ÇİNLİ SEDDİNİ KENDİ AŞTI

ÇİN’Lİ SEDDİNİ KENDİ AŞTI

Ercan Arslaner(*)
Yıllar önce Almanya’nın bir şehrinde öğretmendim. Okulun Bauer marka bir film gösterme makinesi vardı. Makineyi çalıştırmak için onu bir kez görmek yeterliydi. Gösterilecek filmler “Şehir film merkezinden” alınırdı. O günlerden iki filmi anmak isterim. Onlardan birinde Hintli bir kadın yatağında adeta can çekişiyordu. Yanında hortlak kıyafetine girmiş bir kadın ise dans ediyordu. Dans eden kadının amacı hasta kadının ruhunu istila eden cinleri,kötü ruhları kovmakmış.

Günümüz Hindistan’ında durumun değişmiş olması tahmin edilir. Çünkü onlar ineğe tapsalar da endüstrinin her alanında büyük ilerlemeler gösteriyorlar.
***
İkinci film ise Japon endüstrisini düşündürüyordu. Çok büyük bir gemi altı aylığına limandan ayrılarak Okyanuslara açılır. Gemide insan aklını zorlayan özellikler vardır. Gemi demir attıktan sonra içinden ayrıca on beş gemi daha çıkmaktadır. Bu gemiler birbirlerinden uzak mesafelere giderek avlanırlar. Tutulan balıklar gemiye getirilir ve hemen gemi içindeki konserve makinesinde işlenip değerlendirilmektedir. Altı ay süre ile konserveler depolanır ve daha sonra Japonya’ya getirilerek satılır.
Bildiğimiz gibi masal insanın gücü dışındaki olağanüstü olaylardır. Bu gördüğümüz işlemlere de masal dense yeridir.
***
En yakın zamanda bizzat gördüğüm diğer bir gemi İstanbul Boğazı açıklarına demir atan bir Çin gemisiydi. Onun çevresinde ise normalin üstünde büyük gemiler durmaktaydı. Bu büyük gemileri görünüşündeki olağanüstülükle kıskandıran gemi Çin’den getirdiği malları orada boşaltmak amacıyla durmaktadır. Bu gemiyi endüstriyel ve işletmecilik yönüyle düşünürsek işin ne kadar büyük çaplı olduğunu anlayabiliriz.
***
Eski Çin tarihi bize onların kâğıt, matbaa, barut ve topu icat ettiklerini haber verir. Sonraları ise bir duraklama yakanmış olmalı Çin’de. Fakat Çinli gene boş durmamış ve harikalar yapmıştır. Osmanlı’nın Topkapı sarayına gidenler orada camdan yapılmış kap kacak göreceklerdir. Onların özelliğinde zehire duyarlılık vardır.İhanet amacıyla kabdaki yemeğe zehir katılırsa kabın rengi değişmektedir.
***
Çin masalı bugün de piyasaları kaplamış gibidir. Yaz mevsiminin sıcaklığı sebebiyle dükkânlarda Ufo ısıtıcılarından sonra Ufo vantilatörler boy gösterir oldu. Farklı fonksiyonlarla çalışan bu serinleticiler mevsimin sonuna doğru dükkânlarda görülmez oldu. Bunlardan bir tanesini almak istedim ve satın alarak eve getirdim. Aldığım dükkânda kumandası çalışan alet evde kumanda ile çalışmadı. Artık benim onu aldığım dükkân sahipleriyle mücadelem başlamıştı. Onu bana veren tezgâhtar “Ben burada onu size çalıştırarak teslim ettim. Niçin bana geldiniz?” deyince tipik bir- maalesef söylemeden olmuyor- Türk dükkânında olduğumu anladım. Ayrıca “Falanca mağazaya kumandayı gösterirseniz onlar size doğru çalışanını verirler” dediler. Sonunda İstanbul’daki başbayii ile konuşunca aleti geri teslim etme hakkım olduğunu anladım. Müteakip zamanda harcadığım enerji ve masrafın vantilatörün dengine eşit olduğunu anladım.

Ufonun Beylikdüzü’ndeki görevlilerinin çok kibar insanlar olduğuna tanık oldum. Onlar Çinli değildi ama görevlerini çok ustaca ve gönüller kazanarak yapıyorlardı.
***
Tüccar olan bir Türk hemşehrim Almanya dönüşümden önce bir ricada bulundular. 7-8 çeşit çocuk elbisesini bana verdiler. Onları Almanya’daki mağazalara göstermeli ve satışlarını sağlamalıydım. Elbiseleri büyük mağazalardan Quelle’ye götürdün. Oradaki satın alma şefi bayana gösterdim onun bana cevabı zehir gibi acıydı.

- Bu örnekleriniz güzel ama biz Türklerle çalışamayız. Satacağımız malı iki yıl önceden tanıtım kitapçığına koyar, sonra onları müşteriye dağıtırız. Kataloglar en az bir yıl önceden piyasaya çıkmış olur. Fakat Türkler gösterdikleri örneğe uygun çalışmazlar. Yalan söyleyecek insanlarla biz çalışamayız, bunun için kusura bakmayınız.

- Siz kimlerle çalışıyorsunuz?
- Biz Uzakdoğu ülkeleriyle çalışıyoruz. Onlarla şimdiye kadar hiçbir problemimiz olmadı. Ben de Uzakdoğu (Japonya, Güney Kore, Tayland, Çin vs.) ülkelerinin niçin zengin olduğunu daha iyi anladım. Bu ülkeler ürettiklerini Almanya’ya gönderirken anlaşılan onlar Türkiye’den yalınız işgücü alıyorlardı.Kısacası onlar işin işletmecilik tarafını kendileri yapıyorlardı.

Ayrıca işletmecilik yüksek tahsille öğreniliyordu. Üretim veya endüstri işletmecilik olmadıkça eksik kalıyordu. Anlaşılan doğru bir işletmecilik öğretmenliği doğru bir eğitim sistemiyle yapılırdı. Bu onlarda daha ilkokuldan başlayan bir emesi gerekiyordu. Doğru işletmecilikte her şeyin en iyi şekilde değerlenmesi gerekmekteydi. Özellikle meslek eğitimi ve yüksek tahsille yapılacak eğitim için öğrencilerin zekâ (yetenek seviyeleri en iyi şekilde değerlendirilirse her türlü israf önlenmiş olurdu.

Başlangıçtaki örnekler de bu ilkelerin dışında değildi. Engin denizleri balık avlamak için açılan Japon gemisi yavrulayarak içinden on beş gemi çıkarmışsa, fabrikasında tonlarca balık konservesi yapmışsa İstanbul Boğazı açıklarına masal devlerini kıskandırırcasına demir atan Çin ihracat gemisi elbette ki yüksek işletmecilik bilgisiyle çalışabilirdi.

Sayın okuyucu işte sana bir hesap: Bu yaz Türkiye’deki bütün insanları Çin vantilatörleri serinletti ve hepsi satıldı. Türk endüstrisi maalesef kendi ülkesindeki bu pazarı Çin’e kaptırmıştı. Zaten kış mevsiminde kullanılan ısıtıcı Ufolarıda onlar öğrettiler. Bizdeki eğitim sistemi farklı olmadıkça daha çok pazarlarımızı kaptırmaya hazır olmalıyız, sayın genel müdür ve daire başkanı eğitimciler! Herhalde sizler de cep telefonları ve daha niceleri üzerine bir hesaplama yapmışsınızdır.

Tarihin ünlü Çin Seddi tepe taklak olmadı. Çinli bugün onu da turistik amaçlarla kullanıyor ve para kazanıyor. Onlara ve doğru yöntemlerle çalışan insanların önüne setler konulamayacağı artık iyice anlaşılmış olmalı.

(*)T.C., Almanya E. Eğitim Ateşesi
Ercan Arslaner
selahaddin
29.09.2010

SELAM

SAYIN MARLON BEY NİYET OKUYUCULUK İLİKLERİNİZE İŞLEMİŞ GALİBA BURDA BİLE TEZAHÜR ETTMİŞ

marlon
16.09.2010

selamlar

ILO'nun Çin'de ve uzak doğuda çocukların çalıştırılmaması üzerine çıkardığı kararlar ilk bakışta çok insancıl görülebilir.Fakat esas gaye ucuz işgücü üzerinden sağlanan ekonomik rekabet gücünün pasifize edilmeye çalışılmasıdır.Eklemek istedim,selamlar...

Admin
03.09.2010

Cumali Ünaldı HASANNEBİOĞLU

Şair ve düşünür dostumuz Cumali Ünaldı HASANNEBİOĞLU bu yazı ile ilgili olarak M. Selami Çekmegil'e gönderdiği yorumunda diyor ki: Selami Bey, Şüphesiz sayın Ercan Aslaner'in bu gözlemleri,Türkiye'de olup biteni açıklar niteliktedir. Bizim kişisel sorunumuz da, toplumsal sorunumuz da; yapmak değil, yapıyor gibi olmakla açıklanabilir. Cenab-ı Allah bundan hoşlanmadığını Şanlı Kuran'da sürekli bildirmektedir, insanlar da böyle bir davranışı onaylamazlar, uluslararası yasalar da mutlaka doğru, düzgün ve samimi olanı beğenir. Türkiye'nin genel olarak sorunu bu herhalde. İnanarak yapmak değil, çaktırmadan aldatmak, yapıyor gibi olmak. Sorun bu. Selam ile... Muhabbetle. Cumali Ünaldı HASANNEBİOĞLU Cumali beye bu değerli katkısı için teşekkür ediyor, kriterimize düşünsel ve sanatsal katkılarını bekliyor, sağlık ve saadet diliyoruz

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.