Ramazan ve Sevgi
Ramazan ve Sevgi
Yakup Tufan
Dinslaken, 24 Agustos 2008
Allah’ın izni ve keremiye bir Ramazan’a daha kavuşuldu. Ramazan, müslümanlar için büyük bir nimet ve aynı zamanda da büyük bir ganimettir. Ramazan rahmeti, bereketi, feyizi bol olan, bire bin ecir ve mükafaat verilen bir aydır. Gönüllerin ve ayların Sultanı Şehr-i Ramazan, elbette büyük bir nimettir!
Bununla birlikte Ramazan; onbir ay boyunca ihmal edilen, günlük telaşe ve meşakkatlardan zaman ayırılamayan, muhakeme ve muhasebe yapılamayan bir çok alışkanlık ve huyu, yeniden enine boyuna ele almak için de yegane bir fırsattır. Ramazan müslümanın düzenine “çeki düzen”dir!
Ramazan, bütün güzellikleri kendisinde barındıran, müslümanı her türlü fenalıktan arındıran bir aydır.Ramazan kötülüklere karşı kalkandır. Ramazan, O’na kul olanı koruyan ve kollayan, rahmet ve mağfiret kapılarının sonuna kadar açıldığı pek sevgili bir aydır. Ramazan bir „sevgi” ve bir “muhabbet” ayıdır. Ramazan bir sabır ve bir sebat ayıdır!
Esasen Ramazan kelimesinin sözlük anlamı da, oruçlu olanın günahlardan arınacağını ifade etmektedir. Hal böyle olunca, Ramazan ayı için, -muminin sabi çocuk gibi ter temiz olduğu bir ay-, demek yerinde olur her halde.
Ramazan, müslümanların bir yıl boyunca, şu veya sebeplerden dolayı ihmal ettikleri güzel hasletleri, güzel huyları tekrar hayata geçirme imkanı buldukları bir aydır. Ramazan unutulan veya ihmal edilen “sabır ve sebatın, sevgi ve şevkatın, yardımlaşma ve dayanışmanın, tebessüm ve güleryüzün” yeniden hayat bulduğu, yeniden yeşerdiği bir aydır.
Ramazanda ihlas ve samimiyette, ibadet ve taadda, izzet ve ikramda, yardımlaşma ve dayanışmada, sabır ve sevgide çömert davranılmalıdır. Hele hele sevgi, o olmadan hiç bir şey olmaz. Sevgi her güzelliğin anasıdır!
Ramazanda müslümanlar anlayışlarına yeni bir düzen, alışkanlıklarına çeki düzen vermelidirler. Nefretten sıyrılıp sevgiye sarılmalıdırlar. Her işin başını besmele, her güzelliğin anasını sevgi bilmelidirler.
Balık için su ne kadar mühim ise, insan için sevgide o derece mühimdir. Balık susuz nasıl hayat bulmazsa, insan da sevgisiz yaşayamaz.
Bugün etrafımıza söyle bir bakalım, gölerimizi kamara misali etrafımızda bir gezdirelim. Her şeyi bir sevgi gözü ve bir de onun zıttı olan netret gözü ile inceleyelim. Netice itibarıyla bizi hangi anlayış daha mutlu edecektir. Sevgiden mi, yoksa nefretten mi mutlu olacağız. Allah dostları: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan lezzet alır”, demişler. Evet sevgi bir güzelliktir, sevgi bir lezzettir.
Şöyle bir düşünelim, insan oğlunda sevgi olsaydı, savaşlar olur muydu? Güçlü güçsüze zulum eder miydi? Milyonlarca çoluk çocuk, kadın kız, genç yaşlı ölür müydü? Ademoğlu dünyayı kendine zindan eder miydi? Bir baştan öbür başa, Filistin’den Filipinler’e, Karabağ’dan Kerkük’e, Afganistan’dan Azarbaycan’a kadar kos koca bir coğrafyada katliamlar olur muydu? Bugün Irak kan ağlar mıydı? Bunca çocuk yetim, bunca gelin dul, bunca ana ve babalar evlatsız kalır mıydı? Ülkeler yağma, haneler talan edilir miydi? Milyonlar aç ve açık olur muydu? Hayır hayır olmaz, asla olmazdı!!!
Öyleyse Ramazan sevgi için bir milat olmalı. Kalplere kin yerine sevgi dolmalı. Etrafımızı sevmeliyiz, daha çok sevmeliyiz! Sevmeliyiz anne ve babamızı, çoluk ve çocoğumuzu. Sevmeliyiz akraba ve hısımımızı, eş ve dostumuzu. Sevmeliyiz konu komşumuzu, milletimizi. Sevmeliyiz Ümmet-i Muhammed’i ve sevmeliyiz Ademoğulları’nı.
Hülasa; Yaradan’dan ötürü Yaradılan’ı sevmeliyiz. Yunus da; „Yaradılan’ı severiz Yaradan’dan ötürü” dememiş miydi?
Dinslaken, 24 Agustos 2008
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.