SAHTE İLAHLAR KURBANA DOYMUYORLAR

SAHTE İLAHLAR KURBANA DOYMUYORLAR!..
Müslümanların güçsüzleşmesini fırsat bilen sahte ilahlar kurbana doymuyorlar.
Dünyanın her yanında masum insanları, özellikle de maalesef dağınıklaşmış Müslümanları katlediyorlar... Ama o Müslüman’lar, adalete tanıklık yapmak isteyen, ona yol açmak isteyen o kahramanlar şehit oluyorlar; ölümsüzleşiyorlar...
İşin esası şu ki, yeryüzünü sömürü cehennemine çeviren sahte tanrıların tiyneti hiç değişmiyor…
***
Vaktiyle firavuna danışmanlık yapmış bir “kafatası doktoru”, Sinuhe’nin anıları olarak
Müslümanların güçsüzleşmesini fırsat bilen sahte ilahlar kurbana doymuyorlar.
Dünyanın her yanında masum insanları, özellikle de maalesef dağınıklaşmış Müslümanları katlediyorlar... Ama o Müslüman’lar, adalete tanıklık yapmak isteyen, ona yol açmak isteyen o kahramanlar şehit oluyorlar; ölümsüzleşiyorlar...
İşin esası şu ki, yeryüzünü sömürü cehennemine çeviren sahte tanrıların tiyneti hiç değişmiyor…
***
Vaktiyle firavuna danışmanlık yapmış bir “kafatası doktoru”, Sinuhe’nin anıları olarak
sunulan bir kitapta, kente egemen firavunun –etrafındaki rahipleriyle– halkı köle olarak sömürmesini, çok tanrılı dinlerdeki saçmalıkların toplumda uyandırdığı isyan duygularını ne biçim entrikalarla saptırdığını, ve insanları nasıl yanlışa şartlandırdığını anlatıyor.
Bu şartlandırmada gerici rahiplerin en geçerli silahı, biçimi ve ortaya çıkış tarzı farklı olarak terörsel bir seremoni imiş... Rahipler, toplumu psikolojik baskı altında tutmak, uydurdukları efsanelerle periyodik şekilde tanrılarını memnun etmek için, halk arasından en masum ve en güzel bir kızı (adeta safiyeti, şerefi, barışı, iyiliği temsilen) o tanrılara kurban ederlermiş. Zavallı topluluklar da kendilerinden bir parçayı böylece, firavunun ve rahiplerinin tanrılarına kurban etmekten kaçınamaz ve törene iştirak ettirirlermiş. Şöhretli yazar George Orwell‘in 1984 isimli romanında da benzer tertip ve sahnelere atıf var; nasıl bir biçim alacağını önceden kehanetle tasvir ettiği 1984 yılının totaliter liderlerinin tertibi olarak...
Şimdi firavunluk rejimi yok. Ama sahte ilahlar yine de kurban istemeye devam ediyorlar!... Pozitivist, klikçi ya da sahte dinli veya dinsiz yöneticiler, Papaz ve rahipler, kendi sömürü ve hegemonyalarını sürdürebilmek ve adaletin tüm insanlara getireceği nimetleri sadece kendilerine has kılabilmek için vehmettirdikleri tanırlarına insanlar arasından kurbanlar verdirmeye devam ediyorlar.
Sahte tanrılar kurbana doymuyorlar!.. Her gün sayısı ve çapı değişik kurbanlarla iştahlarını daha da artırıyorlar.
Dünün firavun dünyasında binlerce köle her yıl masum bir kızı tanrılarına kurban veriyor idiyse, bugün binlerce insanı güden insan kılıklı zamane rahipleri, zaman zaman kötülerden de aralarına bir iki tip katarak, binlerce insanı günün tanrılarına feda ediyorlar. 1839’da Osmanlı egemenliği yok edildiğinden beri böyle sürüp gidiyor, böyle devam ediyor. Örneklendirebilirim:
Dünün firavun dünyasında binlerce köle her yıl masum bir kızı tanrılarına kurban veriyor idiyse, bugün binlerce insanı güden insan kılıklı zamane rahipleri, zaman zaman kötülerden de aralarına bir iki tip katarak, binlerce insanı günün tanrılarına feda ediyorlar. 1839’da Osmanlı egemenliği yok edildiğinden beri böyle sürüp gidiyor, böyle devam ediyor. Örneklendirebilirim:
Mesela, 1917 Rus devriminden sonra Lenin putu için Kızılordu, halkçı iddialar taşıyan komünizm dininin KGB rahiplerinin tertipleriyle binlerce kurban aldı. Stalin’e atfedilen, “Bir insanı öldürmek cinayettir, ama binlercesini yok etmek bir istatistik hadisesidir” ifadesi olayı ne kadar da tabiileştiriyor..
Mesela, Çanakkale’de insanlara karşı kullanılması Batı standartlarına göre de yasak silahlarla Mehmetçiğin katledilmesini İngiltere Parlementosu’nda eleştiren muhalefet mensubuna, zamanın İngiliz Başbakanının “evet bu silah insanlara karşı kullanılamaz; ama Türkler insan değil ki” diyebilmesi, çıkarcı ekonomi tanrılarına kurban ihtiyacının en çirkin yollarla tatminini meşrulaştırma gayreti değil miydi?
Batının uzun süre besleyerek devleştirdiği, uzun süre İsrail’e bağırıp çağırdıktan sonra Kuveytli Arapları bombalayan Saddamsı putların kaideleri üzerinde oturabilmesi için yüz binlerce masumun kendi ülkelerinde bombalanması, Baas rejiminin asıl lideri Irkçı Mişel Eflak’ın dininin kutsadığı tanrılara kurban verilmesi olayı değil miydi?
Dünyaya medeniyet ışığı saçan Endülüs’ün en hunhar biçimde, bütün görüntüsüyle İspanya’da yok edilmesi de Salip putuna insanlığın kurban edilmesi değil miydi?
Dünyaya medeniyet ışığı saçan Endülüs’ün en hunhar biçimde, bütün görüntüsüyle İspanya’da yok edilmesi de Salip putuna insanlığın kurban edilmesi değil miydi?
Aynı oyunlar, Ortadoğu’da, Afganistan’da, Balkanlarda, Orta Asya’da, Güney Amerika’da, Çeçenistan’da, Suriye'de bütün hızıyla devam ediyor…
***
Sahte ilahlar, bütün dünyada, kurbana doymuyorlar!.. İlahlar belirli ülkelerde savaş veya terör yapıp masum kişileri kurban almaya devam ediyorlar!..Teokrat zihniyetli demokrat rahiplerin sultası sürdükçe de devam edecekler. Bütün dünyada çıkar putlarını sürdürmek isteyen siyasiler, çıkarcı bürokratlarla işbirliği halinde masum insanları periyodik fasılalarla kurban almaya devam edecekler!..
Onlar devamlı güzellikleri katlediyorlar... Ama o güzeller şehit oluyorlar; ölümsüzleşiyorlar!..
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.