"İSLAM TARİHİ"NDEN ÖNEMLİ YANSIMALAR-1-...

"İSLAM TARİHİ"NDEN ÖNEMLİ YANSIMALAR-1-
Prof.Dr. Hasan İbrahim HASAN
Horasan’a komşu Sind Ülkesi sınırında Kikan valiliğine getirilmiş olan Abdullah b.Sevvâr, burada iki kez savaştı: fakat ikinci savaşta öldürüldü. Sonra burada Mühelleb b.Ebi Sufra savaştı ve Lahor’a kadar ilerledi.(8) Müslümanlar, güçlerini daha ziyade kuzey ve batıya yöneltmişlerdi; çünkü batıda Doğu Roma İmparatorluğu kendisine komşu olan İslâm beldelerine saldırılar düzenliyordu. Muâviye, Rumlara karşı karadan ve denizden savaşlar tertip etti. Onun zamanında Suriye deniz filosu, 1700 gemiye ulaşmıştı. Bu gemilerle Rodos ve bazı Yunan
adalarını fethetmişti. Muâviye, karada da kışlık ve yazlık ordular tertip etmişti ki, bu ordular, düşman ülkelere karşı kışın ve yazın savaşırlardı.

Hicri 42 yılında Hz.Muâviye, Kays b.Heysem’i Horasan’a Vali tâyin etti. Bâdeğis; Herat ve Belh halkı sulhu bozmuşlardı.Kays, Belh’e yürüdü ve buradaki mabedi yıktı(bu mabede Nevbahar denilirdi); halk tekrar sulh isteyince kabul etti.Bâdeğis, Herat ve Bûşec halkı Belhlilerin başına geleni görünce, Basra valisi Abdullah b.Âmir’e mal götüren Abdullah b.Hâzim’den sulh ve eman istediler.

Ziyâd b.Ebihi hicri 45 yılında Basra valiliğine gelince, Ümeyr b. Ahmer’i Merv, Huleyd b.Abdullah el-Hanefi’yi Ebreşehr, Kays b.Heysem’i Merverüz, Talikan ve Feryâb, Ezd kabilesinden Nâfi b.Hâlid et-Tâhi’yi Herat, Bâdeğis, Büşenc ve Kadis, Hakem b.Amr el-Gıfâri’yi de Horasan valiliğine tayin etti. Bir süre sonra Hakem’in yerine Rebi b.Ziyâd el-Hârisi’yi atadı.

Hz.Muâviye, Ziyâd b. Ebihi ölünce, Horasan vâliliğine onun oğlu Ubeydullah’ı getirdi. Ubeydullah yirmibeş yaşındaydı.Beyken’te vardı ve Buhara Emiresi Hatun’u sulha zorladı.(9) Hatun, Türkler’den yardım istedi. Türkler onun yardımına bir ordu gönderdiler; fakat Müslümanlar bu orduyu da hezimete uğratınca, sulh ve emân istemeye mecbur kaldı.İslâm ordusu, Beykent’e girdi. Nevar ki, Hatun anlaşmayı bozdu, vergi vermeyi de reddetti, ancak, fazla geçmeden vergi vermeye mecbur edildi.Müslümanlar Ubeydullah b.Ziyâd’ın yerine Horasan vâliliğine tayin olunan Said b.Osman’ın komutanlığında Buhara’ya girdiler sonra da şiddetli savaşlar neticesinde Semerkant’ı ele geçirdiler.

Hicri 48 yılında Muâviye, İstanbul’u fethetmek için karadan ve denizden gönderilmek üzere bir ordu hazırladı. Ordunun başında komutan olarak Sufyân b.Avf bulunuyordu. Abdullah b.Abbas, Abdullah b.Ömer, Abdullah b.Zübeyr ve Abu Eyyüb el-Ensari de onunla beraber sefere çıkmışlardı. Muâviye, oğlu Yezid’i ordunun başına geçirdi, İslâm ordusu, İstanbul’a kadar ilerledi ve Rumlarla savaştı. Ancak, İstanbul surlarının sağlam, şehrin mevkiinin müstahkem oluşu ve Grek ateşinin Müslüman gemilerini yakıp imha etmesi sebebiyle İstanbul’u fethedemedi. Kuşatma esnasında Ebu Eyyûb El-Ensari, şehid oldu ve İstanbul’un dışında surlara yakın bir yerde defnedildi. Müslümanlar, çok sayıda asker ve gemi zayiatından sonra Suriye’ye dönmeye mecbur kaldılar.

Hz.Muâviye, hicri 50 yılında Ukbe b. Nâfi’nin yardımına onbin kişilik bir ordu gönderdi. Ukbe, Amr b. Âs zamanından beri Berka ve Zevile’de ikâmet ediyordu, bu ordu ile Ifrikiyye’ye girdi, orayı fethetti. Onun sayesinde pek çok Berberi, Müslümanlığı kabul etti. Araplar onları da ordularına alıp, Sudan’a ulaşmak istiyorlardı. Dolayısıyla İslâmiyet’i kabul etmeleri için onlara çok hoş davrandılar. Neticede Berberiler, Arap komutanların emrinde Mâğrib (Fas)’ın fethini gerçekleştiren orduların çekirdeğini oluşturdu. Hatta bunlardan ordu komutanlığı yapanlar da olmuştur. Ukbe b. Nâfi, daha önce Mısır vâlisine tabi iken bu fetihlerden sonra müstakil olarak Kuzey Afrika valisi oldu.

Ukbe, Berberilere karşı sağlamış olduğu galibiyetten sonra, askerini, bölge halkını ve mallarını, yerlilerin ayaklanmalarına karşı emniyet altına alabilmek için, ikâmet edebilecekleri bir şehir kurmayı düşündü, en uygun yer olarak Kayravan’ın yerini buldu. Şehrin kurulmasını emretti ve burada büyük bir câmi yaptırdı. Çok geçmeden, Ukbe, vâlilikten azledildi, yerine Muâviye’nin hem Mısır hem de Kuzey Afrika valiliğine tayin ettiği Mesleme b. Muhalled’e vekâleten azatlısı Ebu’l-Muhâcir geçti.
___________________

(8)Belâzuri, Futuhul-buldân, 438-439.

(9)Bir kadın, ölen Buhara Emiri’nin zevcesiydi. Küçük olan oğluna vesayet ediyordu. “Hatun”kelimesi Suğanıyan halkı lisanında “Seyyide” (hanımefendi) karşılığıdır.

Not: Bu önemli aktarım Kayıhan yayınları arasında neşredilmiş bulunan 16 ciltlik "İslam Tarihi"nden alıntılanmıştır. Metni seçerek tarafımıza ileten İ. Nacar'a ve Yazıyı tape ederek sitemize girmesini sağlayan Tuğba Akmaz kardeşimize içten teşekkürler...
Editör.
Prof.Dr. Hasan İbrahim HASAN
Sanih
05.06.2010

O dönemden...

KIBRISIMIZA DAİR M. Said Çekmegil Kalpler öyle mahzun Ilık gözyaşları damla damla Bükülmez bilekler sanki bağlanmış Razı olunur mu nasıl Iktidarsız mıyız biz bu kadar Sahabesi Resulullahın Issız bir adada garip kalsın... Merak etme ey şehitler yatağı adamız Isırıcı mahluklardan bir gün Zamanı yok bir gün seni kurtaracağız Allah’ın izniyle Allah’ın tevfikiyle... Davaya layık olalım yeter ki Adalar kıtalar ne ki İnsanlık teslim olur teslim olduğumuza Rüyalar hakikat bulur o zaman...

Melitenli
02.06.2010

Bu yazı İsmail NACAR Beyi doğruluyor:

İsmail NACAR bey, HaberTurk TV.de bir yorumunda "Emevi Düşmanlığının arka planı" konusunda önemli iddialar ortaya getirmişti. İşte o program: "Emevi Düşmanlığı"nın Arka Planı! http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1470&Itemid=48

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.