MEDİNE FAKTÖRÜ

‘MEDİNE’ FAKTÖRÜ
Raci DURCAN
(03/09/207 Ankara )

Bir yola koyulduğunuzda yardım almak için gözünüz en yakınlarınızın üzerinde olur. Bundan daha tabii ne olabilir! Sizi hiç tanımayan uzaktakilere karşın onlar ne yapmak istediğinizi anlamaya daha yatkındırlar. Bu yardım geldiğinde de yadırganmaz hemen hiç. Fakat yola taş koyanların da uzaklardan gelmediğini kimse pek hatırlamaz.

Bu konu üzerinde düşünmeme, bazı fikirlerime yakın çevremden gelen tepkiler neden oldu. Normal olarak insan yakın çevresinde daha çok teşvik göreceğini düşünüyor. Durumun bu şablona uymadığını fark ettiğimde öngörüde yanıldığımı anladım. Hadise bana mahsus olsaydı üzerinde düşünmeye değmezdi. Fakat yola çıkan hemen herkesin aynı mevzuuyla yüz yüze kaldığını; destekleyenler kadar şiddetle karşı çıkanların da yakın çevresinde oluştuğunu fark ettim. Belli ki olay sosyaldi ve sosyal bilimler tarafından tanımlanması gerekiyordu. Peygamberimizin hayatından bulup çıkararak ‘Medine Faktörü’ adını verdiğim çözümleme denemesinin bir işe yarayıp yaramayacağına, okuduktan sonra sizler karar veriniz. İster siyasi, ister ticari olarak bir işe koyulduğunuzda bu faktörü göz önüne almanız gerekir diye düşünüyorum…
Peygamberlerin en büyük destekçileri yakınlarıydı. Hz. Muhammed Mekke’de peygamberliğini ilan ettiğinde ilk iman eden kişi karısı; müminlerin annesi Hz. Hatice idi. Ardından kendisine uzun süredir arkadaşlık etmiş Ebubekir ve amcasının oğlu Ali katıldılar. Mekke’lilerin baskısından bunaldığında korunağı amcası Ebu Talip oldu. En büyük düşmanı, saldırmak için her fırsatı değerlendiren de Ebu cehil uzağında değildi. Kuranda cehaletin babası olarak ismi geçen bu kişi Peygamberimizin diğer amcasıydı. Adına yakışır bir düşmanlığa koyulup, iyi-kötü, doğru-yanlış ayrımı yapmadan, Müslümanlık adına gelen ne varsa karşı çıktı.

Yıllar süren mücadeleden sonra İslam’a gönül verenlerin sayısı Mekke’de sınırlı kalmıştı. Beldenin sahipleri onun daha fazla yayılmasına izin vermiyorlardı. Bu noktada peygamberimiz siyasi bir manevra yapma gereği duydu. Mekke dışında İslam’ı kucaklayacak yer ve kişiler aramaya koyuldu. Bu maksatla gittiği Taif seferi, O’nun hayatının en hüzünlü anılarından biri oldu. Fakat suyun başını tutmuş Mekke ile gizli bir rekabet içinde olduğu anlaşılan Medine, bu hataya düşmedi. Peygamberimizi şehirlerine davet ederek her türlü desteği sağlayacaklarına, kendisini düşmanlarından koruyacaklarına dair söz verdiler. Bu antlaşma İslam tarihinde dönüm noktası oldu. Yeni ve emin beldeye göç eden Müslümanlar baskıdan kurtulmuşlardı. İslam şimdi hızla yayılmaya başlamıştı. Müslümanlık Medine şehir yönetimine tam hakimiyet kurduğunda eşraftan Yahudiler durumun aleyhlerine geliştiğini görerek fitne çıkarmak istediler. Fakat inisiyatif Müslümanlara geçmişti bir kere, muvaffak olamadılar. Mekke’nin düşman tavrına karşı, İslam’ı benimseyen, onunla ittifak kuran Medine ve Medineliler kazanan taraf oldu. Mekke, dışlanılan, dışarı itilenler tarafından fetholundu. Mekke’nin fethinde peygamberimizin büyük onur bahşettiği Ebu Süfyan, İslam’ın gelişeceği ve kazanacağı tahmininde bulunamayıp geç katılışından dolayı önceki önemli konumunu kaybetti. Bu konuda bir nevi kendisini cezalandırıp sonraki hayatını Mekke dışında ve savaşlarla meşgul olarak geçirdiği nakledilmektedir.

Bir tohum taneciği, bulunduğu daldan dibindeki toprağa düşer. O topraktaki besinlerle filiz haline gelir. Fakat büyümesini engelleyecek, kendisini kurutmak isteyen düşmanları da aynı çevrededir. Taze filize koşan kurtçuklar onu kemirmeye yönelirler. Bu nokta kritiktir. Ya çabuk gelişimini tamamlayarak gelişkin bir ağaca dönüşerek yenilmez hale gelecek; yahut kurt tarafından kemirilmiş yapraklarıyla kuruyacaktır. Uzak yerlerdeki yağmur bulutlarını beklemekten başka çaresi yoktur. Allah’ın rahmetiyle yağmur dolu bir bulut ufukta görünür. Bu çelimsiz fidanı sular da sular. Fidan süratle gelişir, ağaca dönüşür. Kurdun yediği üç-beş yaprağın kendisini kurutmasına izin vermez.
....
Ticari hayatın içinde bulunanlar için dahi bu böyledir. İç piyasanın dominant, suyun başındaki firmalarına karşı ayakta sendeleyerek durursunuz. Eğer güçlü bir dış bağlantı yakalayamazsınız, hastalıklı bir bünye ile tamamlarsınız ömrünüzü. Fakat kendinizi geliştirecek nefes almanıza yarayacak bir Medine bulursanız olayın şekli değişir. O zaman Mekke’nin sahipleriyle aynı masaya oturma hakkı kazanırsınız. Ucuz ve kaliteli malla söz hakkı sahibisinizdir.

İnsani her faaliyetin bir Mekke’si bir de Medine’si vardır. Medine bazen firavun’un sarayı dahi olabilir, Hz. Musa’da olduğu gibi. Aslolan Mekke’nin fethidir. Medine, Mekke’nin fethi içindir. Medine’ye göç ancak o zaman anlam kazanır.

Hayatımızda her zaman Mekkeliler de olacak, Medineliler de. Medinesi olmayanları Mekke’nin derin mezarlarına gömüyorlar.
Raci DURCAN
Raci DURCAN
kubha
15.09.2007

küresel ısınma

küresel ısınmanın emparyalist bir komplo olduğunu herhalde artık iddia etmezsiniz umarım

kubha
15.09.2007

flaş gelişme!!! buna ne diyeceksiniz Rac

Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Kuzey Buz Denizi’ndeki erime sonucu buzulların kapladığı alanın, uydudan ölçümlerin başladığı 1978’den sonraki en alt seviyesine indiğini ve Avrupa’dan Büyük Okyanusa kutup üzerinden kestirme deniz yolunun açıldığını duyurdu. ESA’nın internet sitesinde (www.esa.int), açılan deniz yolları uydu fotoğraflarıyla gösterildi. ESA tarafından yapılan açıklamaya göre, tarihsel olarak geçişin mümkün olmadığı, "Kuzey Buz Denizi Kuzeybatı Geçişi" adlı rota, buzulların erimesi sonucu, Avrupa-Asya, Atlas-Pasifik okyanusları geçişlerine artık tamamen açık hale geldi. Denizcilik şirketlerinin yıllardır açılmasını umdukları rotanın uydu fotoğraflarını yayımlayan ESA, bölgenin artık "denizciliğe tamamen elverişli olduğunu" duyurdu. Denizcilik firmaları, Kuzeybatı Geçişinin, Kanada’nın kuzey kıyılarından Panama Kanalı’na en ucuz gemi seferini sağlayacağını da hesaplıyor. ESA’nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre Danimarka Ulusal Uzay Ajansından Leif Toudal Pedersen, Kuzey kutbundaki buzul erimesinin "aşırı" dereceye ulaştığını vurguladı ve bölgedeki buzulların 3 milyon kilometre gibi "çok düşük" bir alana indiğini belirtti.

Sanih
14.09.2007

İslamisite.com'dan bir alıntı

İçinden Psiko-Sosyal boyutu boşaltılan İslam dini, İslam adında bir tiyatro oyununa dönüşür: Namaz jimnastiğe, Oruç açlığa, Hac seyahate, Sarık ve sakal imaja, Başörtüsü cinsel bir objeye, Camiler tembelhane ve gıybethaneye, Evliliklerimiz darülacezeye, Evlerimiz lokanta ve pansiyona, Kulluğumuz sevap bezirganlığına, Kader tembelliğe, ...dönüşür o zaman. http://www.islamisite.com/modules.php?name=News&file=article&sid=3872

girisim
10.09.2007

Ne tür bir tezat olduğunu anlayamadım. Peygamberimizden örnek verirsek, yakın çevresi olan Mekkelilerin baskısını aşabilmek için Medine gerekliydi, onu bulunca İslam serpildi, gelişti. Yakın çevrede oluşan direncin harici desteksiz yıkılamayacağına ilişkin kaideye aykırı yazıda bir cümle var mı? Hangi satırda uyumsuzluk var net olarak açıklanırsa düzeltme imkanımız olur.

kubha
09.09.2007

Yazı "en büyük desteklerde kösteklerde yakın çevredendir" anlamında başlıyor. Sonra "güçlü dış bağlantı yakalayamazsınız ..." diye bitiyor. Bence yazıda fikirler "uygun adım" yürümüyor. Hürmetlerimle,

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.