Selami Çekmegilin Hoş Bir Sohbeti

Selami Çekmegil’in Hoş Bir Sohbeti

Selami Çekmegil’in Hoş Bir Sohbeti……………

Yrd. Doç. Dr. Veysi ERKEN

Doğu - Batı ayırımı ve Batı’dan gözlemler konusunda Selami Çekmegil’in sohbetinden fazlasıyla istifade ettim. Kendisine yazıyla teşekkür etmeyi daha doğru buluyorum. İnşallah bu yazıyı okuyan her okuyucu Selami beyin fikirlerinden istifade eder ve doğu- batı mukayesesini doğru yapar.

Dededen ve babadan birikimli Selami bey; Selçuklu Vakfının başkanı sayın Turan Güven’in yenilerde yayınladığı “İnsan Gelecekte Yaşar” kitabının başında yer alan “Özgürlüğümün Sınırları Allah’ın Ölçüleridir” ifadesinden yola çıkarak Batıda olsun Doğuda olsun insana yakışanın kendini bir başka insanla tanımlamak yerine fikriyatını tüm insanlığı kapsayan gücün sahibi Allah’a irca etmesi olacağını belirterek başladı söze.

Doğuda olsun Batıda olsun tüm insanlığın iyi olma istidadı ile yaratıldığını ifade ile daha sonra kuşatıldığı çevresel koşulların etkisi altında bir takım yönsel ve yöresel özellikler kazandığını belirterek sohbetinin ana çerçevesini çizdi. Kendini bir başka insanla tanımlamanın –Hz. İsa’ya, Marx’a, Hitler’e, Ya da yine bir beşer olan Hz Muhammed’e- irca ederek tanımlamanın yanlış olacağını söyleyen Çekmegil, “o insansa ben de insanım” diyerek sözünü sürdürdü ve üstünlüğün “doğruda ve Adalet yolunda” olmakla tarif edilmesi gerektiğini belirtti. Bunu Roma’da yaşanmış bir hatırasıyla da pekiştirdi sohbetinin daha başında. Bu yolda Bilge kral Alia İzzet Begoviç’ten mülhem olarak insana bakış açılarını sergileyen Çekmegil, güzel okuduğu şiirlerle de sohbetini bir hayli renklendirdi..

Selamı bey; daha sonra doğu- batı farkına ilişkin olarak doğuda Selçuklunun asil safiyeti, tevazuu, Osmanlı’nın ihtişamına işaret edip, Batının ise Roma’nın Gladyatör kültürüyle geliştiğini belirterek izah etti bizlere.

Selami bey; bu temel ve genel farklılıklardan sonra dünyanın neresinde olunursa olunsun veya hangi ırktan olunursa olunsun insanın “temiz fıtrat”a sahip olduğunu, bunun “yozlaştırıcı etki”lerle ile değişime uğradığını, dolayısıyla “iyi” ve “kötü” insan kavramının buna göre dikkate alınması gerektiğini ifade etti.

Esasında Selami bey bu yaklaşımı ile, kanımca, “biz insanı ahseni takvim” ayeti ve “insan İslâm fıtratı üzerinde doğar, ebeveyni onu Hıristiyan, Yahudi veya Müslüman yapar” hadisine, bir başka deyişle çevrenin ehemmiyetine vurgu yapmış oldu.

“Çöplükte yetişen gül”den sakınmayı telkin eden Çekmegil’den biz çevre başka bir hale ınkilab ederse tabi ki, içinde yaşayan ferdin nitelik değiştirerek canavar, arsız, hırsız, hortumcu…vs. olabileceğini anlayabiliriz, elbette. Şu haber bile Selami beyin bu görüşünü teyit etmeye yeter : “Binbir Gece” dizisindeki ahlaksız teklif çocukların diline düştü. Bir ilköğretim öğrencisi, başka sınıftaki bir kız öğrenciye “300 bin dolara bir gece” deyince ortalık karıştı.

………………Televizyon dizilerindeki ahlaksızlıklar, ekran başındaki minikleri kötü etkiliyor. Daha hayatın başındaki çocukların ahlakını bozuyor. İşte son örnek: atv’de yayınlanan Binbir Gece” dizisinin ilk bölümünde ahlaksız bir teklif vardı. Bergüzar Korel’in canlandırdığı Şehrazat, hasta çocuğunun tedavisi için, Halit Ergenç’in canlandırdığı patronu Onur’dan 150 bin dolar istemişti. Onur da, “Veririm, ama benimle bir gece olursan” demişti. Çaresiz kadın, teklifi kabul etti. …………..

……………..Türkiye bunları tartışadursun, dizideki bu ahlaksızlık çocukların diline düştü. Adana’da, Güzelyalı Mahallesi’ndeki Nigahi Soykan İlköğretim Okulu 5-B sınıfından bir erkek öğrenci, 5-F sınıfında öğrenim gören bir kız öğrenciye, “Binbir Gece” dizisinde geçen “300 bin dolara bir gece” sözlerini söyledi. ………

Öğretmen Göl, “Küçücük bir çocuğun hem de geç saatteki bir diziyi izleyip, o çirkin ifadeleri kullanmasının kendisini derinden yaraladığını ………..

“Önlem alınmayınca, buna benzer olumsuzluklar yaşıyoruz. Veliler kadar programcıların da çocukları düşünerek toplum ahlakını ön planda tutan içerik hazırlamaları gerekiyor. Ahlaksızlık Diz boyu, Bugün Gazetesi, 07.12.2006”

Yukarıdaki haberden da anlaşılacağı üzere insanı çevreleyen egemen kültürün insanı “temiz” kıldığı ve “emredildiği gibi dosdoğru” kalmasını sağladığı gibi onu canavarlaştırabildiğini bir başka misal vererek izah etti Selami bey.

Batı kültürünün geçmiş temellerine işaret eden Çekmegil Batının azgın tiplerinin Amerika’ya geçince kendisini misafir eden Kızılderili’nin evini, barkını talan etmişliğine ve köleleştirdiği Afrikalı zencileri taşırken gemilerin batma tehlikesi karşısında onları denize atarak kendini kurtarma yolunu seçen bir idrak düzeyinden geldiğine işaret ederek adeta “egemen materyalist kültürün insanı ne hale getirdiğini vurguladı. Bütün bunlar bize “köle isaura” ve “kökler” dizilerini hatırlattı Selami beyi dinlerken…

Özellikle insan hayatının mücadele üzerinde kurulu olduğu ve Habil ve Kabil’den beri devam eden bu mücadelenin iki amaçtan birine yönelik olabildiğini “süfli” ve “ulvi” olarak ayrıştırabildiğimiz bu amaçlardan süfli olanın insanı canavarlaştırdığını, ulvi olanın ise insanı temiz kıldığını ve yücelttiğini izah etti.

Batılı yönetimlerin süfli amaçlarıan dürtüsüyle silah sanayinde gelişirken –Endenozya’lı Ahmet Şukranî’nin ifadesiyle- bugünkü şartlar altında buna Batıdan aldığımız silahlarla değil, yüce olan “insanî”liğimizi tüm insanlığın dikkatine getiren bir yaklaşımla karşı koyabileceğimizi, bunun için de -gerçekçi bir yöntem içinde- kendi üstün değerlerimizle buna karşı koymamız gerekliliğini ifade etti.

Bilhassa, İngiltere’de IV. Henry zamanında Osmanlının “beyt’ul-mâl” anlayışından ilham alan kamu çarkının çoklukla doğudaki kamu çarklarından daha iyi işlediğini misallerle izah etti. Özellikle hamile eşine sınır kapısından başlayan ve doğum sonrasına kadar devam eden özenli ilginin ve doğumdan sonra her sabah iki şişe sütün kapının önüne konulmasının insana verilen değerin bir göstergesi olarak algılanabileceğini ifade etti .

Bana kalırsa verdiği en güzel misal İngiltere’de memurların vatandaşın dilekçesine verdikleri cevaptaki cümle idi. Memur verdiği her cevabın sonunda “sadık hizmetkârınız” ifadesini kullanırmış. Harika bir misal. Hepimiz biliyoruz ki, doğulu ülkelerin genelinde kamu görevlileri adeta toplumun efendileri konumundadır. Bu durum mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.

Helsinki’deki fikir ve düşünceye tahammülü bir hatırasıyla anlatan Çekmegil, gece vakti İngiltere’de sokakların taşıdığı bazı risklere ilişkin olaylar naklederek “eğer gitmediyseniz yapılan propogandalara kanarak Batıyı dört başı mamur bir cennet sanmayın”, gözünüzde pek fazla büyütmeyin demek istedi galiba… İlginç olaylar ve güzel misallerle süsledi sohbetini Selami bey… Böylece Batılı tipin ideal olarak gösterilmemesinin gerekliliğini ve asıl ideal tiplerin bizde ve geçmişimizde var olduğunu da vurgulamış oldu.

Sohbetini fıtrat olarak temiz olarak yaratılmış olan insanla dejenere kültürle değişime uğrayan birey ve güçlerin -ezeli ve ebede kadar sürecek- mücadelesine işaretle bitiren Çekmegil, bir başka deyişle “insan olma”yı özleyenlerle “insan olmak”tan çıkmışların mücadelesinin kaçınılmaz daimi bir vetire olduğuna işaret etmiş oldu, bu sohbetinde…

Diline sağlık Selami Abi………………


sitesinden alıntılanmıştır)

Yrd. Doç. Dr. Veysi ERKEN
Melitenli
31.12.2006

Selami bey haklı değil

Ben şahsen sami beyin yorumunda insan hakları ile ilgili olarak yazdığı görüşü doğru ve derinlikli görüyorum. Örneğin çok enteresan bir iddia: özgürlükleri kişilere başka kişiler veriyor ise veren kişiler istedikleri zaman niye geri alamasın ki? niye istediği gibi kısıtlayamasın ki? bu çok ilginç bir bakış. Elbette bir şeyi veren verme gücü olan kişi o şeyi alabilir de. Kanımca, İnsanların başka insanlar tarafından elinden alınamayacak bazı hakları olabilmeli ve vardır da.

selami çekmegil
29.12.2006

Sami bey

Sami bey, Şahsıma yönelik iltifatınıza ve iyi temennilerinize yürekten teşekkürler... Ancak konuşmamın ana temasıyla ilgisiz bazı çıkarsamalarınıza katılmam mümkün değil. Ben şahsen düşünsel derinlik sergilemeyen çoklukla tefekkür ürünü olmayan ezberlenmiş bazı sloganik söylem tarzlarının, düşüncenin önünü keseceği, yanlış olduğu, ve bu sebeple yararlı olmadığı kanısındayım. Tekrar teşekkür ve saygı sunuyorum, size... Selami

samigoren
28.12.2006

SELAMİ ÇEKMEGİL'DEN HOŞ BİR SOHBET...

Veysi Erken Hocanın yazısını okudum. Yazı konu "Doğu-Batı Ayrımı ve Batı İzlenimleri" adlı sohbeti dinleyenlerdenim. Selami ÇEKMEGİL abinin, (bazı görüşlerine katılmasamda) sohbette bahsettiği, tesbit ve değerlendirmelerine katılıyorum. Konuşmanın başında geçen ve Sayın Turan GÜVEN'in kitabının kapağında yer alan, "özgürlüklerimin sınırlarını Allah koyar" tespiti herşeyin özetidir. İnsanlık (fert, toplum ve dünya insanlık alemi olarak) acı ve ısdıraplar içinde ise; bunun nedeni Allah'ın koyduğu Hükümlerin değil, beşerin koyduğu hükümlerin uygulanıyor olmasındandır. Özgürlükleri beşer tanıyor ise istediği zaman-istediği gibi kısıtlayabilir, geri alabilir. Halbuki Allah'ın koyduğu kurallar "bakidir ve yere-zamana göre değişmezdir." Veysi Erken ve Selami Çekmegil Hocalarımdan Allah (cc) razı olsun. Hayırlı çalışmalarında başarılar diliyorum. Selam ve Dua ile...

selami çekmegil
17.12.2006

Teşekkür.

Bu yazı daha evvel www.hakbir.org sitesinde yayınlanmış olup oradan alıntılanmıştır. Sayın Veysi Erken hocamıza zarif ilgisi ve sempatisi için yürekten teşekkürler...

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.