MEDRESEDEN SERASKERLİĞE
MEDRESEDEN SERASKERLİĞE HÜSEYİN AVNİ PAŞA
Naşir
Miammar’da, Mısır’da asit havuzlarında,
Miammar’da, Mısır’da asit havuzlarında,
Yemen’de, Cezayir’de, Balkanlarda, Filistin’de,
Kafkaslarda, Türkistan’da insanlık haklarını savunurken;
yurduna hasret, yakınlarına hasret can feda etmiş, adları unutulmuş,
tüm mazlumlarımıza; onların aziz hatıralarına; hürmet ve ihtiramla ithaf ediyorum.
BİLÂL SÜRGEÇ-ANKARA-2012
Kafkaslarda, Türkistan’da insanlık haklarını savunurken;
yurduna hasret, yakınlarına hasret can feda etmiş, adları unutulmuş,
tüm mazlumlarımıza; onların aziz hatıralarına; hürmet ve ihtiramla ithaf ediyorum.
BİLÂL SÜRGEÇ-ANKARA-2012
İÇİNDEKİLER
Giriş: Bir İlim Dalı OlarakTarih
Hüseyin Avni Paşa’nın HayatHikâyesi
Hüseyin Avni Paşa’nın SürgüneGönderilmesi
RusSiyaseti ve Hüseyin Avni Paşa
HüseyinAvni Paşa’nın Balkanlardaki Faaliyeti
HüseyinAvni Paşa’nın Hizmetleri
HüseyinAvni Paşa’nın Sarayla Arasının Açılması
DarbeTakımı
SüleymanPaşa’nın İnkılâb-ı Hissi
SultanAbdülaziz’in Hal’ Edilmesi
SultanAbdülaziz’in Ölümü
HüseyinAvni Paşa’nın Öldürülmesi
Eskader’inAnma Toplantısı
HüseyinAvni Paşa Hakkında Yazılanlar
ÜnIspata Dergisi ve Hüseyin Avni Paşa
AhmedMithad Efendi
HâfızMehmed Bey
BirDarbenin Anatomisi
İsmailHâmi Danişmend
BaşımızaGelenler mi? Mehmed Arif’in Başına Gelenler mi?
KadirMısıroğlu’nun Bir Eseri
Birİslâm Fedaisi
BirRoman Daha
KarçınzadeSüleyman Şükrü
Şarl(Charles) Mismer’in Hatıralarında Hüseyin Avni Paşa
HüseyinAvni Paşa’nın Şahsiyeti
HüseyinAvni Paşa’nın Siyasi Görüşü
Böcüzâde’ninIsparta Tarihi’inde Hüseyin Avni Paşa
RamazanTopraklı ve Paşa Hakkında Yeni Belgeler
Sonuç
Kaynakça
Ekler:O Devir ve Paşa Hakkında Şiirler
TAKDİM-1:
"Sadrazam ve Serasker Hüseyin Avni
Paşa"
Halîm KIYAK - Gelendost Belediye Başkanı
Eski bir öğretmen, şimdi de hem bir yönetici hem debir siyasetçi olarak;
hemşehrimiz H. Avni Paşa’ya ya-pılan yalan yanlışithamlar yüzünden bağrımızdan
çıkmış olan bu kahraman insanımıza; çocuklarımızave caddele-rimize Hüseyin Avni
adını vermenin ötesinde yeteri ka-dar sahipçıkamadık.
Bir hemşehrisi olarak Paşa hakkında bizlerin araş-tırmayapması gerekirken
Elazığlı olan, hak ve hakikat aşığı Bilâl SÜRGEÇ Beyefendi’nin;Medreseden
Seras-kerliğe Hüseyin Avni Paşaadlı kitabı; bizleri çok duygu-landırdı ve
sevindirdi.
H. Avni Paşa’nın o günkü durumlarını araştıraraktarihimizdeki bir yanlışı
düzeltmek ve insanlarımıza tari-himizi doğrubilgilerle anlatmak için bu kitabı
kaleme alan Bilâl SÜRGEÇ Beyefendi’yi tarihinderinliklerini gün yüzüne çıkarmak
için yaptığı bu güzel çalışmasından dolayı hemkutluyorum; hem de bir
Gelendostlu ve Avni Paşa’nın hemşehrisi olarak teşekkürediyorum.
Sayın Bilâl
Hocam yazmış olduğu bukitabıyla Isparta ve Gelendostlu hemşerilerimi büyük zan
altından kurtarmıştır.Hem bir öğretmen olarak; hem de Gelendost Belediye
Başkanı olarak buçalışmasından dolayı Bilâl SÜRGEÇ Hocama teşekkür eder,
başarılarının devamınıdilerim. Bu kitabın ülkemize; insanlarımıza yeni bir
tarih araştırma çığırıaçacağını temenni eder, hayırlı olmasını dilerim. 16. 04.
2012
Halîm KIYAK
Gelendost
Belediye Başkanı
TAKDİM-2:
TAKDİM-2:
Ramazan TOPRAKLI - Hamideli Derneği
Başkanı
Hakkında yazılmış olan tarih kitaplarında bugüne kadar, hep saldırıya ugramış olanHüseyin Avni Paşa’nın müsbet yönlerini yazmak bir cesaret işidir.
Hakkında yazılmış olan tarih kitaplarında bugüne kadar, hep saldırıya ugramış olanHüseyin Avni Paşa’nın müsbet yönlerini yazmak bir cesaret işidir.
HüseyinAvni Paşa’yı, Paşa’nın aleyhinde yazan kişilere karşı savunan;
onların küfür,itham, yalan ve saldırılarına cevap veren kızından başka;
özel olarak Paşa’yı ele alıp inceleyen; sözü edildiğindebir kaç cümle sarf
ederek hakkını teslim edenin dışında kimse çıkmamıştır.
Özellikleher askeri müdahale tarihi söz konsu edildiğinde Paşa gündeme
getirilerekhakkında hakaretnâmeler ve küfürnâmeler yazılmıştır. Halbûki 27
Mayıs, 12 Mart,12 Eylül hatta 28 Şuabatı yapanlarla Paşa’nın hiçbir benzer
tarafı yoktur. Cumhuriyetdönemindeki bu müdahaleler; seçimle iş başına gelen,
dört yılda bir seçimledeğişmesi muhtemel siyasi partilerin iktidarlarına karşı
yapılmıştır. HüseyinAvni Paşa ise bir saltanat dönemi paşasıdır.
Paşa’nınIsparta’ya sürgün edilmesi, Rus büyükelçisi İgniyatef’in, Mısır
kethüdasıAbraham Paşa’nın ayak oyunları ile görevinden alınmasının, sürgün
edilmesinin,nâmus ve haysiyetine dokunan iftiralara maruz kalmasınının
benzerine Cumhuriyettarihinde yukarıdaki askeri müdahaleleri yapanların hiç
biri muhatap olmadı. AdnanMenderes, Süleyman Demirel ve Necmeddin Erbakan,
hiçbir zaman kendinidevirenleri incitmediler.
Paşaaleyhinde bulunan tarihçiler bile onun saraydakiorta oyunlarda
taklidinin yapıldığı, Anadolu’dan gelip köylü kökenli oluşununalay konusu
edildiğini yazmışlardır. Küçük rütbeli subay olduğu halde askerliklepek alâkası
olmayan, Beyoğlu’nda kabadayılık yapan Çerkez Hasan, serasker olanHüseyin Avni
Paşa’yı dövmeye kalkmıştır. Saraya sırtını dayayan Çerkes Hasan’ı görevyerine
göndermeye H. Avni Paşa’nın gücü yetmemiştir. En demokratik ülkede biryüzbaşı
genelkurmay başkanına bırakındövmeyi saygısızlık bir harekette bulunsa ne
yaparlar?!
Paşa’nıhal’den sonra Dolmabahçe sarayına gelip Sultan Abdülaziz’in
yakınlarınıhal’in bir mecburiyet olduğunu, kimseye ilişilmeyeceğini hekesin
işine vegücüne bakmasına dair sözü, Fahri Bey ile Ethem Bey’in Sultan
Abdülaziz’ingiyim ve yiyecekle ilgili isteklerini hal’in ikinci günü haberdar
ediliredilmez yerine getirmesi, onun ne kadar yüksek seciyeli bir komutan
olduğunugösterir.Hal edilen padişaha kötü muamele yapanların kimler olduğunu
SultanAbdülziz’in annesi Pertevniyal valide sultanın sergüzeştnamesini
okusunlar.
Pertevniyal Sultan, hal’den dolayı hal ekibini suçluyor ancak
kendilerine yapılan kötümuamelenin suçlusu olarak V Murad’ın annesi Şevkafza
Sultanı gösteriyor.
Sarayın bir seraskeri alayaalarak tahkir ettiğini Yıldız Mahkemesinde
Midhat Paşa o sırada hayatta olanPertevniyal Sultanı şahit göstererek
anlatıyor.Gerçek dışı olsa buna cesaretedebilir mi? Özellikle son yıllarda tüm
bu tarihi gerçeklere rağmen tabantabana zıt yayınlar yapılmakta hiç alakası
olmadığı halde Hüseyin Avni Paşasuçlu gösterilmektedir.
İttihatve Teraki Partisinden, 27 Nisan e-muhtırasına kadar yapılan bütün
darbe ve darbeteşebbüslerinde; hâkim anlayış; batıcı bir anlayıştır. Halbûki
muhafazakâr birşahsiyet olan Hüseyin Avni Paşa, meşrutiyete karşıdır ve
İslâm birliğinden yanadır.
HüseyinAvni Paşa’nın bazı özel sebeplerden dolayı kin tutuğu için Sultan
Abdülaziz’idevirdiğini söyleyenler onun yaşadığı zamanı bilmiyorlar. Rusların o
yıllardaRumeli’yi nasıl avucunun içine aldığını, İslavları nasıl kışkırttığını,
MahmudNedim Paşa’nın Rus büyükelçisi İgniyatef’in görüşü ile hareket ederek
Hersekisyanını içinden çıkılmaz hâle soktuğunu, Avrupa kamuoyunun Osmanlı
aleyhinedöndüğünü görecektir. Disiplinli ve otoriter bir şahsiyet olan Hüseyin
AvniPaşa’ya göre; bu duruma müdahale edilmezse Osmanlı devleti
batacaktır.
Birtarih araştırmacısı olan Bilâl Hoca, Ispart- Gelendostlu olduğum için
uzunzamandan beri bana; H. Avni Paşa’ya haksızlık yapıldığını, hakkında
yazılanküfürnâmelerin tarih gerçeklerle bağdaşmadığını, Paşa’nın hakkında
objektif,hakkaniyete dayalı bir eser yazılması gerektiğini söylüyordu.
Şehirler,bağrından çıkardığı ve hayatta başarılı olmuş evlâdları ile
tanınırlar. H. AvniPaşa’nın isminin önünde Isparta ile ilgili bir ibare yoktur.
Ancak onunla ilgiliher yazıda; hiçbir sadrazamda olmayan bir şekilde Ispartalı,
Gelendostlu diyeayrıntılı bilgi verilir. Babası hakkında bir ağanın yanında
yanaşma ve uyuz eşek satan(!) bir tüccar olduğu gibihakla hakikatle
bağdaşmayan şeyler anlatılır.
H.Avni Paşa’nın şahsında yüz yıldan fazlabir zamandır Isparta ve
Gelendost aleyhinde bir hava estirilmektedir.
Nehikmetse Paşa’nın müspet yönlerini yazanların sesi pek cılız çıkmış,
hattatozlu raflardaki sayfalarda kalmıştır. Onun aleyhinde yazanların sesi o
kadarçok çıkmıştır ki; hakkında olumlu bir ifade duymak pek mümkün olmadı.
HüseyinAvni Paşa’ya saldırı o kadar büyüktü ki onun gibi bir kahraman ile
birlikte;onun hemşehrileri olan bizler de kendimizi sanık sandalyasına oturmuş
hissetik.Hüseyin Avni Paşa’nın şahsında tüm Isparta mahkûm edilip incitilmeye
çalışıldı.Bu duyguyu Paşa ile ilgili tarih okuyan her Ispartalı
hissedecektir.
HüseyinAvni Paşa’ya bu düşmanlığın sebebi nedir? Padişahın hal’ini
gerçekleştiren tekkişi o mudur? Bu olaya katılan SüleymanPaşa Midhat Paşa
kahraman olarak bilinir, yine Midhat Paşa’nın adı çeşitlikurumlara, okullara
verilir. Hüseyin Avni Paşa’nın ismini bırakın bir yere vermek onun
Sicil-i Osmani’deki ismi bile silinir.
Hareketordusuna katılan subaylar Padişah hal etmedi mi?
Çeşitliokullara caddelere adı verilmiş olan demokratik bir iktidarı yıkan
CemalGürsel’in adı sokaklara, caddelere,mahallelere, okullara verilmedi
mi?
Cumhuriyet tarihinde askerimüdehaleleri yapanlar ın bir kısmı yazdıkları
hatıralarda müdehale öncesigazetelerde çıkan haberlerden subayların
etkilendiklerini söylemişlerdi. 1876müdehalesine giden yolda da benzer yazılar
yayınlamıştı. Bunlardan biri NamıkKemal’in ibret gazetesindeki yazdıklarıdır.
Gelibolu mutasarrıflığından alınınca İbret Gazetesindeki bir makalesinde
Mahmud Nedim Paşa dönemini eleştirirken“öyle bir idare dönemi geçirdik ki,
tarihimizin pek az dönemi bunun kadarbunalımlarla geçmiştir. Öyle ki Rus kazak
süngülerinin Silivri’de, Mısır süvaribayraklarının Kütahya’da görüldüğü
zamanlarda bile bu kadar şiddetli bunalımgeçirmemiştik.(Ebuzziya Tevfik-Yeni
Osmanlılar Tarihi-1973- s 4619) Yineveraset sistemi ile ilgili babadan büyük
oğula geçen bir sistem getirileceği,Sultan Abdülaziz’in şehzade Yusuf
İzzeddin’i veliaht tayin edeceği söylentisi üzeineJön Türkler gazete
marifetiyle yoğun bir muhalefet yapmışlardı.
Şimdi askeri bir ihtilale kamuoyunu bu yazdıkları ilehazırlayan Namık
Kemal, vatan şairi olarak anılıyor da Hüseyin Avni Paşa, niçinhain,
alçak,kindar vs gibi küfürlere muhatap oluyor. Biz bu ülkenin tarihininbir
parçası olan Namık Kemal’in ve Midhat Paşa’nın anılma şekillerineitirazımız
yok.İtirazımız Hüseyin Avni Paşa’ya yapılan haksızlık
veadaletsizliğedir.
Hüseyin Avni Paşa ile birlikte mâsumHariciye Nazırı Raşid Paşa’nın boğazını koyun keser gibi kesen ve beş vatanevlâdı askeri kurşunlayan Çerkes Hasan, kahraman olarak destanlaştırılırken H.A. Paşa’ya hücum edilmesine bir anlam veremedik ve bunu uzun tarihî devletanlayışı-mızla bağdaştıramadık.
Hüseyin Avni Paşa ile birlikte mâsumHariciye Nazırı Raşid Paşa’nın boğazını koyun keser gibi kesen ve beş vatanevlâdı askeri kurşunlayan Çerkes Hasan, kahraman olarak destanlaştırılırken H.A. Paşa’ya hücum edilmesine bir anlam veremedik ve bunu uzun tarihî devletanlayışı-mızla bağdaştıramadık.
Diplâkabı Odabaşıoğlu olan Paşa hakkında biz de bazı araştırmalar yaptık,
bugünekadar hiçbir yerde yayınlan-mayan 1836 tarihli bir belgede; 80
yaşındakiMüezzinoğlu Ahmed’in üç oğlundan ortancası Hüseyin (Avni), 17
yaşın-da, ortaboylu, ter bıyıklı ve hâfız’dır. 85 yaşını geçmesine rağmen 1842
tarihlivergi defterinde babası, 218 mükellefli Gelendost’da 32’nci,
yakınlarıMüezzinoğlu Osman 13’üncü, Odabaşıoğlu Hüseyin 18’inci sıradadır.
Paşa, iyi biraileye ve asil bir soya mensuptur.
Hüseyin(Avni)’nin İstanbul’a gitmeden evvel kişiliği oluşmuştur. Ailesinden
getirdiğigenler, ana-babasından aldığı terbiye, Gelendos toplumunun etkisi; tüm
bunlaradâhildir. Gelendost halkı çiftçidir ve geçimini topraktan sağlar. Emir
altındayaşamaya alışmadıkları için kimseye minnetleri olmaz, insanlara temennâ
veeyvallah etmez, el etek öpmezler, zaten el etek öpmeyi de beceremezler.
A.Hikmet Müftüoğlu (1870-1927)’nun Çağlayanlar’da tasvir ettiği Türk’e
benzerler.Allah (cc)’ne kulluk yerine insanlara kulluğa alışmış olanlar, H.
Avni gibikişilerden pek hoşlanmazlar. Hüseyin Avni Paşa’ya muhalefetin
temelinde yatangerçek; işte bu rûh hâlidir.
Birkeresinde H. Avni Paşa’nın çok çalıştığını gören bir arkadaşı; mareşal
mı olacaksın be hey Türk der(Ün, s. 1967). O dönemde Türk, köylü demektir.
Cumhuriyet döne-minde okuyanköylüler artık, tarihimizi yazacak hâle
gel-diklerine göre H. Avni Paşa’nınuğradığı haksızlıklar bertaraf edilecek
demektir. Paşa’nın 17 Mart 1266 ve 18 Mart 1266 tarihli şahadetnamesinin
mütaleasından çokkuvvetli bir tahsil gördüğü anlaşılır (Ün, s.1093-94).
HüseyinAvni Paşa hakkında bugüne kadar çok yazıldı ve çizildi. Onun
ordumuzda yaptığııslahatları, Türk diline hizmetleri, savaşlardaki ve
cephelerdeki başarılarıçok küçük birkaç ciddi kalem dışında yazılmadı. Buna
mukabil; SultanAbdülaziz’i hal’ ettiği, hatta daha ileri giderek onu
öldürttüğü, düşük biraileye mensup biri olduğu veya rüşvet aldığı gibi birçok
ithamlar yapıldı. Paşasağ olsaydı; Osmanlı’nın yıkılmasını etkileyen paşalar
arası çekişmele-rinolmayacağı, 1877 Osmanlı-Rus Savaşında Türklerin galip
geleceği, Balkan veYemen facialarının yaşanmaya-cağı gibi görüş ileri
sürenler hiç te az değildir.
H.Avni Paşa, Anadolu’dan çıkmış, kimi kimsesi olmadan, bileğinin hakkı
iledevletin en üst kademelerine kadar çıkmış, serasker olmuş, Osmanlı’da
büyükıslahatlar yapmış birisidir. O’nun bilinebilen en büyük atası Yeniçeri
Oca-ğı’ndaodabaşı yani otağbaşı idi. Gelendost’a saraydan veya kışladan
gelmişlerdi.Hüseyin 16 (17 Hicrî) yaşında hâfız olarak başında yeşil sarık
olduğu halde Kur’an,Mevlit ve dualarla babası Odabaşı-Müezzinoğlu Ahmed
tarafından İstanbul’agönderilmişti.
H.Avni Paşa’nın adındaki Avni ilâvesini ne zaman ve nasıl aldığı
bilinmiyor. İsdidadınınaskerliğe olduğunu fark eden Hüseyin, medreseden
harbiyeye geçer. Osmanlı’da harbiye-yibitiren ilk seraskerdir. O, bir azınlığa
mensup değildi. O, bir Türk (O zamanlar Türk; kaba ve köylüanlamına gelir) idi.
O’nu desteklese,desteklese kendisi de bir Türk olan sultan desteklerdi,
lâkin Sultan’da da oşuur maalesef yoktu. Abdülhamid ve Vahideddin dışındaki son
dönem Sultanları,Türk olduklarını bildikleri halde Türkler’eçok uzaklardı.
H.Avni Paşa iyi bir Müslüman ve gerçek bir kahramandır. O, memleketi
uçurumagötüren sadrazam Mahmud Nedim Paşa’nın sürekli arkasında durup
desteklediği içinSultan Abdülaziz’i hal’ etmiştir. Mahmud Nedim(of)’un elinde
devlet, yabancılarve hadimlerin oyuncağı haline gelmişti. H. Avni Paşa’ya göre,
Sultan Abdülaziztahtında kalır, Mahmud Nedim Paşa sadrazamlığını
sürdürürse Devlet-i Âli on yıla kalmaz yıkılırdı. Tehlikeyigörebilen
yegâne kişi H. A. Paşa, beynelminel güçlerin hedefiydi:
Çarlıkbaşta olmak üzere Sırp, Hırvat, Yunan, Macar, Bulgar, Mısır hadimleri
Paşa’yadüşmandı. Abdülaziz’in hal’ işinde rol oynayan Midhad Paşa ve Süleyman
Paşa meşrutiyetderdinde iken H. Avni Paşa, devletin ve milletin varlık ve bekâ
davasındaydı.O, Kanun-i Esasi ile Gayri-müslimlere ayrıcalık verilmesine bile
karşıydı. O’nagöre Osmanlı, Gayrimüslimlere âdil davranıyordu. Rahatsızlık,
dışkışkırtmalardan kaynaklanıyordu.
H.A. Paşa’nın Abdülaziz’in intiharı ile bir ilgisi yoktur, olamaz da!
Birkahramanın, ancak korkakların işliyebilece-ği kâtillikle ne alâkası
olabilir! Hal’olayından sonra padi-şahın ölümünde, hareminin özellikle
annesinin uğradığıkötü muamelede, son yıllarda gazetelere yansıyan Sultan
Abdülaziz’in öfkeli biryüzle lâubalî askerler arasında fotoğrafının
çekilmesinde, O’nun dahli yoktur.
SultanAbdülaziz’in ve hareminin ziynet eşyasını çalan, Damad Nuri
Paşa’nıncezalandırılıp Taif’e sürüldüğünü ve onunla işbirliği yapan V. Murad’ın
annesiŞevkefza Kadın Efendi’nin ifadesinin alındığını göreceklerdir.
Bumillete yıllarca en büyük hizmeti yapan Abdülhamid Han bile Kızıl Sultan
olaraktanıtıldı. Onun için olacak Kemâl Tahir, Hüseyin Avni Paşa’yı kimin
öldürttüğübilin-meden Osmanlı Tarihi yazılamaz der. Hüseyin Avni Paşa Mismer’e;
bir asker için hayatın ne önemi olabilir(Mismer, 1911: 187) derken büyük bir
Osmanlı rûhuna sahip olduğu-nu ortayakoyuyordu.
Kendi eliyle kendi kolunu kesen adam:Sultan Abdülaziz
1873’deSadrazam Şirvanizâde zamanında Mısır’a verilen tavizlerden ötürü
Almanimparatoru Abdülaziz’i kendi eliy-le kendi kolunu kesen adam olarak
niteler (MC.Paşa, 1983: 44). Abdülaziz, H.Avni Paşa gibi birisini görevden
almakla da diğerkonunu kesmişti. Kolları olmayan bir halifenin hal’
edilmesinden daha tabiî neolabilirdi ki!
Osmanlı’dahal’ etme işini sanki ilk defa H. Avni Paşa yapmış! Hem Abdülaziz
Han, hal’edilmeseydi; Ulu Hakan Abdülhamid-i Sani nasıl tahta çıkacak ve
Cumhuriyet’intemellerini nasıl atacaktı! Paşa cesur, atılgan ve kahraman bir
şahsiyettir.Kahraman insanların, aşağılık ruh sahipleri-nin işleyeceği türden
işkence vecinayet işleriyle bir alâkası olamaz. H. Avni Paşa’ya göre vatan için
can fedaetmek öyle çok zor bir hâl değildir.
Osmanlı’yıyıkmak istiyenlere göre ne yapıp, yapıp H. A. Paşa’yı Osmanlı
ordusununbaşından uzaklaştırmak gereki-yordu, sonunda başarılı da oldular.
SultanAbdülaziz’in Rus elçisine karşı sarf ettiği “banasığınan insanları
size teslim etmektense tacımı tahtımı kaybetmeyi yeğlerim”sözleri de; H. Avni
Paşa gibi bir kah-ramanla aynı sancağın insanı olmak gibiher iki hâl de bizim
için büyük bir övüç kaynağıdır.
Paşaile Sultan Abdülaziz’i birbirinden ayırd etmiyor ve her ikisinin de
bizim insanımızolduğuna inanıyoruz. İnsan hata yapacak şekilde yaratılmıştır.
Emrinde çalışaninsanların nâmus ve şerefinden sorumlu Abdülaziz’in, H. Avni
Paşa’yı dalgageçer gibi sık sık görevden alması, devleti için çalışan, hatta
canını fedayahazır bir adamla alay edilmesine ses çıkarmaması büyük hatadır.
Bir padişahın,halife sıfatı taşıyan bir sultanın emrindekilerle alay edilmesine
göz yumması neidareciliğe, ne İslâma, ne de insanlığa sığar.
İkiyılı aşkın bir emeğin sonunda H. Avni Paşa’nın bütün yönlerinin
incelendiği; adetadidik didik edilerek elinizdeki bu kitabın ortaya çıktığı
görülmüştür. BilâlSürgeç Bey’e; Gelendostlu, Karaağaçlı, Yalvaçlı, Ispartalı;
daha geniş bircoğrafyayı temsilen bir Hamidli, hatta bir Türk ve bir Osmanlı
olarak ne kadar teşekküretsek azdır.
BizimEğirdir Gölü’ün tarihi, Miryokefalon Savaşı’nın yeri, II. Haçlı
Seferi,Kelainai, Apameya ve daha birçok konuda ezber bozduğumuz gibi Bilâl Hoca
da;Öztuna ve Ortaylı gibi birçok büyük tarihçinin ezberlerini bozmuştur.
Bırakınsıradan halkı, bir memleketin ileri gelenleri bile tarihini iyi
bilmez,bilenler de gereğini yapmazsa toplum fesada uğrar. Tıbbiyede
tedrisatı,Fransızcadan Türkçeye çeviren ve bu konuda bir kitap yazanın H. Avni
Paşa oldu-ğunukaçta kaçımız biliriz. Dünya denizcilik ve savaş tari-hinde ilk
uçak gemisi;İngilizlerin Ben My Chree’nini Meis’te bir sahra topu ile batıran
zabitinMustafa Ertuğrul adında bir Türk olduğunu kaçımız biliyoruz.
İnsankolay yetişmiyor, lütfen onları kolay harcamayalım ve gençlerimizin
önündeörnek alabilecekleri şahsiyetler bırakalım. 15 Nisan 2012, 24
Cemaziyelûlâ1433, Pazar
Ramazan Topraklı
Hamideli Derneği
Başkanı
BİYOGRAFİ:
BİYOGRAFİ:
kriter yazarı Bilâl Sürgeç, 1961 yılında
Elazığ’da doğdu. 1981 Elazığ İmam Hatip
Lisesinden, 1985yılında; Fırat Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezundur.
1986 yılında Malatya Sümer Lisesi’nde öğretmen olarak
göreve başladı. Daha sonra özel sektöre geçerek çeşitli ö-zel eğitim
kurumlarında yönetici olarak;Malatya, Adıya-man, Şanlıurfa ve Ankara
şehirlerinde çalıştı.
HâlenAnkara Bâlâ Faik Güngör Lisesi’nde tarih öğret-meni olarak görev
yapan yazar Bilâl SÜRGEÇ, evli ve üç çocuk
babasıdır.
Bayrak Gazetesi ve NidaDergisi’nde tarihle ilgili; uzun yıllar
makaleleri yayınlandı.
Adıyaman’da Bir On Yıl ve Bir Şehri
Şekillendiren Adam adlarında yayınlanmış iki
kitabı
vardır.
Anatole France, eleştirilere cevap veriy
Anatole France ismiyle bu konuda editörlüğümüze gelen bir katkı şöyle: "-Ne lüzumsuz endişe efendiciğim,ne lüzumsuz endişe. Neden tarih yazmaya kalkışıyorsunuz? En meşhur tarihleri istinsah edersiniz, olur biter. Usül öyle değil mi? Yeni bir görüşünüz, orijinal bir düşünceniz mi var? İnsanları ve hadiseleri beklenmedik taraflarıyla mı anlatacaksınız? Sakın ha. Okuyucuyu tedirgin edersiniz. Okuyucu tedirdin olmaktan haz etmez. Tarihte aradığı, ezelden beri bildiği saçmalıklardır. Onu aydınlatmaya kalkmak, gururunu incitmek ve öfkelendirmektir. Sakın ha! Böyle bir hadnaşinaslığa yeltendiniz mi çığlığı basacaktır: "Mukaddeslerimizi ayaklar altına alıyor." Tarihçiler, birbirlerini kopya ederler. Böylece hem çalışıp yorulmaktan kurtulur, hem de kstahlık ithamından azad olurlar. Onlar gibi yapın efendim, onlar gibi yapın. Orijinal olmayın. Orijinal bir tarihçi, cümle alemin güvensizliğine, küçümseyişine ve nefretine maruz kalır."
İşe bak!..
"AdnanMenderes, Süleyman Demirel ve Necmeddin Erbakan, hiçbir zaman kendini devirenleri incitmediler." demiş Ramazan bey. İşe bak Menderes mezardan kalkıp ta mı incitecekti kendini devirenleri, Erbakan zaten... hadi diyelim rahmetli; Süleyman bey'e kaldı bu övgü... Neden acaba? ALARA DİLHAN
Yukarıda Ramazan Topraklı beyin yazısı neyi amaçlıyor anlamak zor. Özü ve nesli Türk olan padişahlar Koca imparatorlukta meydanlara çıkıp her gün ben Türk'üm diye bağırıp, haykırarak dört kıtaya yayılmış İmparatorluğu parçalamalı mıydı? Dünyaya adalet dağıtmış koca Devleti Avrupa heveslisi Jöntürkler gibi ayrımcılık yaparak 40 senede mezara mı gömmeliydi. kritere yakıştıramadım böyle bir mantığa yer vermesini... Alara DİLHAN
FİKİR KULÜBÜNDE TARTIŞMAYA DAVET EDİYOR
Hüseyin Avni Paşa ile ilgili yayınladığım eser doğrudan bir tarihi kahramanın hayatını anlatan kitap değildir onun hakkında yazılan eserlerin bir kritiğidir. Muhakeme yapmadan bir insanı yargılamak huzuru ilahide hesap vereceğimiz bir hak gasbıdır. Hüseyin Avni Paşa'yı günahtan uzak bir melek olarak göstermiyoruz ancak hakkında ölçüsüz yergilerin olduğunu Bunların da tarihin bilimsel usullerine aykırı olduğunu belirtiyoruz. 1-Paşa'nın babasının uyuz eşek satan, bir ağanın yanında yanaşama olarak çalışan -eşekçi Ahmet diye biri olduğunu onun aleyhinde yazan anlı şanlı tarihçiler yazar.-Ancak bu cümle vijdan sahibi her insanı rahatsız eder. Bir kişi yoksuluktan yanaşmada olabilir, eşek tücarı da olabilir. Bu bir nakısa değildir. Buna rağmen Paşa'nın babasının tücar değil vergi memuru olduğu dayısının İstanbulda müdderis olduğunu belgelendirdik. Kendisi de hafızdır. 2-Paşa hakkında İngilizlerden yardım aldığına dair ortaya atılan iddia onun ölümünden sonra Londra sefiri Musurus Paşa tarafından uydurulmuş bir yalandır.Musurus Paşa'nın adı pek söylenmez. Ancak biz söyleyelim Kostaki Musurus Paşa. Bu adam İngiliz tarihçi Joan Haslip'in Abdulhamit isimli eserinde Kıbrıs'a göz koyan İngililerin Berlin Antlaşmasında Osmanlıya yardım etmeleri karşılığında emellerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'ı İngililere vermek zorunda kalan Abdulhamit'i ikna eden hain-i vatan bir kişidir. 3-Midhat Paşa'nın Hal olayında İngilizlerle görüştüğü belgelenmiş, açıklanmış Hüseyin Avni Paşa'nın İngilizlerle ilişkisi hakkında ise hiç bir belge ortaya çıkarılmamıştır. 4-Bir kadın meselesinden dolayı Hüseyin Avni Paşa'nın sürgün edildiği sözü 1881 yılında ortaya atılmıştır. Bu kadın Hazinedar Arzuniyaz kalfa olduğu iddia edilmiş hatta bir marksist olan Arif Oruç, Ayhan mahlasıyla -Abdulaziz nasıl hal edildi- isimli ahlak dışı roman yazmıştır. Ancak bu büyük bir iftiradır çünkü Arzuniyaz Kalfa ölene kadar Sultan Azizi'in yanında kalmıştır. Eğer Hüseyin Avni Paşa lehinde müstakil bir kitap yazılmış olsaydı. Bu kitabı yazmayacaktım. Ancak ölçüsüz iftiralar tarihin ruhuna, inancımıza aykırı olduğu için yazdım. Hüseyin Avni Paşa niçin bu iftirayı atıyor ? Çünkü o Anadolu çocuğudur. Batıcı değildir. O yıllarda meşrutiyete karşıdır. İslam birliğinden yanadır. Bu konuda kimin ne bilgisi varsa fikir kulübünde tartışmaya davet ediyorum
FİKİR KULÜBÜNDE TARTIŞMAYA DAVET EDİYOR
Hüseyin Avni Paşa ile ilgili yayınladığım eser doğrudan bir tarihi kahramanın hayatını anlatan kitap değildir onun hakkında yazılan eserlerin bir kritiğidir. Muhakeme yapmadan bir insanı yargılamak huzuru ilahide hesap vereceğimiz bir hak gasbıdır. Hüseyin Avni Paşa'yı günahtan uzak bir melek olarak göstermiyoruz ancak hakkında ölçüsüz yergilerin olduğunu Bunların da tarihin bilimsel usullerine aykırı olduğunu belirtiyoruz. 1-Paşa'nın babasının uyuz eşek satan, bir ağanın yanında yanaşama olarak çalışan -eşekçi Ahmet diye biri olduğunu onun aleyhinde yazan anlı şanlı tarihçiler yazar.-Ancak bu cümle vijdan sahibi her insanı rahatsız eder. Bir kişi yoksuluktan yanaşmada olabilir, eşek tücarı da olabilir. Bu bir nakısa değildir. Buna rağmen Paşa'nın babasının tücar değil vergi memuru olduğu dayısının İstanbulda müdderis olduğunu belgelendirdik. Kendisi de hafızdır. 2-Paşa hakkında İngilizlerden yardım aldığına dair ortaya atılan iddia onun ölümünden sonra Londra sefiri Musurus Paşa tarafından uydurulmuş bir yalandır.Musurus Paşa'nın adı pek söylenmez. Ancak biz söyleyelim Kostaki Musurus Paşa. Bu adam İngiliz tarihçi Joan Haslip'in Abdulhamit isimli eserinde Kıbrıs'a göz koyan İngililerin Berlin Antlaşmasında Osmanlıya yardım etmeleri karşılığında emellerini gerçekleştirmek için Kıbrıs'ı İngililere vermek zorunda kalan Abdulhamit'i ikna eden hain-i vatan bir kişidir. 3-Midhat Paşa'nın Hal olayında İngilizlerle görüştüğü belgelenmiş, açıklanmış Hüseyin Avni Paşa'nın İngilizlerle ilişkisi hakkında ise hiç bir belge ortaya çıkarılmamıştır. 4-Bir kadın meselesinden dolayı Hüseyin Avni Paşa'nın sürgün edildiği sözü 1881 yılında ortaya atılmıştır. Bu kadın Hazinedar Arzuniyaz kalfa olduğu iddia edilmiş hatta bir marksist olan Arif Oruç, Ayhan mahlasıyla -Abdulaziz nasıl hal edildi- isimli ahlak dışı roman yazmıştır. Ancak bu büyük bir iftiradır çünkü Arzuniyaz Kalfa ölene kadar Sultan Azizi'in yanında kalmıştır. Eğer Hüseyin Avni Paşa lehinde müstakil bir kitap yazılmış olsaydı. Bu kitabı yazmayacaktım. Ancak ölçüsüz iftiralar tarihin ruhuna, inancımıza aykırı olduğu için yazdım. Hüseyin Avni Paşa niçin bu iftirayı atıyor ? Çünkü o Anadolu çocuğudur. Batıcı değildir. O yıllarda meşrutiyete karşıdır. İslam birliğinden yanadır. Bu konuda kimin ne bilgisi varsa fikir kulübünde tartışmaya davet ediyorum
Kayd-ı İhtirazi: Tarihle ilgili konulard
TARİHE (DAİR) KISA BİR NOT M. Selami Çekmegil TRT’den değerli dost Şahin Demiral beyin Tarihle ilgili bir seri program hazırlığında olduğunu duyunca, bizim Bilal Sürgeç hocamızın kriter’deki tarihle ilgili değerlendirmelerinin de çağrışımıyla -bu konuda bir ön girişim olsun diye- Tarih'e dair şu hususlara dikkat çekerek tartışma açmanın yararlı olacağını düşündüm. Tarihi biz, “Geçmiş olayların, tarihçi denilen kişilere göre yorumu…” olarak ta algılayabilir; böylece de tarif edebiliriz. Tarih dersleri bize, günümüzde ve daha sonra da olacak olayların geçmişteki modellerini yansıtmakta; onları anlatmaktadır. Tarih aslında bir felsefedir ama Tarihte ilim olan bir taraf ta vardır. Geçmişteki olayların belgeli görüntüleri ilim, o görüntülere bakarak günümüze ve ve geleceğe tuttuğu ışık –projektör- ise felsefedir: Tarih Felsefesi… Aslında olayların çapı ve görünüm manzaraları farklı tezahür etse de, niteliği ve mahiyeti her zaman hep aynıdır sanıyorum: doğarlar, büyürler ve ölürler… Ama o olaylara değer katacak olan bir görüş açısıdır; bir perspektiftir. Bir görüş açısına göre doğanlar: büyür, ölür ve yok olurlar ise de bir başka görüş açısı var olan hiçbir şeyin yok olmayacağını, yoktan da hiçbir şeyin hasıl olmayacağını deklare eder. Bizim müşahedemiz odur ki: Tarih akan bir nehirdir. O nehirde yıkanmak ta temizliği çağırır; temizlenmeyi çağrıştırır… O halde Diyarbekir’li Ziya’nın Deurkhiem’den muktebes fikirleriyle Osmanlının yıkılış dönemlerinde ektiği ayrıştırıcı söylem tohumlarının meyvelerini çöpe atarak Tevhid ab-u-hayatında temizlenmenin yollarını aramalıyız… Aktüel ayran kabartma eylem ve gösterileriyle varacağımız noktayı hayırlı görmüyorum... Büyük mütefekkir, güçlü İstiklal Şairimiz merhum Mehmet Akif ERSOY ne güzel söylemiş: “…Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar/ Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi!..”