2500 yıl önceki Veraset Sistemini eleştirmek!
2500 yıl önceki ‘Veraset Sistemi’ni eleştirmek!
Bugünlerde İhsan Eliaçık, veraset sistemini, uyguladığı için Fatih Sultan
Mehmet’i eleştiriyor. Eleştirmiyor saldırıyor. Yavuz Sultan Selim’i de
yeğenlerini kardeşlerini iktidarına ortak olmaması için ortadan kaldırmış
diyerek, ona da hücum ediyor. Tarih bilmeyenler, bu ilahiyatçının
söylediklerinin yeni bir keşif olduğunu sanır. Gerçek öyle değildir. Veraset
sistemi 5 bin yıllık bir meseledir. İktidara geliş yolunun tespit edilmeyişinin
trajik sonucudur.
Diğer Osmanlı padişahlarından bazıları da benzer işler yaptığı için sadece
İhsan Eliaçık’ın değil Mustafa İslamoğlu’nun, Çetin Altan’ın hedefi olmaya
devam ediyor, devam edeceğe de benziyor. İhsan
Eliaçık’ın ifadelerini Alevi vatandaşlara, Yavuz’a negatif bakışları makes
bulduğu için Cemevin’de mikrofonu ele geçirmiş orada anlatıyor. Bir topluluğu
tarihte meydana gelmiş olaylar üzerinde öfkelendirmek kadar yanlış, yersiz bir
şey yoktur. Şimdi Yavuz’un, Şah’ın günahına kim ortak olacak? Sürekli öfke ve
kin mutsuzluğun ve umutsuzluğun baş nedenidir.
Türk edebiyatına sade Türkçe olarak Hataî mahlasıyla şahika şiirler yazan
Şah İsmail’in insan katletmekte hüneri, tarihte bu konuda marifet (!)
gösterenlerle birlikte anılacaktır. Bu tarihi şahsiyetin mahlas ismi
anıldığında canlar, samimi bir şekilde bir büyük din ulu’su anılıyormuş gibi
işaret parmaklarını öpüp alınlarına sürerler. Ancak bu hal bile Şah İsmail’i
temize çıkarmaz. Onun insan öldürme gerçeğini ortadan kaldırmaz. Yavuz’un
siyaseten ortadan kaldırdığı insan sayısının, Şah’ın öldürdükleri yanında
lafı bile edilmez.
Şah İsmail –Alevi kaynaklarının kabul ettiği (Tanınan bir misal Reha
Çamuroğlu- İsmail isimli romanı) tarih kitaplarında bile Tebriz’i ele
geçirdiğinde, günlerce kendi meşrebini kabul etmeyenleri öldürdüğünü, şehir
meydanında kurduğu yağlı kazanların içine attığını, ağaçlara astığını bu
katliamın günlerce sürdüğünü yazar. Bu zalimliğini tenkit eden annesini bile
boğdurur. Bunlar tarihte gerçekleşmiş olaylardır. Bazı şahısları temize
çıkarmak, yermek övmek için tarih ilmi ortaya çıkartılmış değildir. Sadece
gerçeği anlatmak için anlatılır.
Dünyalık hesabı kapanmış bir insanın halini, yaşayan bir politikacıymış
gibi tenkit etmek kadar komik bir şey olamaz. O tarihi şahsiyeti anlatırken
gelinen nokta olumlu ise onu vurgula. İnsanlığın kazancı say. Yavuz’u ve Şah’ı
okuyup bazı kesimlere kin ve öfke pompalamak tarihin görevi değildir. Tarih
bir bilim dalıdır. Tarih burada; “aynı yanlışa düşmeyin dünyalık hesabı
kapanan bu insanlar şu felaketlere düçar olmuşlardır. Siz o felaketlere,
yanlışlara günahlara düşmeyin! diye mesaj verir öğüt verir. Tarihin bilim
oluşu da önemi de bu yüzdendir.
Bu ülke yaptığı köprüye Yavuz mu Şah İsmail adını verelim mi’yi,
tartışıyor! Bu tartışma da yersizdir. Eğer ele aldığınız insanları dini hüccet
görürseniz şu kadar tarih bölümlerine şu kadar tarih çalışmalarına yazık
edersiniz. Çünkü Tarih sonuç çıkarma ilmidir. Şimdi burada özellikle dini
ilimlerde, bazı inanç sahipleri tarihi kahramanları, hareketlerinden içtihat
çıkartılan bir peygamber gibi görüyorlar. Aleyhte olanlar ise veraset
sistemini uygulayanlar sanki dini bağlarmış gibi olayı siyaseten değil de
müctehid gibi taklid mercii birinden bahsediyorlarmış gibi ele alıyorlar. Suni
gerilim yaratıyor.
Bu insan hatasıyla sevabıyla tarih olmuştur. Dini konuda sadece peygamber
taklit edilir. Diğer kahramanların eylemlerinden yanlış ve doğrularından sadece
hüküm çıkartılır. Yaptıkları birebir taklit edilmez. Tarihi olaylar din haline
getirilmemelidir. Toplumu tarihi olaylarda taraf haline getirmek geçmişten
yararlanma fırsatının en büyük engelidir. Leh de olanlar ise sevdikleri
kahramanların her yanlışından hatasından hikmet arıyorlar. Mayasında hata
yapabilen, günah da işleyebilen ancak sevap da kazanacak işler yapan insan
doğasını, bütün olarak ele almayı beceremiyorlar. Dünyayı bir laboratuar olarak
göremiyorlar. Dünyadaki gelişimin bu hatalardan dersler çıkartılarak
geliştiğini bilmiyorlar.
Günümüzün geldiği noktada durup, geçmişi tenkit etmeye kalkarsak bulunacak
hataları yazmaya ciltler dolusu kitap yetmez. Tenkit ettiğimiz bir husus
düzelmişse yanlış görülmüş demektir. Şimdi yeni bir şey icat olmuş gibi hatta
ülke demokrasiyle değil de saltanat veraset sistemi ile yönetiliyormuş gibi
sağda solda laf etmek ukalalıktan öteye geçmez. Veraset savaşları sadece Türk
tarihine ait değil genelde eski çağlarda bütün devletlerde var olagelmiştir.
Geçmişi ele alırken o günün düşünce dünyasını ele almak lazım. İstanbul’a en
uzak eyalete 4 5 ayda ancak gidebilen bir haberin olduğu bir dönemde hangi
demokratik usul geliştirilebilirdi? Ki demokrasinin de günümüzde halk
katılımını sağlamadığını gelişmiş bazı Avrupa ülkelerinde seçimlere iştirakin
% 20’lere kadar indiğini, insanların sandığa oy kullanmaya gitmeye
erindiğini, üşendiğini veya ciddiye almadığını bazı siyaset analizcileri ciddi
ciddi konuşuyor, tartışıyor.
Geçmişte kalan veraset sistemi, insanlık tarihinin yazı ile başlayan beş
bin yıllık dönemde iktidara gelme meselesini çözüm yolunu bulamamanın adıdır.
Osmanlılar din’i tek ele almamışlar; din ü devlet demişlerdir. Din ve devlet
bir arada olacak. Devlet yoksa adalet yoksa dini yaşamın olmayacağına
inanmışlardır. Ha devlete otoritesine karşı çıkmışsın ha dine!
Türkiye’de İslamcılık diye bir akım var bu akım, İslam’ın kendisi
değildir. Devlet geleneği değildir. Tarihi değildir hatta tarihi
tecrübelerden uzaktır; 1400 yıllık deneyim içerisinde sadece 610-632
yıllarını bilirler. Burada bir peygamber var o taklit edilebilinir. Ancak
ondan sonraki tarih olaylar da Allah’ın iradesiyle gerçekleşiyor orada
şahıslar değil olayların başlangıç nedenleri sonuçları bizler için bir
içtihattır. Fatih, Yavuz, Şah İsmail vs bir peygamber değil! Başarıları,
doğruları, hataları, yanlışları sosyal hayatımızda bizlere hükümler
verir.
Osmanlı’nın devlet makanizmasına yüklediği anlamı bizim Nevzuhur İslamcılar
anlayabilseydi, geçmişin tecrübelerinden ibretler alın diyen yüce emri bilmiş
olsalardı, Irak Savaşı olmaması için, Afganistan’ın olmaması için, Suriye
trajedisinin olmaması için, Libya trajedisinin olmaması için ellerinden her
gayreti yapar, savaş tamtamları çalmaz, milyonları devlet mekanizması dışına
çıkarıp açlık ve sefaletle karşı karşıya getirmezlerdi. İşte bu nedenle Osmanlı
veraset sistemini, din-ü devlet sözcüğü içerinde ele almak
lazımdır.
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.