Konuya ilişkin düşüncelerim

BEN VE BABAM http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=2440&Itemid=52 :roll

İşte Malatya Fikir Kulübündeki Tartışma

Malatya'da fikir kulübünde tartışmalar akademik düzeyde ceryan ederdi. Bülent Sayın ile Selami Bey arasındaki bu iki yazı buna güzel bir misal. İlla benim görüşüm diye inatlaşma olmazdı. Eğer tenkit haklıysa tenkit sahibine teşekkür edilirdi. Selami Bey'in yaptığı gibi.

Cevabi bir şerh ve teşekkür...

Sayın Sayın’ın (tanışırız inşallah) kısmen haklı eleştirisini okudum; uyarıları için teşekkür ediyor, toplantının konusu ile ilgili yer yer aşırı görüntü verdiği kuşkusuz olduğu anlaşılan tezahürat ve hatalarımı -toplantı konusuna olan hissi alakam nedeniyle- mazur görmesini diliyorum. Sair konularda ise, -sanki doğrudan mağdur kendisi imişcesine- yer yer aşırıya kaçan bir hissilik hissediyorum. Aynı salonda başkaca böylesine uzun süreli toplantılara da katıldım. “Refreshing” dedikleri dinlendirici ve doğal olarak yorgunluktan dağılan ilgiyi toparlayıcı molalar verildiğini de gördüm. O konuda belirtmediğim halde sayın eleştirmen doğrudan ilgim olmayan o konuya da girmiş; beni de dahil etmiş… Ben -bu tip konularla gölge düşürülmemesi gereken- bu güzel ve vefalı anma toplantısı için muhterem konuşmacılara, ve bilhassa tertipleyen gayretli, hakşinas ve vefalı Vakıf yöneticilerine yürekten teşekkür ve hürmetlerimi sunuyorum. Eleştiriden hissemi aldım; hatalarımın –bundan böyle- tekrar etmemesi için gerekli özeni göstermem gerektiğini hissettim. Uyarı için teşekkür ederim. Selami Çekmegil

AKEV'E VE SELAMİ BEY'E TENKİT

Acaba Selami Bey’e yakın çevresinden “Çok acelecisiniz, sabırsızsınız” diyen olmuş mu? Olmamışsa ben diyorum. İslam’da “Tenkit’in ibadet olduğunu” en etkili ve keskin bir kalemle vurgulayan, tenkitin, tahkikin kitabını yazan bir babanın evladı olduğu için onun 3 Kasım 2012’de AKEV’in toplantısında kendisi de konuşmacı olduğu halde sırası kendine geldiğinde tenkitini yapması lazım gelirken; hatta konuşmalar bitiğinde - toplantıda Bilal Sürgeç’in de belirttiği gibi- rahmetli Said Çekmegil gibi toplantının değerlendirmesini yapıp, eksik bilgileri tamamlayıp, eğer hatalı ifadeler varsa düzeltmesini yapması gerekirken, bunu yapmayıp - tertip komitesinde olmadığı halde o toplantının organizesinde bulunan gençleri yönlendirmeye kalkışması, “toplantıyı bir an evvel başlatın” diye onlara uyarılarda bulunması, sadece toplantı öncesi 15 dakika konuşması istenen bir konuşmacının konuşması sırasında kulise çıkıp kapıdan kürsüdeki hatibe “konuşmayı bitir” işareti yapması abinin ne kadar sabırsız, aceleci, olduğunu gösterdi. Birinin ciddi bir şekilde onunun bu aceleciliğini ve sabırsızlığını belirtip onu ikaz edip uyarması gerektiğini belirtmek istiyorum. O toplantıda bitir işareti ile hatibin, insicamını bozdu. 12 dakikasında hatip konuşmasını kesip yanımıza geldiğinde “ acaba ağzımdan yanlış bir şey mi sadır oldu “ biz “hayır” dedik. “Ama Selami abi konuşmanı bitir diye işaret yaptı.” Yanlış bir şey mi yaptım diye düşündüm konuşmam tam bitmeden tamamlamak zorunda kaldım. “Orada bulunan bürokrat bir arkadaş “Selami Bey’e niye baktın! size kaç dakika konuşulacağını kim söylediyse ona bakacaktın.!” Bu konuşmacı kendine tanınan 15 dakikayı çok iyi değerlendirmek için bayram tatilinde memleketine gitmeyip Said Abi’nin bütün eserlerini yeniden gözden geçirmişti. Gerçi bu çalışması birikimine çok şeyler katmıştır muhakkak… Said Çekmegil’in 64 yıllık mücadelesini toplumda çok yanlış bir pedojik yanılgıyı Selami abi nerden duymuşsa “insanın algı gücü 45 dakikadır. Sonrasını anlayamaz. Bu toplantı 45 dakikayı geçmemeliydi” dedi. Eğlece toplantıları için bu söz doğru olabilir ancak bir ilim insanın anıldığı bu tür toplantılar için bu geçerli değil. Okullarda, üniversitelerde öyleyse günde 45 dk ders verilsin! Gerçi bazıları da bilir bilmez huyları ve kişilikleri gereği bilgiçlik taslamak babından Selami Bey’e destek oldu; ama biz söyleyelim “Selami Bey bu tür destek laflarını lütfen ciddiye alıp inanmasın!” Said Çekmegil’in Limaon ağacı şiirini okur 1920’lerden 28 Şubata kadar İslam’ın maruz kaldığı haksızlıkları günlerce anlatır sonra “Bu şiir bunu anlatıyor” derim. Bu ülkede abur cubur yazıp geçinen var ki onların şiirlerini Limaon Ağcı şiirinin yanına koymak şiire zulüm olur. Ama bu ülkede paspaye şeyleri yazanlar şair diye pohpohlanır da Said Abi’nin bu yönü pek bilinmez. Limon Ağacı Bu şiir özellikle tek parti dönemindeki İslam’ın serüvenini anlatmaktır. Tarihten bihaber olanlar belki limon ağacını kast ediyor diye okur- öylede insanı hüzünlediren bir yönü vardır.Evet bu şiir acılı bir tarihimizi görkemli bir tasvirle, teşbihle anlatıyor. Tespihimin taneleri Bu şiiri okuyan 200 yıllık İslam milletinin uğradığı işğalleri, istilaları, başsız kalmasının sonuçlarını anlatılıyor.. Bu şiiri Osmanlı Devletinin özellikle saltanatı elinde tutan hilafetin otorite olarak zayıflaması İslam ülkelerinin istilaya uğramasını ciltler dolusu konusu Said Abi öyle herkesin sandığı gibi mahalli bir şair ve fikir adamı değildir. O mütevaziliğinden, Malatya’dan çıkmayışından dolayı hak popüleriteyi kazanamadı. Zaten kendisinin de böyle bir derdi yoktu. Ancak o fikri yönden bırakın Malatya’yı düşünceye ilgi duyan her Müslüman’ı derinden etkiledi. O, Büyük Doğu Cemiyetinin sadece kurucusu değil aynı zamanda teorisyenidir de. Bu toplantıyı ve onu okuyan herkesin akademik düşünceye ve bir bilgi birikiminene sahip olması lazım. yoksa anlayamaz. Zaten o toplantıda protokolün arkasında 2. sıradan itibaren dinleyicilerin elinde not defterleri vardı. Said Çekmegil’le ilgili Asım Öz Bey’in konuşması üç saat sürerdi. Bilal Sürgeç, Said Abi’nin onlarca eserinden ancak üç tanesine o da zamanı sınırlı olduğu için ancak temas edebildi. Toplantı ne kadar uzun olursa olsun Şeyho Duman’ın ve Metin Mengüşoğlunun hatıra üslubu içerisinde anlatıkları insanı sıkmak bir tarafa saatlerce dinlese yorulmayacak türdendi. Selami Abi’nin bir başka isteği bu salon toplantısında –ki bu Ankara’daki istisnasız bütün toplantılar var olan bir adet - çay, simit, peynir ikramı idi. Bu yanlış adeti kim icad etmiş, acaba başkent oluşundan kokteyleren kalma bir adet mi? Kim icad etmiş acaba bunu? AKEV’e Bir Bir Öneri AKEV entelektüel faaliyetler içerisinde bulunan vakıftır. Çok fedakâr yöneticileri vardır. Çalışma sahaları eğitim ve bilgi üzerine yoğundur. Meal, tefsir, siyer çalışmaları Arapça eğitim verilmektedir. Bu konferansla ilgili çalışmalarına bir eleştirim olacak Toplantı Pazar değil de Cumartesi yapılsaydı daha iyi olurdu. Metin Mengüşoğlu Bey’i hem cumartesi hem Pazar günü konuşturmak cumartesi onu dinleyen kitlenin Pazar günkü konuşmasına gelmemsine neden oldu. Bir de AKEV camiasını iki gün üst üste konferans dinlemeleri yordu. Toplantı yeri geç ilan edildi. Telefon cinciri 18 saat önce bildirildi. Genel bir eşetirim. AKV’de haftalık konferanslarında tam toplantının ortasında çay dağıtılıyor. Geçenlerde bir zengin vakfın toplantısında toplantı aralarında insan nefsini körükleyen öyle lezzetli şeyler ikram edildi ki, toplantı başladığında “Bir ara verilse de şu sosisden, şu elli çeşit peynirden, şu havyardan vs tadabilsem.” diye içimden geçirmeye başladım. Ankara’da Müslümanl vakıfların toplantılarına da sirayet eden, toplantıda insanın kimyasını bozan, zihnini ve nefsini meşğul eden bu ikramları külliyen terk etmelidirler. Selami Bey’in bu yöndeki tenkitlerini görmezden gelmelidirler.

Kardeşlerimizle ilgilenmek görevimizdi, biz de gelenlere çok teşekkür ediyoruz.

Tebrik ve Teşekkür...

Toplantıda babamla ilgili olarak en dokumanter konuşmayi yapan Bilal Sürgeç hocamıza; En tahlili konuşmayı yapan Metin Önal Mengüşoğlu kardeşime; en fıkhi anlatımları irdeleyen Şeyho Duman hocama ve de en bilimsel tahlili yapan Asım ÖZ beyefendi kardeşlerime ben de -şahsım ve ailem adına- yürekten teşekkürlerimi ve hürmetlerimi sunuyorum... Tekrar güzel vesilelerle buluşmak üzere...