ÖLÜM BİLE AŞK İLE (Kriterin Misyonu-1)


ÖLÜM BİLE AŞK İLE (Alaaddin KÜRÜN anısına)

M. Selami ÇEKMEGİL
Şu sıra Ankara Kızılay’da, ya da Sıhhiye’de kitap-dergi satış mağazalarına uğrayabilirseniz bir bakınız ve sayınız; aynı mesajın, liyakatli veya liyakatsiz yayınını yapan 40’a yakın dergi sayarsınız. Bunlar ne derece dergidir, ne derece sahiplendikleri mesaja layıktırlar ayrı mesele... Ama irili ufaklı bunların bir çoğu bu ülkenin çocukları tarafından, bu ülkenin bitimsiz mutluluğunu hedeflemek iddiasında bu kadar dergi... Filozof Cemil Meriç’in “Kapanan her dergi, kaybedilen bir meydan savaşıdır” sözünü anımsarsanız bunun ifade ettiği espriyi daha iyi dile getirmeniz mümkün olur sanıyorum.

Bir vakitler böyle miydi ya?.. Ülke evlatlarının susmuş olduğu, neredeyse nefes almaya bile hasret kaldığı bir dönemde, 1976 yılında şafağa yakın üç beş yıldızın süslediği semada, hep rahmetle andığımız, gerçek mü’min, isimsiz kahraman örneği fedakar, vakur ve asil kardeşimiz Alaaddin Kürün‘ün sahipliğinde, kara bulutları delercesine bir fikir güneşinin doğuşuna şahit olmuştuk. Bu güneşin bulutları delen huzmelerinde “Kriter” diye bir başlık okumuştuk.

Kriter, en köklü davanın yepyeni organı olarak üstüne doğduğu fikir platformunda M.Said Çekmegil’den Prof. Dr. Emin Bilgiç’e, Nuri Birtek’ten, Bahaeddin Yediyıldız’a Mehmet Uytun’dan Abdullah Öztemiz’e, Bahaeddin Bilhan’dan Mikail Bayram ‘a kadar çok geniş bir yelpazenin nefesleriyle “tevhid” çerağını tutuşturmuş ve beş dilden tercüme potansiyeli ile de cüssesinin küçüklüğüne rağmen dev bir ekol oluşturmuştu.

Bugün size ekolün edebi yönünden bahsedecek, daha doğrusu onun edebiyat alanından sadece şiirsel boyutuna ışık tutan bir ayna sunacağım. Bu platformda yer alan Rahmetli İsmail Hakkı Başer, Erdem Şentürk ve Metin Önal Mengüşoğlu’ndan ayrı bir yazıda söz edeceğim için, bugün sizi, başta Bayram Karaçor olmak üzere Sabri Kelemeroğlu, Sermet Salih, Sıddık Tarık Bora, Mehmet S.Selçuk gibi şairlerin şiir kervanı ile, artık hercümerç hale gelmiş belirsizlik ortamımızdan alarak şiirsel duygu limanına taşıyacak ve orada sizi Hasannebioğlu Cumali Ünaldı ile buluşturacağım.

Kriter aslında fikir iklimimizde yeşeren bir ümitti. Bu ümidi Mehmet S.Selçuk şöyle tasvir ediyor:

Yeşeren Ümit
Şehit ekili toprak altından
Yemyeşil filizler beliriyor,
Güneş yeniden doğmak için ufukta
Tunç renklerini dökerek batıyor
Çırpınıp duruyor ipek kanatlı kelebek,
Aynalarda yıkanıyor bir melek
Boşuna gitmedi olanca emek
Kentten uzakta bir çoban
Karışan saçlarını tarıyor
Kulak ver arzın kalbine
Umutlar taşıyor baksana ahengine
Sen hayale dalma da yine
Dünya afakı aydınlatmak için yanıyor.

Bu kadar yağmur duası boşuna mı
Çakan şimşekler altında
Biriken göz yaşlarımız yağıyor
Bir çocuk gelecek günlerden habersiz
Ağlıyor...

Bu ümid, içinde bir tahassür, bir nostalji (özlem) de taşıyor. Seydi Hocagil’in anlatımıyla bu tahassür ve bu nostalji, eskimez yeni iklimindeki tabii hayatta dinlediğimiz seslere idi:

Sesler
Su sesi çağlardı kulağımızda
Borularda akıp gitti
Para sesi vardı cüzdanımızda
Kağıtlar yerini aldı bitti

Bir ses daha vardı
İliklerimize kadar akardı
Alkole buladılar
Mikrofonlar eritti

Lahuti bir nağme eserdi
Dünyamızda
Onu şükürsüzlük yedi bitirdi
Pekmez köyde varsa var
Bal parmağı uzunda
Küheylan atlar artık antika
Eşeğin arkadaşlığı Barış Manço’da

Göğü uçaklar
Denizi torpidolar
Yeri fabrikalar öğüttü
Mekanik bir dünya geldi
Tabii dünyamızı itti.

Bizde felsefe ile tefekkür çoklukla birbirine karıştırılır ve ihyacı tefekkürün önünü kesmek için topluma çoklukla hiçleşme felsefesi sunulur. İhyacı tefekküre yol vermek için bu felsefeyi öldürmek gerekiyordu. Bu görevi de ta Malatya’dan, gömülü olduğu çimento ve dolmakalemler yığını arasından el uzatan merhum Sabri Kelemeroğlu üstlenmiştir. Her sayı bıkmaksızın şiirle felsefeyi öldürmek onun işiydi:

Felsefenin Ölümü

Bir tırtılın kelebek olup uçuşundaki
Gizli başkalaşma ne?
Hiç de mi bakmamıştın
Haykırmadan çatlamış temmuz böceklerine
Olaylara olumsuz bir açıdan bakmışsa,
Bir düşünce çemberi ortasında kalmışsa,
Kim gizlemiş dünyayı
Epikür’e Darwin’e?..

Ama,
Zelzeleyi
Ağlayan anneler
Susan nineler
Ara sıra bağrışan bebeler
Simgelediler

Mahzun çocuklar
Yarınından habersiz

Babalarsa
Onun geleceğinden
Umutsuz

Gözyaşın teninde kaslın
Azmin boşa gitmez
Ve rahmet etsin
Esirgeyen bağışlayan
Bil ki,
Gidenler gelmez.

Diyen Sermet Salih küçücük elleriyle boş durur muydu hiç... Durmazdı... Onun babası Selahattin Çekmegil’di... Selahaddin-i Eyyubi gibi, haçlı kaltabanı Aslan Yürekli Rişar’ın karşısında kesilmez sanılan ipeği hem de kalemle kesmek konumundaydı ama, bunun yolunu halkımıza kabir azabı çektiren hurafe işkencesine yeterlik önergesi veren Sıddık Tarık Bora göstermişti:

Yeterlilik Önergesi

Önce kendini değiştir artık
Kur’an ateşini tutuştur
Göller gibi durgun yüreğinde
Hak ile eylemi buluştur

Yak ve temizle ad değiştirmiş cahiliye kalıntılarını
Koy yağsın üstüne üstüne yağmurlar…
Kaç yüzyıllık umutsuzluk getiren umudun
Bilgisizlik de esirlik de getirdi

Yeter artık Mehdi’yi bunca beklediğin
Sana yazılmaz ki sevabı gayretinin
Gökten inse bile resulümüz İsa
Her Müslüman bir mehdidir, artık anlasana

Ayetleri düşünmeden okuduğun artık yeter;
Aynı hüner teyp bantlarında bile var
Üstelik sevap ummuyor onlar...

Ama Kriter’in asıl itirazını, fazilet örneği Bayram Karaçor kardeşimiz dile getiriyor; korkularımızın temeli kutsallık telaşına o karşı çıkıyor. Tepkisiz toplumun arka planındaki psikolojik gerçek onun mısralarında dile geliyor:

Kutsallık Telaşı

Kutsaldı ekmek
Kutsaldı saçına nazarlık takılan çocuk
Kutsaldı üzerinde mum yakılan mezar

Akşamları çiğnenen sakız
İçinde konuşulan mescid…
Karşısında kahve içilen baba için
Sol canipteki melek
Ne günahlar yazar
Ne günahlar...

Hangi yöne çevirsem yüzümü
Üstü yeşilli kutsal bir şey görürdüm;
Titrerdim, ürperirdim..

Beni mahveden şu kutsallık telaşı
Bir sıtma gibi
Bir kriz gibi gelince
Geçerdim türbelerden sessizce...

Fakat yazımı, Kriter’in misyonunu formüle edip; yayın dünyasına:




Geldik- Gideriz

Geç buluştuk, az konuştuk ama biz,
Kalpten kalbe olsa yine söyleriz,
Sussak susmasak da biz kriteriz
Hak yolda olana selam eyleriz.

diyerek Mukız Ozan ‘la -yeniden doğmak üzere- veda eden bu “fikir güneşi”nin kurucusu rahmetli Alaaddin Gürün’ü duayla ululayan şair Hasannebioğlu Cumali Ünaldı’nın “Ölüm Bile Aşk İle” isimli şiir kitabından aldığım güzel şiiriyle, noktalayacağım. Cumali Ünaldı demek ki bizden çok daha vefalıymış, bu açık:

Gözyumma
(Alaaddin Kürün için)

Sanki
Ayağını bastığın yerden başlardı
Yerküre dönmeye

Gök soluklandığın kadardı
Başkalarının devletiydi dağın eteğindeki şehir
Yalnızca sen yürürdün caddelerinde

Ömür
Sadece seni akıtan nehirdi
Ey yürek kalıplarıyla biçip
Yiğit ve kavi
Aşkile teğelleyen terzi
Yazları at sidiği, gübre, ayak kokusu
Toprak duvara serpilmiş su kokan
Kışları
Kaysı çekirdeği kabuğu çıtır çıtır
Meşe odunu yanan sobalarda
Kıvrılan dumanların eğittiği çocukluğun
Bu karanlığın / bu izbe/ bu unutulmuş ülkesinde
Cıvıl cıvıl yüreğiyle
Oynaşı sokaklarda kalan küçük çırak

Ancak
Sineklerle eğlenebildiğin
Ve ancak
Kuytulu böcekleri bildiğin
İlik açıp düğme diktiğin
dükkanların
arka bölmesinden
yüzlerce yıllık bir çıraklıktan sonra
yeryüzüne fırladın

çıktın
ve gördün ki
kabına sığmıyordu dünya
onun ‘çün mü
sen de sığmadın dünya’ya

Seni en çok
Dağlarda tek başına
İnatla
Kayalardan fışkıran
Yalnız ağaçlar mı
Anlatmalı insanlara ?

Hem ölüme döndün yüzünü
Hem yaşamaya
Mevsimler birbirini kovaladı
Yazı yaz
Kışı kış gibi yaşadığın şehirde
Bütün vücudunla tartıştın
Tartıştığında
Tekmil kalbinle durdun namaza

Sana yakıştı mı ne
Sağlığın gibi
Hastalığın da
Mahfice ağlamaklarınla

Sende ölüm bir şiir gibi
Yaz günü bir subaşı / sözgelimi Horata’da
Ağaç gölgesi gibi
Her kelimesiyle yerli yerinde mi?

Ey yürek kalıplarıyla biçip
Yiğit ve kavi
Aşkile teğelleyip
Sıdkile diken / ölümü berkiten terzi.
Girne (Kıbrıs), 10 Eylül 1988

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(*)Ölüm Bile Aşk İle, Cumali Ünaldı Hasannebioğlu, 1995, Sanat Yayınları , Kürkçü Mah.Ahaveyn Kardeşler Sokak.No:3 (tel:3510340, fax:3504845), Konya

M. Selami ÇEKMEGİL
farukpalu
16.02.2012

Kriter ayarında bir dergi hala çıkmadı bu ülkede.Şahane yazınla bizleri mutlu ettin Selami abi ellerin dert görmesin.

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.