HSYK VE YÜKSEK ASKERİ ŞURANIN KARARLARI,

HSYK VE YÜKSEK ASKERİ ŞURA’NIN TÜM KARARLARI,
MUTLAKA YARGISAL DENETİME AÇILMALIDIR.

Mehmet YAMAN
Demokratik Hukuk Devleti” deyimi, çok önemli bir çağdaş devlet ölçütü olup, çağdaş ve uygar devletler arasında onurla yer almak isteyen bir devlet anlayışı, mutlaka demokrasi ve evrensel hukuk normlarını, uygulamalarının temel ilkesi olarak kabul etmeyi, sadece yazılı metinlerde kabulle kalmayıp, sosyo-bürokratik hayatın da temeli olarak uygulamayı ve toplumun tüm katmanlarında bu anlayışın gelişmesini sağlamayı hedef almalıdır.
Bilindiği gibi bu iki temel unsur, Anayasamızda yer almış ve icra-ı hükümet eden organlarımız, bu deyimleri sıkça ve adeta dillerine pelesenk edercesine dillendirmelerine rağmen, bürokratik ve yargısal uygulamalarda çoğu kere, bu deyimlerin es geçildiğine tanık olunmaktadır.

Devlet, milletin organik bir uzvu ve millete hizmet, devletin temel bir fonksiyonu olmasına rağmen, toplumsal istihalelerde oluşan süreç yerine, tepeden inme ve baskıcı bir devlet aygıtı oluşturup, bu aygıtın temel öngörüleri istikametinde değerlendirilen bir halk ve toplumsal gelişim felsefesi, düzenimizin alt yapısında kendisini hissettirmekle, her dönemde, zaman zaman bu yanlış anlayış depreşmekte ve bu algılama yanlışlığı ile, “Demokrasi” ve “Hukuk” deyimleri, sıkça gördüğümüz uygulamalarda olduğu gibi, çöp sepetine atılmaktadır, ülkemizde.

Bu uygulamaların en bariz örneklerinden ikisi, HSYK ve Yüksek Askeri Şura mensuplarıyla ilgili olarak uygulanan disiplin soruşturmalarında görülmektedir.

2010 yılında, HSYK ve Yüksek Askeri Şura disiplin kurullarının oluşturduğu, hukuksal ve demokratik anlayışlara aykırı kararlar, halkı o kadar rahatsız edici oldu ki, adeta bu iki kurum hep sorgulanır bulundu. Bunun sonucunda, hükümet acilen ve etraflı değerlendirmeler yapmaksızın oluşturduğu Anayasal değişiklikle, bu problemlerin çözüldüğünü zannetti.

Anayasamızda yapılan değişiklikten sonra, HSYK ve Yüksek Askeri Şura’nın kararlarından sadece “ihraç kararı” yargısal denetime açılmış olup, bu ihraç kararının evveliyatını oluşturan tüm disiplin kararları, yargısal denetime açılmadığından kesinleşmiş kabul edilmektedir.

Şu kadar kopartılan vaveylalarla yapılan bu değişikliklerle, aslında uygulamada ciddi bir sonuç alınmamaktadır. Bir örnek vermek gerekirse, bu iki kurumda çalışan bir fert kafaya takılıp, kurumdan disiplin yoluyla uzaklaştırılmak istenirse, önce ona ihtar verilir. Verilen bu karar, itirazı kabil olmadığından kesinleşir. Sonra sür’atle diğer disiplin cezaları da verilir. Bunların tümüne yasal olarak itiraz kapalı olduğundan, onlar da kesinleşir. En sonunda bir tek disiplin cezası kalır ki, o da “meslekten ihraçtır”.

İhraca kadar verilen tüm kararlara itiraz hakları bulunmamakla, bunlar kademeli bir biçimde kesinleştirilmiş olduğundan, bu kararlar alınırken yapılan tüm hukuksuzluk ve demokratik ilkelere aykırılık hususunda, yargısal denetleme yapılıp, demokratik hukuk anlayışına uygun olup olmadığı denetlenememiş ve sadece son aşama olan “ihraç” kararı, denetime açılmış olduğundan, ihraç kararına yapılan itirazla sizin yapacağınız yargısal denetimin hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayacaktır. Dostlar alışverişte görsünler mantığıyla yapılan bu itiraz konusu olay, bu iki kurumun disiplin kurulları açısından, bir gergef gibi itinayla dokunup son aşamaya getirildiğinden ve bunların hiç birisine de itiraz yolu açık olmamakla kesinleştiğinden, ihraç kararlarına yapılan itirazlardan da, ciddi bir sonuç çıkarılamayacaktır. Zira ihraç kararını veren disiplin kurulu, bu kararın alt yapısını sağlamca oluşturmuş ve adeta ihraç, tabii bir süreç olarak kendiliğinden önümüze konmuştur. Bu aşamada bilmem neremizi yırtsak ta, bir sonuç alma şansımız yoktur. Verilen ihraç kararı da geçerliliğini devam ettirmiş olacaktır. Pek nadiren karşılaşacağımız açık ve kabul edilemeyecek yanlışlıklar varsa, belki o zaman bu karar iptal edilebilir ama, iptal gerekçesine uygun bir karar yeniden alınıp tekrar ihracı sağlanabilir.

Kaldı ki, itirazı kabil olacak kararlar sadece, disiplin kurulu kararları olmayıp, örneğin, tayin ve terfi gibi özlük işlerine ilişkin bir karar da olabilir. Ki, uygulamada bu tip kararlara da itiraz hakkı kapalıdır.

Kendimizi aldatmayalım. Gerçekler bunlardır. Kopartılan pek çok vaveylalar arasında, vaktında yapılan hatırlatmalar dikkate alınmadan, eksik incelemeler sonucu yapılan bu Anayasal değişikliğin sonucu budur.

Mensuplarınca yapılan yanlış yasal uygulamalar sonucu, yeniden gündeme gelen HSYK probleminin çözümü vesilesiyle, aslında çok önem arz eden, HSYK ve YAŞ’ın aldığı sadece “ihraç” değil, tümünün yargısal denetime açılmasını sağlayacak bir Anayasal değişikliğin yapılması hususunu, ilgililerin dikkatine, önemle sunuyoruz.
Saygılarımızla.
14.01.2014
Mehmet Yaman
Araştırmacı-Hukukçu

Mehmet YAMAN
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.