SİCİLYA'DA PORTAKAL TADI
Sicilya’da
Portakal Tadı
Sebahattin Özden
Bu benim sinema
üzerine ilk yazım ve öyle derinlemesine bir sinema yazısı yazmaya
filan da hiç niyetli değilim; üstelik de bunun, kendime karşı yapacağım
acımasızca bir gaddarlık olduğunu düşünürken. Onun haricinde
bir film analizi yapmayacağımı böylece –altını çizerek- belirttikten
sonra, şu meşhur portakal faslına geçmeden, filmden yüzeysel de
olsa bahsetmeliyim, sanırım. Bahsi geçen filmi, ‘Baba’yı defaatle
izleyen biri olarak söylemeliyim ki, bu filmden bahsetmek, hele de
benim gibi ilk sinema yazısını kaleme alan biri olarak, oldukça
güç ve benim kadar umursamaz birini bile umarsız bırakabilecek olması
da şahsım adına ukalalık ancak bir film eleştirmeni olmadığıma
göre –ve binlerce defa Sevin Okyay’dan özür dileyerek- bu filmi
anlatabileceğime, belki tahlil edemesem de en azından şu portakal
meselesine değineceğime olan inancım, tamamen filme olan ruhani bağlılığımdan
kaynaklanıyor.
The Godfather
Ortalama bir sinema
izleyicisinin bile “başyapıt” olarak nitelendirebileceği “The
Godfather”, Türkçe’deki ismiyle “Baba” filmi, yönetmen Francis
Ford Copolla’nın inanılmaz kamerasıyla çekilmeden önce, İtalyan
Mafya ailesine mensup kişiler, normal insanlardan ayırt edilebilecek
bir tarzda giyinmiyorlardı. Mafyanın giydiği -tamamen kendilerine
mahsus- çizgili takım elbiseler –ki bu elbiseler pantolon askısı
kullanılarak tutturuluyordu-, Baba filminden etkilenen gangsterlerin
giyim tarzıydı.
Baba, öğrencisinden,
yumurta topuk takımına, politikacısından gangsterine kadar bir çok
erkek üzerinde bu kadar etkili olabilmesinin gücünü acaba nereden
alıyordu? Bu soruya en iyi cevap belki de başka bir filmde, başrollerini
Tom Hanks ve Meg Rayn’ın oynadığı, “Mesajınız Var” isimli
filmde veriliyordu. Meg Rayn’ın Chat Arkadaşına yönelttiği, “Erkekler
için Baba neden bu kadar önemlidir?” sorusuna Tom Hanks, “Baba
bütün soruların cevabını içinde barındırır” diye cevap veriyordu.
“Ona reddedemeyeceği
bir teklifte bulunacağım” repliğinin, insanların kafasına kazındığı
film, Baba’yı canlandıran Don Vito Corleone’nin kızının düğünüyle
başlar ve usta yönetmen filmdeki bir çok karakteri bu sahnede izleyiciye
tanıtır. Bu sahnede Don Vito’nun en küçük oğlu Michael’in,
sevgilisiyle unutamayacağımız bir konuşması vardır. Masum ve temiz
yüzlü sevgili Mike’a sorar: “Mike o adam ne yapıyor öyle, kendi
kendine konuşuyor”. Michael cevap verir: “O Luca Brasi. Babamın
adamıdır” ve bundan sonra Brasi ile Don Vito’nun, Johnny’e iş
vermeyen bir adama yaptıkları ziyareti anlatır. “Babam o adama
reddedemeyeceği bir teklifte bulundu” der. Brasi adamın kafasına
bir silah dayamıştır ve Don Vito adama, bahsi geçen anlaşmanın
üzerinde ya imzasının ya da beyninin bulunacağına dair bir teklif
yapmıştır. Burada ünlü mafya ailesi lideri Al Capone’un, “tatlı
dil ve bir tabanca yalnızca tatlı dilden daha ikna edicidir” sözünü
hatırlatmaya gerek yok sanırım.
Bu ‘reddedilemeyecek
tekliflerin’ haricinde film gözümüze sokmadan binlerce tecrübe
öğretir. Bunlardan bir kaçını sıralayacak olursak:
- Dostunu kendine yakın tut ama düşmanını daha yakın…
- Bir daha Baba konuşurken sözünü sakın kesme.
- Aileye karşı kimsenin yanında olma.
- Sana buluşma (barış görüşmeleri için) teklifi getiren kişi haindir.
- Düşmanından nefret etme. Bu senin yargılarını etkiler.
Portakala Dair
Copolla’nın
filminde portakal ilginç ve gayet ketum bir yer tutarken, aynı zamanda
insan beyninin hani neredeyse tüm loplarında, kıvrımlarında ve
o kendini bilmez sinir ve damarlarında sorular oluşturuyor. Baba’nın
tüm serisinde portakal sanki ölümü temsil ediyormuşçasına, birileri
ölmeden önceki sahnelerde gözümüze çarpıyor.
Mesela Baba vurulmadan
önce manavdan diğer meyvelerle birlikte portakal alıyor. O meşhur
konuşmasında, hani diğer mafya ailelerinin liderleri ile yapılan
toplantıda, ölecek bütün liderlerin önünde portakal bulunuyor.
Baba Don Vito Corleone bir portakal bahçesinde ölmeden önce, dişlerinin
arasına aldığı bir portakal kabuğuyla torununu korkutuyor; onunla
şakalaşıyor.
Serinin ikinci
filminde suikast düzenlenmeden önce Baba kendisine teklif edilen bir
portakalı reddediyor ve suikastten kurtuluyor. Bu filmde de portakalların
can almaya devam ettiğine defaatle şahit oluyoruz.
Yine serinin üçüncü
filminde, helikopter sahnesinde, helikopterin terasa yaklaşmasıyla
her şeyin titremeye başladığı o sahnede, Baba Michael Corleone’nin
önündeki portakal meyve tabağından aşağıya düşüyor ve Baba
o portakalın yerde yuvarlanışını seyrediyor; bu sahnede onlarca
mafya ailesinin lideri ölüyor. Baba Sicilya Kardinaline günah çıkartırken
şeker komasına girdiğinde bir bardak portakal suyu istiyor ve içtiği
o portakal suyu onun komayı atlatmasına yardımcı oluyor. Son olarak
Baba ölürken dikkat ederseniz Baba’nın elinde tuttuğu portakalı
görebilirsiniz.