DÜN, BUGÜN, YARIN
DÜN, BUGÜN, YARIN
M. Selami Çekmegil

Ama şunu da görelim: dün insanlar arasında kardeşlik vardı, mü'minler birbirini sever, iyilik yolunda işbirliği yapardı. Bugün insanlar adeta birbirine düşman, birbirleri ile boğuşuyorlar, yedi milyon işsizin kol gezdiği ülkede insanlar nerede ise Türk-Kürt diye birbirlerini kırmaya yönlendiriliyorlar. Dün kullandığımız sabun, kül ve soda çevreyi kirletmezdi. Bugün plastik torbalar ve sentetik deterjanlar tabiat katlediliyor. Dün iyi- kötü , namuslu- namussuz , dürüst- hırsız , çalışkan- tenbel, hayalı-utanmaz farkı vardı; bugün herşey birbirine karıştı, namusun ölçüsü kalktı. Dün ülkemize ülkeler katar, adaletimizi ve güzelliklerimizi başka ülkelere ihraç ederdik.; bugün ülkemizde yeni bölünmeler olmasın diye cehdimiz bile yok., adeta başka ülkelerin pisliklerini ithal ediyoruz. Dün insanlığa yardım elini uzatır, cihanı ihya ederdik; bugün elin gavurundan, günümüzü kurtarmak için yardım ve borç dileniyoruz, çocuklarımızın yarınlarını ipotek altına koyuyoruz. Dün içimizde iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir grup bulunurdu.; bugün ,iyiliği- çalışmayı engelleyip, kötülüğe, çalışmadan kazanmaya teşvik veren mekanizmalar çalışıyor. Dünkü "efendilerimiz"(!) "kölelerine" (!) yediğinden yedirir, giydiğinden giydirirdi, ücretlerini alınlarının teri kurumadan hakkıyla öderdi; bugün işçilerimiz hakkını alabilmek için, periyodik fasılalarla, adeta toplumsal savaş veriyorlar.
Bu manzara hoş değil. Bugünümüz, dünün İspanyası'ndaki Endülüs'ü hatırlatıyor. Tarihin bir eşini görmediği ö muazzam medeniyeti kuran Müslümanların çocuk ve torunları bir dönem gelmiş, çok kötü ruhlu, zalim ve gaddar ama dinamik ve çalışkan Katolik Avrupalılar'ın baskınlarına uğrayarak ülkelerini, medeniyetlerini, camilerini, şereflerini ve hayatlarını kaybetmişlerdi. Bunun sebebi Endülüs halkının, içinde bulundukları refah sebebiyle , gayretsiz, tembel ve umursamaz bir hava içinde yanlış politikalar sonucu (çeşitli grupların) birbirine düşmeleriydi. Bugün Endülüs'ten bize fazla bir hatıra kalmamış, Endülüs barbar Katolikler tarafından hak ile yeksan edilmiştir.
Şimdi yine, bu sefer de Anadolu'da, yüzelli yıldır taarruz altındayız. Ülkelerimizi; Bosna-Hersek'i, Makedonya'yı Yunanistan'ı, Azerbeycan'ı, Türkistan'ı, kısaca dünyamızı kaybettik. Anadolu'muzda, Trakya'mızda, ahlakı, dayanışmayı, adaleti, sevgiyi, kardeşliğimizi, bilincimizi, onurumuzu, kaybettik; kaybettirdiler. Hırsızları bile tahkir edemiyoruz. Bir simit çalan aç ve bi-ilaç yavrunun üstüne hışımla saldırabiliyoruz, ama o çocuğun kanını emen yakışıklı vampirlere ses çıkarmayan politikaları eleştirmiyoruz, o politikaların sistemleştirdiği uygulamaları analiz edemiyoruz. Ya sövüyoruz, ya alkışlıyoruz.
Tarihte bir bütün olan milletimizi on parçaya böldüler; bir milletimizden on çeşit millet ürettiler. Bunu bile fark edemiyoruz.
Sanırım bu durum hayra alamet değil. Bu durum "Artık sona mı yaklaştık ne?" diye düşündürmüyor bile. Bu durum ister istemez bana İstiklal Şairimiz, Safahat adlı eseri her evde ilmihal gibi saklanıp devamlı okunası Mehmet Akif'in şu mısralarını çağrıştırıyor:
"Endülüs tacı elinden alınan bahtı kara,
Savuşurken o güzel mülkü verip ağyara,
Tırmanır bir tepenin üstüne etrafa bakar,
Bırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar,
Başlar ağlatmaya biçareyi hüngür hüngür,
Karşıdan valide sultan bunu pek haklı görür,
Der ki, çarpışmadın erkek gibi düşmanlarla,
Bari hiç yoksa kadınlar gibi olsun ağla!..."
Dünden devraldıkları yanlış politikaları bugün düzeltmeye uğraşmayan toplumların yarın ağlamaları kaçınılmazdır demek istiyorum.
Bize gelince, biz ahiret hesabımızın temiz çıkması için sadece iyi kimselere sahip çıkıp, iyi politikaları alkışlayalım; kötüye çanak tutmayalım. Başkasına zaten gücümüz yetmez ki..
Sağolun Nuran hanım, takdiriniz bana teşvik oluyor. Eminim Milletimiz kendini kuşatan batıl zincirleri bir şekilde kıracak; boynuna atılı kementlerden kurtulacaktır. Yeniden dünyaya adaletin ne olduğunu tanıtacağız. O zaman "insanlık teslim olacak teslim olduğumuza" Selam ve saygı size... Selami Çekmegil.
Merhabalar Selami by Ben NURAN yazınızı tekrar tekrar okudum dünden bu güne ne çok şeyler değişimiş değişmeyen bazı şeyler ters etmiş iyilik azanmış kötülük günden güne artıyor tıpkı yüreğimizdeki sevgi duygılarının azandığı gibi üzücü ama gerçek ama sizin gibi insanların varlığı tesenli oluyor inan tüm içtenliğimle söylüyorum yazılarınızı severek okuyorum HOŞÇAKALIN
Raci beye
Raci Kardeşimizin mülahaları tahlilci ve açıklayıcı; ruhumuzdaki bir gizemi ortaya koyuyor gibi. İlk eleştirici misafir kardeşimiz meseleyi güncellemek istiyor ve başka bir perspektifden meseleyi ele alıyor, irdeleyici... Ancak gerçekten sıradan geçici politikaya inmek değil amacım benim; genele yönelmek istiyorum. Bana katkıda bulunan bütün dostlara yürekten teşekkürler...
Teşekkür.
Nedim kardeşimi burada ve beni sahiplenen bir uslupla görmek müthiş sevindirici. Katkısı için yürekten teşekkür sunuyorum. M. Selami Çekmegil
fazla söze ne gerek....
SENE 1967 Yıllar var ki Ne kral yurduna hakim Ne kumandan führer Ne meclis milletine tercüman Ne nazır hükumet eder... Gördüm ki müminler saf saf, Ama namazda birer birer, Ne cami toplayıcı artık Ne imam lider Böyle olunca manzara Her ferde teker teker Farz-ı ayn olur emri bil maruf Ve nehyi anil münker.... M. Said Çekmegil (Yarabbi Rahmetini esirgeme ondan)M N Şahingil
İŞİMİZ ZOR
Abi sen ne anlatıyorsun,misafir yorumcu ne anlıyor.İşimiz çok zor,ALLAH yar ve yardımcın olsun.M.Nedim Şahingil
İŞİMİZ ZOR
Abi sen ne anlatıyorsun,misafir yorumcu ne anlıyor.İşimiz çok zor,ALLAH yar ve yardımcın olsun.M.Nedim Şahingil
Geçmişe özlem
Geçmişe özlem yani nostalji, tahlil edilmesi gereken bir duygudur. İnsan beğendiği herşeyi geçmişe yakıştırmayı seviyor. Belki geleceğin belirsiz, bugününse yarın özlemiyle dolu olmasındandır. Herşey bugünde yaşanıyor olmasına rağmen kimse benimsemiyor. Yarın belirsizdir, geçmiş ise geçmiştir. O halde 'tad' ı bugünde arayalım. Belki hayat daha güzelleşir... Raci D.
Acaba
Düşünüyorum da sayın yazar beş sene önce gidişin daha kötü olduğunu neden hatırlamak istemiyor. sanırım beş sene önceden daha kötü durumda değiliz