MIRILDANILMIŞ YAZI DENEMELERİ 1 (HAYALİMDEKİ İNSAN:BEN)
MIRILDANILMIŞ YAZI DENEMELERİ 1 (HAYALİMDEKİ İNSAN:BEN)“Kim kendini bildi o
Rabbini bildi çünkü insan kendini tanıdığı oranda Rabbini tanır.”
Bilinmezin
çekiciliğinin ve merakının izini sürmek müthiş bir haz veriyor
olmalı insana.Çünkü bilme arzusu insanoğlunun yeri geldiğinde
uğruna canından vazgeçtiği bir uzun yolculuğun 5 boyutlu yansıması.Kimileri
bu yaşadıklarına doğumdan ölüme kadar olan süreç içerisinde
inşa edilen içselliğin fikir suretinde bilinç üstüne çıkması
ve bu buudda kendini tanıma uğraşısı diyor.Kısmen de olsa doğru
bir yaklaşım.Ancak kişinin sadece iç benliğine dönerek kısır
bir döngüde hareketi, bilme ve sonuca ulaşma isteğinin önünde
büyük bir set oluşturacaktır.İnsanın kendini tanıması hem iç
hem de dış dünyasıyla yaptığı provalarının,kümilatif tecrübesine
etkisiyle gerçekleşecektir.
Kimileri de
iç benliğinin sıkıcı yolculuğunun dayanılmaz ağırlığına
karşı durarak tamamen dışa dönük bir hayat çizgisinde ilerleme
gayreti içerisindeler.Ama zahiri gözlerin kapalı olduğu, yerine
göre bir çöplük ve yerine göre de bir derya olan bu derin diyarda
batini gözleri açma uğraşısının hiç de kolay olmadığı gerçeğiyle
elbet yüzyüze geleceklerdir.Çünkü için ve dışın ilk bakışta
belli olmayan görünmez bağlarının sağlamlığı insanın hem içe
hem de dışa hak ettiği değeri dengeli bir şekilde vermesiyle paralel
orantılı.
İşte bedeni faaliyetlerimiz bu nokta-i nazardan bakıldığında işin dışa dönük tarafını temsil ediyor.Beden ve ruh motivasyonu gerçekten temel direğimiz.Tabi ki beden faaliyetlerimizin çeşitliliği bedenin içine sıkıştırılmış tabiri caizse bir talim terbiyeden geçen ruha kazandırmış olduğumuz işlevsellikle alakalıdır.Ruhun ömür boyu kazanmış olduğu ve bedeni doğrudan etkileyen; başta sıkıştığı bedenle yaptığı onu esir almakla kazandığı bu savaşı, insanın ebediyetinin nasıl tezahür edeceğine karar vermektedir.
Çünkü ruhun dayanılmaz
enerjisi kanalize olmayı bekleyen bir nehir kaynağı gibidir.Onu bu
kanala sevk eden şey ise kaçınılmaz olan arayışıdır.
İdeal
bir yaşantı ruh ve beden zıtlığının muharebesinde saklı ve bu
muharebenin sürekliliğinde…Hayatımız bu koridorda ruhumuzu ve
bedenimizi tanımakla geçmektedir.Her ne kadar bunun farkında olalım
ya da olmayalım.Daha ufak bir çocukken evreni incelemeye başladık.Ama
bunu yaparken etrafımızdaki eşyalarla bir farkımızın olmadığı
içgüdüsüyle hareket ediyorduk.Fakat yaş 4-5 olduğunda bu ince
ama önemli ayrıntının farkına vardığımızda ise artık içselliğin
gelişim süreci başlamış oluyordu.Zaten dış alemin tanınması
ve varlıklar içerinde farklı olduğun duygusu seni bu doğal süreç
içerisine sokmaktaydı.Ama önemli olan bir şey daha artık hayatını
süslemektedir.Neydi o farklı olan ve artık çevrendeki bütün varlıklardan
hatta insanların birliği içerisinde seni tek yapan şey? O zaman
bunu hissediyordun ama anlatamıyordun çünkü bu şey seninle O’nun
arasındaki görünmez bir bağlantıydı.Belki de bu hayallerinde saklıydı
ve bunu resimlerinde ya da rüyalarında görmek mümkündü ama anlamak…?
İşte burada bilmediğin bir cizginin varlığını, hayatında hiç
görmediğin bir yaratık görmüşçesine hayretle keşfediyorsun.Bunu
görüyorsun, biliyorsun ama anlayamıyorsun.İşte bu şey bilmekle
anlamak arasında ufak bir noktaya sıkışmış öylece duruyor.Sadece
ama sadece kimseyle paylaşamadığın, toplumun dogmalarından korktuğun
için paylaşamadığın hayallerinde saklıyorsun bunu.Belki de yaşın
ilerledikçe kapıldığın bu anlatılamaz duygu yumağının ucunu
tutabileceğini zannediyorsun ama her şeyin zamana münafi olduğu
gerçeği seni daha da heyecanlandırıyor.Aslında zaman kavramını
irdeliyorsun belki de bu yaptıklarınla. Ama karşına zamanın,
senin ve etrafındaki bütün varlıkların hareketlerinin bir sıralanışından,
bu sıralanışın başlamasıyla ortaya çıkan hatta yaratılmış
bir varlık olduğu düşüncesi seni sarıyor. Ama bu seni daha da
çıkmaza sürükleyen kendini bir düşünce sistematiğinin içinde
bulmanı sağlayacak kapıya çıkarken karşılaştığın basamaklardan
sadece biri.
Aslında, zaten hapsolduğun bu keşmekişin içerisinde hem derinleşmek isteyeceksin hem de istemeyeceksin.İşte bunun sebebi olaylara içerden mi dışardan mı bakmak istediğinin kararını verememen.Aslında ruhunun boyutlarını tam olarak algılayamaman belki de.
Yaş ilerledikçe içinde
bulunduğun ortamların bedeninin ve ruhunun şekillenmesinde ne kadar
muazzam bir rol oynadığını anlıyorsun.İnsanlar arasındaki rolünü
tabi ki sen kısmen belirliyorsun ama aslında kendini o zamana kadar
ne kadar tanıdığın gerçeği bunda esas baş rolü oynuyor.
Gençlik çağların küçüklükte başlayan hayallerinin o bildiğin ama anlatamadığın şeyleri nasıl tarif edebileceğin düşüncesine sıkışıp kalıyor bir dönem.Bu sıkışıklık içerisinde bocalayıp duruyorsun.Arayışının hat safhaya çıktığını ister bunun farkında olarak biliyorsun ister farkında olmadan sadece hissediyor ama cevaplayamıyorsun.Artık kainatı ve kendini tanıma zamanın gelmiştir.Ama bunu yaparken içten dışa doğru mu dıştan içe doğru mu bir seyir izleyeceğin konusunda kararsızlık seni iyiden iyiye sarmaktadır. İşte bu an rehber ihtiyacı kaçınılmaz olur.
Bu zamana
kadar bütün yaşanılanlara ve yaşadıklarına sadece kendi pencerenden
baktığın sonucuna varıyorsun.Ama daha önceden fıtratına yerleştirilmiş,
adeta saatli bomba gibi büyük bir patlamayla ortaya çıkacakları,
fırtına yaklaşırken ,fırtınayı; süzülmek, kopmak için can
atan , dakikalar sayan, sanki yüzyıllık bir çınar yaprağının
sabırsızlığıyla bekliyorsun. Çünkü bu normal bir arayış değil.
Sende bir emaneti bulunan ama vereni hatırlayamadığın, tam olarak
çıkaramadığın birinden aldığın bir emanet…İşte Onu arıyorsun.
Sanki nereye baksan Ondan bir lahza hatırlıyorsun. Sana neden hayatta
olduğunu soran bir ses sürekli kulağında çınlıyor, kalbini ağrıtıyor,
aklını başından alıyor.Soruların sayısı gün geçtikçe artıyor,
tahamül edilemez bir nokta…Sonrasında?...
Bazen
aracın varılacak hedef kadar değerli olduğunu yakinen anlıyorsun.
Tüm yaşantını düzenleyecek bu araç için araştırmalara başlıyorsun.
Çünkü seni çeken kaynağa doğru gitmek için, nasıl bir araç
seçeceğin kaynak kadar değerli değil ama bi o kadar önemli. Çevreni
sorguluyor, insanları ve fikirlerini inceliyorsun. Herkesin aynı kaynaktan
beslendiğini biliyorsun ama bunun farkında olan ve arayışını buna
göre tanzim etmiş, rehberini bulmuşlardan olmak istiyorsun. Enerjinin
çekim alanının oluşturduğu kanallardan birine girmenin başka ne
gibi kıstasları var ki? Bu kıstasların toplandığı enerjinin söze
ve yazıya dönüşerek tecessüm ettiği, sürekli gördüğün, duyduğun,
o enerjinin gölgesi hükmündeki bir kitap seni çekiyor.
“Oku, yaradan
Rabbinin adıyla! O insanı bir alaktan yarattı. Oku, O keremine nihayet
olmayan Rabbindir. Kalem ile öğreten de! O insana bilmediği şeyleri
öğretti.”(Alak 1-5)
“Ve Adem’e
bütün isimleri öğretti”(Bakara 31)
“Gözler onu fark edip kavrayamaz. Oysa ki O, gözleri görür / bilir.
O Latif’tir, lütfu çok olduğu halde kendisi görülemez; Habir’dir,
herşeyden haberdardır.” (ENAM 103)
“Biz
bir şeyi dilediğimizde, onun hakkında söyleyeceğimiz söz, “ol”
demekten ibarettir; o hemen oluverir.” (Nahl 40)
Bu sözler yaradanı ve yaradılışı tarif ediyor sana. Bunlar gibi daha bir çok kelam alemlerin Rabbin i anlatıyor. Hem de kendi ağzından. Gücünün sınırlarının kavranmazlığını ama tarifini anlatıyor.
Şunu bilmen gerekiyor ki , Yaradan’ın kendini tanımanı istiyor. Çünkü kendini tanımanın Kendisini “tanımak” la neticeleneceğini biliyor.
Dolayısıyla
rehberin ve ortamın sınırlarını da bu şekilde çiziyor.
Sana kendini tanımanda dolayısıyla Rabbini tanımanda yardımcı
olacak bir ortamın ne denli önemli olduğunun altını çizerek gösteriyor.Aklını
ve kalbini bir doğrultuya kanalize ederek Kainatın sır perdelerini
biraz olsun aralamak mı istiyorsun işte en birinci koşul; bir rehber
bul!
DEMİR-BATU