... MATEMATİK BU KADAR GEREKLİ Mİ?
GERÇEĞİ KAVRAMADA MATEMATİĞİN YERİ YA DA MATEMATİK BU KADAR GEREKLİ Mİ?

Raci DURCAN
Ortaokul yıllarında başımdan geçen bir olayın, hayatımın geri kalan kısmı üzerinde bu kadar uzun süreli etkili olacağını bilemezdim. Benden büyük ve eğitimimi yakından takip eden ağabeyim matematik dersinde uzunluk ölçülerini görüp görmediğimizi sormuştu. Olumlu cevap üzerine birkaç birim arasında dönüşüm yaptırarak bilgimi sınadı (1metre kaç cm vs.). Bunlara aldığı cevaptan tatmin olmuş olmalı ki, uzakta bir bölgeyi işaret ederek aramızda ne kadar mesafe olduğunu tahmin etmemi istedi. O zamanlar özel otomobil ve otomobildeki km. ölçerler yoktu. Herhangi bir tahminde bulunamadım. Fakat beni bu noktada bırakmadı, soruyu derinleştirdi. Birbiriyle arasında büyük farklar bulunan rakamları sıralayarak(10m, 1km, 10km vs)
bunların hangisi olabileceğini sordu. Bu soru beni daha da yıkmıştı. Çünkü muhtemelen okulda görmüş olduğumuz uzunluk ölçüsü birimlerinden hiç birini (cetvel hariç) gerçek hayatta kullanmamıştık. Mesafelerle ilgili zihnimde hiçbir kavram oluşmadığını derin bir üzüntüyle fark etmiştim.Fakat sağ olsun beni çözümsüz bırakmadı. Hayatımın dersini vererek yarılama metodunu öğretti. Hedef noktayla aranızdaki uzaklığı önce ikiye bölüyorsunuz, sonra onu da ikiye. Böylece tahmin edebileceğiniz bir uzaklığa kadar bölmeye devam ediyorsunuz ve bulduğunuz sonucu, kaç kere ikiye böldüyseniz o kadar kere çarpıyorsunuz. Elde ettiğiniz, gerçek ölçüme çok yakın bir sonuç oluyor.
Bu basit fakat etkili yöntemi öğrenmem düşünce yapımın da temelini oluşturdu. Bu yöntemi başka alanlarda da tatbik ettim. Bilinmedik konuları bilinenlerle kıyaslayarak açıklamaya çalışıyordum. Başkaları ne düşünür bilmem ancak bu şekilde birbiriyle tutarlı, mantığı sağlam bir düşünce yapısı oluşturabiliyordum. Bu nedenle okullarda okutulan matematik dersine çokça önem verilmesine itiraz etmeyi hiç düşünmedim. Ta ki bu konu yeniden önüme gelene kadar…
Bir ay önce Orta üçüncü sınıfa giden kızımın veli toplantısı için okuldaydım. Din dersi öğretmeni Yaşar Ünal bey entelektüel araştırmalar yapan biri olmalıydı ki, okullarda bu kadar çok matematik gösterilmesine karşı çıkıyordu. ‘Hayatta bu kadar matematik kullanıyor muyuz’ diye biz velilere sordu. Bir an lisede zorlukla öğrendiğimiz binom formülleri, 4 bilinmeyenli denklemler vs. gözümün önüne geldi. Bir mühendis olarak mesleğime devam etmeme rağmen bu bilgilerin hiçbirine bir daha geriye dönüp bakma ihtiyacı duymamıştım. Üniversitede 200 kişinin yüksek matematik sınavına girip sadece 5 kişinin geçer not almasını hatırladım. İçlerinde ben de vardım ve bu kadar zorlu bir dersten geçer not aldığım için yeteneklerime güven gelmişti. Bu başarının bilinçaltımı derinden etkilediğini fakat yanlış yönlendirdiğini fark etmemiştim. Okullarda verilen sanal soruları çözmüş olmak, hayatta da aynısını becereceğimiz anlamına gelmiyor. Hayatın soruları matematiksel yöntemlerle gelmiyor. Geliyorsa bile okulda önem verildiği kadar da değil…
Okul eğitiminin öğrencilerin zihnine yerleştirdiği en yanlış ve zararlı düşünce belki de budur: Sınavlardan ne kadar çok yüksek puan alırsanız o kadar yeteneklisinizdir. Okullarda sanal problemleri çözmede ne kadar kabiliyetiniz varsa, hayatta da o kadar kolay konum elde edersiniz. Gerçekler ne yazık ki tersine işliyor. Kızımın din dersi öğretmeni bu yanlışlığı bizlere göre erken tespit etmişti ve uyarıyordu.
Bu yanlış anlayışın sonucu olarak insanlar çevresindekilere okuduğu okula göre konum biçiyorlar. Siz kendinizi nasıl görürseniz görünüz onun gözünde hep mezun olduğunuz okulla ölçülmektesinizdir. Çok defa gözlemlediğim bu durumun adını ancak somut bir olaydan sonra koyabilmiştim. Kendince önemli bir okulu bitirmiş olan kişi, daha alt düzeyde okul bitirmiş başkasının; kendine göre başarılı bulduğu konumunu anlamaya çalışıyordu. Hadise karşında şok yaşadığı belliydi. Daha iyi okuldan mezun olduğu halde bütün başarıların niçin kendi yanında olmadığını bulmaya çalışıyordu.
Şok yaşayanın sadece o olduğunu sanmıyorum. Okulların zihnimize yerleştirdiği bu yanlış düşünceyi temizleyene kadar hepimiz acı çekiyoruz. Bilgi ne kadar sağlam olursa olsun, bir titr altında gelmemişse kabule yanaşmıyoruz. Ben kendi adıma, akademik bir unvan sahibi olmayan eşimin derin iç görüyle sunmuş olduğu bilgileri vaktinde değerlendirememiş olmaktan hayıflanıyorum. Ümmi bir peygamberi olan Müslümanların, matematiği okullarındaki tarzlarıyla adeta kutsamalarını ilginç bir çelişki olarak görüyorum. Eşimin sezgiyle edindiğini sandığım derin hayat tecrübesini görmeseydim, peygamberimizin ümmi vasfının niçin bu kadar ön planda tutulduğunu anlayamazdım.
Üstelik gerçekler asla okullarda öğretildiği gibi matematiksel olarak kavranmıyorlar. Gerçek, sadece hayatta öğrenilebiliyor ve okullar bu konuda da öğrencileri yönlendirmekten çok uzaklar.
Okulun sanal ve hayatın gerçek olarak önümüze sunduğu problemler arasında derin bir uçurum var. Okullardaki suni problemleri kolay çözenler yetenekleri konusunda yanlış bir kanaate varıyorlar. Matematiğe gereğinden fazla güven duymaya devam ettiğimiz sürece toplumsal olarak çözüm bulma yeteneğimiz sınırlı kalacaktır.
wisdomnet'ten Hakan Ozdener diyor ki...
Wisdomnet111 gurubundan Hakan Özdemir kardeşimiz yukarıdaki yazı ile ilgili olarak aşağıdaki görüşlerini ifade etmiştir. Konunun açılımında yararlı gördüğü bu görüşü aşağıda bir yorum olarak kritere sunuyorum. Merhaba, Yaziyi okudum. Din dersi ogretmeni bu soruyu nasil ve niye sordu bilemiyorum ama yazarin matematik hakkinda soylediklerine katilmak mumkun degil. Matematik hayatin her boyutunda ve her alaninda gereklidir. Matematigin gereklisi ve gereksizi yoktur ve olamaz. Ama sunu demek istiyorsa o cok farkli, herkes icin farkli matematik egitimi gerekli. Evet bu dogru. Herkesin ayri miktarda matematik almasi ve bilmesi gerekli... turkiyede problem bu zaten,,,, ilk okul cocuguna universite duzeyinde matematik ogretmeye calismak.... . saygilar Hakan Ozdener