Yılmaz, Almanca'dan aktarımlarıyla da Eğitimci Ercan Arslaner kriterin dünyayı önemli yönüyle ülkemize taşıyan ve bugün herbiri önemli misyonlarıyla zihnimizde aziz bir hatıra olan değerli kardeşlerimizdi... Kriteri katkılarıyla değerli kılan tüm kardeşlerimize ve bu güzel yazısıyla bugüne taşıyan Metin kardeşimize yürekten teşekkürler... Selami Çekmegil...
Kurucu EKİPTE yer alan diğer isimler:
kriter'in kurucu ekibinde yer alan diğer isimler; Fransızcadan tercümeleri ile Prof. Dr. Bahaddin YEDİYILDIZ, Arapçadan tercümeleri ile Şeyho DUMAN ve Farsça'dan tercümeleri ile de Prof. Dr. Mikail BAYRAM kardeşlerimiz idiler. Hepsi kariyerlerinde önemli konum kazanmış bu değerli kardeşlerimizi hayır ve şükranla yadediyoruz... Selami ÇEKMEGİL
Gevaşlı...
4. Ciltte kritere önemli katkılarından dolayı Metin beyin iş ortağı Hikmet Zeyveli beyin yakın arkadaşı Aziz dost Ahmet Gevaşlı'yı da yadetmek kadirşinasılk olacaktır benim için. Selami Çekmegil
Gevaşlı...
4. Ciltte kritere önemli katkılarından dolayı Metin beyin iş ortağı Hikmet Zeyveli beyin yakın arkadaşı Aziz dost Ahmet Gevaşlı'yı da yadetmek kadirşinasılk olacaktır benim için. Selami Çekmegil
Prof Emin Bilgiç'i rahmetle anıyoruz.
kriter'in tüm illerimizde yayılmasına ve sökülmez bir kök tutmasına önemli katkıda bulunan rahmetli hocamız Prof. Emin BİLGİÇ'i unutmak mümkün değil. Onu da rahmetle anıyoruz. Selami ÇEKMEGİL