Elazığda Bir Sofi Bilge

Elazığ’da Bir Sofi Bilge

Bilal SÜRGEÇ

Soru: mistik(tasavvuf)bir hayatı benimsemişsiniz, nedir mistik hayat?
Sadi özen: Öncelikle nevi şahsına münhasır İslam tasavvufuyla, doğu ve batı dinlerindeki mistisizm maiyeti itibariyle benzerlikleri ve ayrılıkları nedir ve nelerdir? ‘mistisizm: Latince isim olup felsefi anlayışı, ilahi varlığı sezgi yoluyla kavrama ve ulaşma, bu esasa dayanan görüş sırrîlik, sırrîye ‘tasavvuf’ karşılığı olarak da kullanılmaktadır.’
Büyük Türkçe Sözlük
D. Mehmet. Doğan
Orta çağ teologları(ilahiyatçıları) mistik teolojiyi ‘tecrübî hikmet, aşkın yönlendirmeyle ruhun tanrı’ ya doğru teveccühü; ilahi aşk sayesinde ulaşılan tecrübî bilgi’ şeklinde tanımlamıştır.
‘Hak ile birleşme sanatı’ demişler.
Bir tecrübe ve doktrin olarak mistisizm başlıca iki türe ayrılarak incelenmektedir. Aşk ve ittihat mistisizmi, bilgi ve idrak mistisizmi diye ikiye ayrılabilir. Aynı şekilde mistisizm, tabiat mistisizmi, ruh mistisizmi ve Tanrı mistisizmi şeklinde ele alınmıştır.

İslam Ansiklopedisi
Diyanet Vakfı Yayınları İst. 2005

Görüldüğü gibi daha bir çok çeşitli tarifleri yapılmış. Bütün bu görüşlerde Kur’ani tevhid anlayışı ve inancı olmadığı için, iki netice ve inanca varılmış. Biri insanın monark veya ilahlaşması anlayışı, ikincisi kamu tanrıcılık ‘ Panteizm’ . bu iki inanış şekli de Kur’ana göre şirk ve küfürdür.

İslam tasavvufu başka… İslam tasavvufu, tevhid ‘ Kur’an’ orijinli, kuru düşünceden çok amel ve yaşantıyla elde edilen bir hakikat dünyası… Bir mutluluklar alemi, güzellikler ülkesi… İnsanın ma’na atmosferini aydınlatan, bir aşk ve sevda sonsuzluğu…

Şeyh Galib ne tatlı demiş:
‘’ Tedbirini terk eyle takdir Hüda’nındır.
Sen yoksun o benlikler hep vehm-ü gümanındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devran olalı devran erbâb-ı safanındır.
Aşık da keder neyler gam halk-ı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muğanındır.’

Netice olarak, hedefe varmak için sofiyey-i aliye yalnız düşünce ve sezgi boyutuyla değil, amel, ahlak ve aşk boyutuyla tasavvufi yaşantılarını sürdürmüş ve kendilerini ifade etmişler. Başka bir söylemle, yaşadıklarını, gördüklerini, tattıklarını, kokladıklarını dillendirmeye çalışmışlar. Doğu ve batı mistiklerin dünyasında apayrı bir dünya… İmam-ı Gazali: ‘ Anladım ki büyük mutasavviflerin elde etmek istedikleri gaye, öğrenmekle değil; tatmak, yaşamak… suretiyle elde edilir.’ Demiş..
İlahiyat Fakültesi Dergisi
Ankara-1953-s.23

Vahdet-i Vücud ve Panteizm

İslam, tarikat ve tasavvuf hayatını derinden etkileyen, ibnü-l Arabi’nin felsefi tasavvufu: Endülüs’ün Mürsiye şehrinde ‘’560- 1165’’ doğan ve ‘’638-1240’’ ta Şam’da ölen Muhittin İbnü-l Arabi ile İslam, zühd, vera, ahlakı güzelleştirme ve gönül arındırma olan İslam tasavvuf dünyasına girmiş.(1)

Doğu ve Batı gayri Müslim düşünür ve mistiklerinin varlığın birliği hakkındaki görüş ve düşüncelerinden ayrı nevi şahsına mahsus orijinal bir görüş sergilemesi, hem İslam sofileri, düşünürleri ve alimleri arasında ve hem de batı filozof ve mistikleri arasında günümüze kadar konuşulan ve tartışılan bir mesele olmuş. Batılılar İbnü-l Arabi’nin Vahdet-i Vücud görüşünü ‘’ Panteizm’’ karşılığı kullanmışlar.

İbnü-l Arabi’nin hakikatte, ‘’ Vücudda yalnız hak vardır.’’ esasından kaynaklanan görüşleriyle felsefede tartışılan monizm veya panteizm akımları arasında kıyas kabul etmez farklılıklar vardır. Özetle söylemek gerekirse Vahdet-i Vücud mektebi Masivallah’ ı Hakk’a tâbi kılmaya çalışırken Panteizm, Hakk’ ı Masivallah’a tâbi kılmaktadır. Panteizm şehadet alemini tanrılaştırarak mâverayı inkara ilhada kadar götürmüş bir felsefedir. İbnü-l Arabi’nin görüşleriyse Hakk’ı her merhalede tanıyıp tasdik edebilme yoludur. İbnü-l Arabi panteist değildir.(2)
İbnü-l Arabi’nin kurup idealize ettiği Vahdet-i Vücud felsefesi ve geriye bıraktığı yüzlerce eseriyle İslam toplumunun dini, ahlaki ve ictimai hayatına ışık tutacak fazla bir şey getirdiği söylenemez.(3)
1- İslam ans. Diyanet yay. C.20s. 493
2- İslam ans. Diyanet yay. C.20s. 507
3- İslam ans. Diyanet yay. C.20s. 522

Vahdet-i Vücud ve Panteizm

İslam tasavvuf hareketinin iki yönü var, biri ashab-ı sufadan devam edip gelen bazı gelişmelerle beraber, ibnü-l Arabi’ ye gelene kadar metafizik boyutu olmayan, Kur’an inancı, ahlakı, ibadeti, fikir, zikir ve muhabbetiyle beslenen İslam tasavvuf hayatı… Bu tamamen nefis arınması, aklı gönlün içinde eritip, kulluğu; sevgi, muhabbet ve aşk seviyesinde yapma… ( Sahabe R.A gibi) bu görüş ve yaşantı içerisinde olan sofiyeyi aliyenin terbiye usulleri, Allah’ı tevhid etme, güzel ahlak, kesreti ibadet, zikir ve riyazat… Bu zatlar seyr-i suluklarına metafiziği karıştırmamışlar.

İslam sofileri düşünce boyutuyla değil amelleriyle Allah’a vuslat yolunda ilerlemişler. Züht, takva, şefkat ve muhabbet yolunu önemsemiş ve o yolda yürümüşler. Zat-ı saadetlerinin (s.a.v) ahlakıyla ahlaklanmayı gaye edinmişler. Ve ‘’ tatmayan bilmez’’ demişler. Avrupalı filozof Descartes ‘’ Düşünüyorum öyleyse varım’’ demiş. İslam sofileri ‘’ İrade ediyorsam varım’’ demişler. Bu gönül sultanlarının bu tür konuşmalarına tasavvuf felsefesi denilmiş.

Bu sınıfa giren gönül sultanlarından bir kaçı ki bu zatlar Kur’ an ve sünnet doğrultusunda İslam tasavvufunun kitabını yazan ilklerdir.

Muhasibi, Serrac, Kalabâzî, Hûcviri ve Kuşeyri gibi zatlar.

Maktul Sühreverdi ve İbnü’l Arabi gibi zatlarda felsefi tasavvuf ağırlıkta olduğu için filozof mutasavvuf denilmiş.

İslamda sadece marifete dayanan amelsiz ve ibadetsiz bir tasavvuf mümkün değildir. İdeal bir tasavvuf, şeriatın ortaya koyduğu amel ve ibadet sistemini eksiksiz olarak tatbik ettikten sonra marifete mümkün olduğu ölçüde geniş yer verir.(1)




Bilal SÜRGEÇ
bülent sayın
24.08.2008

mistik hayat

Sadi Özen, tasavvufla ilgilenen ilginç bir şahsiyettir.Rabıtayı kabul etmez.Muhiddin-i Arabi'yi kabul etmez. Samimiyet kurduğu kişiler arasında tasavvuf karşıtı olarak bilinen rahmetli Ercümen Özkan ve rahmetli Sait Çekmegil de vardır. Sadi Özen'in eserlerinde tarikatı insanları eğiten, onlara İslam ahlakını öğreten bir teşkilat olarak görüyor.Yani bir oku gibi. Şeyh kerametini, şeyhlerin insanlar üzerindeki tasarufunu kabul etmez.O, İslami yaşantıyı anlatır ancak buna tasavuf der. Bunu neden der neden İslami hayat kavramı ile yetinmez bunu anlamış değilim.Kriterin Sadi Özen'in görüşlerine yer vermesine hiç şaşırmadım.Rahmetli Ercüment Özkan'ın eski yazılarını karıştırın Sadi Özen hakkında ne övücü yazılar yazdığını göreceksiniz o ifadelerden biri "Elazığ'ın uyanık müslüman evladı ifadesi gibi"

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.