Malatya günlükleri - 3
Malatya günlükleri – 3
Bilal Sürgeç
(Devam):

Sait Abi Saidi Nursi’yi sorduğumuzda Vahye Göre Büyük Zulum isimli eserinde de yazdığı şu hatırasını anlatmıştı “Onu ilk defa Sebilürreşad Dergisi’nindeki yazılardan tanımıştım. Sonları Büyük Doğu da ondan uzun uzun yazdı ve eserlerinden parçalar neşretmişti.Biz de o zamanlar Ehl-i Sünnet, Sebilürreşad, Büyük Doğu ve Büyük Cihad gibi dergilerde azar azar yazıyorduk.Sonraları Toprak Dergisi, Babı Ali’de Sabah Gazatesi, daha önce de Diriliş Dergisi’nin ilk döneminde onların yazı ailesinden gösterilmiştik.Diğer yayınlarda da az çok yazıyor çiziyordum.Bu yazılarla mü’min kesimlerin dualarına da erişebiliyordum.işte bu sırada, bilhassa Büyük Cihad ve Ehlisünnet’teki yazılardan duyduğuma göre- bazıların üstad Bediüzzaman’ın da ilgisini çekmiş olacak ki, talebeleriyle yolladığı selamlarla bizlerin teşvik ve taltif ediyordu; Allah kendisinden razıdır inşaallah.
1950’lerden sonra İstanbul’da kendisi ile şahsen de görüşebildik. Herkesle görüşemiyordu. Mesela (mağfurdur inşaallah) Doç. Dr. Nurettin Topçu Bey o günlerde bana; istedim ise de bu zatı göremedim, dedi.Haydi beraber kaldığı otele çıkalım diyerek götürdüm. Ayak üstü görüştüler. Ona, muallimlerin çok mes’uliyetli ve o derecede de ecirli bir vazife edinmiş olduğunu izaha çalıştı.Bense ticaret için gelmiştim.İstanbul’a; birkaç kere ziyarete gittim. Kendisi müslümanlara karşı çok şefkatli ve mütevazi bir mücahit olarak tanıdım. Kardeşiz diyordu. Kendisine, biz üç kardeşiz, diye yanımda beraber götürdüğüm kardeşim Dr. M. Esad’ı – küçük kardeşim M. Mes’ud İstanbul’da olmadığı için yanımızda değildi-takdim ettiğimde; hayır dört kardeşiz şeklinde bir mukabelede bulunmasıyla bizleri mesrur etmişti. Müşavereye çok önem verdiği görülüyordu. Bizimle de , mahkemesinde sunacağı yazılı bir müdafaa için istişarede bulunmak istemişti. Mudafaaname okundu. Ona bir kelime ilave edilmesi kanaatimi arzettim. Düşündü, kabul etti ve ekledi bu işten sonra da müşaverenin (görüş alma)nın ne yüce bir sünnet olduğunu anlatan uzunca bir ders yaptı. İlerlemiş yaşına rağmen, her tarafı iman heyecanıyla dinçleşiyordu konuşurken. Bu, hatıramı bir soruşturmada anlatmıştım. Ondan dolayı olsa gerek, 1960 ihtilali’nde “Nurculuk” yaptığım iddiasıyla yargılanmıştım. Ancak yalan raporlar düzenleyen birinci şube memurunun savcıya mesnet olan iftirasını dürüst hakimler delil kabul etmediğinden beraat etmiştim. Üzülüyordum; Büyük Doğu kuruculuğundan başka hepsi yalan olan hainname ithamlarla dolu bir iftiraname nasıl resmiyet kazanıyordu.
Sait Abi 27 Mayıs ihtilalinden sonra göz altına alınır. O “bir zamanla ben de ateş olmayan yerden duman çıkmazmış diye inanırdım. Bu tutuklama ile şunu anladım. Ateş olmadan da duman çıkartılırmış.”
Sait Abi herhangi bir kayıtta bir yanlışı gördüğünde “ şu söz vahye terstir. Belki bu zat o sözü söylememiştir. Söylemişse zulüm etmiştir. Söylemediği halde bu kitaba koymuşlarsa hem bu zata hem de İslam’a zulüm etmişlerdir.”
(Devam edecek inş.)
Selamlar Bilal abi tebrik ederim olayları bu kadar net hatırlayıp kaleme almanız gerçekten ilginç. Sanki kendi hatıralarınız kadar yakınsınız.