KEŞDE KALDI YÜREKLER...
KEŞ’DE KALDI YÜREKLER...
Sabahattin TORAMAN 
en heybetli duruşuyla doğmuştu
güne
bugün bir başkaydı bakışı
kabarması göğüs kafesinin
Karayel’e inat
nefeslenişi
değildi
her günki halinde
değildi bugün…Keş…

en heybetli duruşuyla doğmuştu
güne
bugün bir başkaydı bakışı
kabarması göğüs kafesinin
Karayel’e inat
nefeslenişi
değildi
her günki halinde
değildi bugün…Keş…
yükseklerin en yükseğine
ulaşmıştı başı
delmişti sanki
göğün böğrünü ve
tüm beyaz öfkesini akıtmıştı
üzerine
taşıyordu
tam göğüs hizasında
sisten bir kalkan
ve başına geçirmişti
buluttan miğfer
ufku gözler gibi
bir kutlu yolcu bekler gibi Keş..
………………………….
Bilmezdi birçoğu onu
tanımazdı
tanımazdı ki kimseyi o
karanlıkta konuşurdu
konuşurdu aydınlıkta
yalnızca Tanrıyla
ve
birde sevda türküsü vardı
kurtların göz bebeğine vuran
yankı bulan
kartal kanatlarında
kadimden beri Keş
öz yurduna
Budun’una
Alp’ine
Eren’i ne
ve duası vardı
vardı elbet
çakallarla kavgası
sırtlanlarla vuruşması
…………………………….
yükseklerde yer tutmuştu o
asla hesap tutmazdı
yüce ruhlara
yoldaşına
öz gardaşına
ruhunu asla satmazdı
ama
heyhat
o kurmadı belki hesap
bilirdi ki ama
tüm hesaplar üzerinde durur
Mutlak bir hesap
yığınlarca tedbir ne yazar
gelince Takdir
ve tek hecede hercümerc
KÜN!...
……………………………
ey yüce ruh
bilge kişi
kutlu insan
bir lahza evvel
nasılda döküldü ağzından
bu emir
aşkolsun
aşkolsun ferasetine ki
Eren Tac’ı yoksa
Erenler mi bildirdiler
………………………………
İnandık
Yazgı bu dedik
boyun büktük O’ndan gelene
her ne şekil gelir gelsin
akıttık içimize acımızı
elinde
yumru tıkayan nefes
kucağında tüm acılar
ve geldi
sis oldu geldi KÜN!...
Keş’in bağrına can düştü
düştü
yüreğine kahır
kahır ki ne kahır
evlat acısı bu
ağır mı ağır
çok ağır
düştü bir kınalı kuzu
beyaz betona
kucağında beş yoldaşı
ve kardelen çiçeği
üzerinde bir damla kan
o an
dönüştü beyazdan kırmızıya
her şey
ten’in üzerinde üşüdü güneş
güneş dondurdu her şeyi
kaskatı kesildi insanlar
sustu her şey
durdu zaman
başı düştü
kırıldı bel kemiği
ve yığıldı Keş
yalnız
bir fısıltı en derinden
ve acının en zoruyla
Gardaş!.....
ve sustu
sosuza dek…..Keş…
……………………………
ve yankılandı
zirveden en kuytulara
karanlık dehlizlerine beynin
saplandı her yanına
dikenler tenin
bir yanda tüm varlık
diğer yanda o kutlu ses
ve sesle gelen
kınından sıyrılmış bir şiir
ÜŞÜYORUM….
kulaktan kalbe aktı
gümüş grisi kurşun
yaktı
dayanamadı
dayanamazdı
hiçbir şey bu zora
dağlandı
parça parça boşaldı gözlerden
öz yürekler
…………………………..
ya Alp’ler
ya Erenler
hele ki Alperenler
var mı acılarına ölçü
kızgın demir çıplak ten
öldüler dirildiler
dirildiler öldüler
zaman örsü üstünde
elde şok’un çekici
beyinleri dövdüler
dövdüler ama
zinhar dövünmediler
kör kuyuda sessiz çığlık
Yusuflar
artık birer Dua’ydı
uçuşan
gök yüzünde
…………………………….
Sanki
uzaktan
çok uzaktan
bilinen sonun
bilinmeyen sonsuzluğa
değdiği yerden
geldi bir silah gibi
o ses
ve namlusunda
bir şiir
ne sıradandı ses
kelimeler yığınıydı ne şiir
bu bir özlem
bir rüya
Kürşad’ın Vey kıyısında gördüğü
Altaylardan
Tuna boylarına
yılkın kısrak yelelerinde
gün ışığı taşıyan
Rüzgarla at koşturan
çadır kuran
Hıra dağları eteklerinde
Gül Nebi dergahında
diz üstü oturan
bir kutsal davanın öyküsü
“Nizam-ı Alem Ülküsü”
Koca Reis’imin
şehadetini taçlandıran
sevda Türküsü
bu şiir
şehidimin son sözü…
……………………………………
SONSUZLUK YOLCUSU
RUH’UN ŞAD OLSUN….
……………………………………
Sabahattin TORAMAN
İnşaat Mühendisi
ERZURUM
ulaşmıştı başı
delmişti sanki
göğün böğrünü ve
tüm beyaz öfkesini akıtmıştı
üzerine
taşıyordu
tam göğüs hizasında
sisten bir kalkan
ve başına geçirmişti
buluttan miğfer
ufku gözler gibi
bir kutlu yolcu bekler gibi Keş..
………………………….
Bilmezdi birçoğu onu
tanımazdı
tanımazdı ki kimseyi o
karanlıkta konuşurdu
konuşurdu aydınlıkta
yalnızca Tanrıyla
ve
birde sevda türküsü vardı
kurtların göz bebeğine vuran
yankı bulan
kartal kanatlarında
kadimden beri Keş
öz yurduna
Budun’una
Alp’ine
Eren’i ne
ve duası vardı
vardı elbet
çakallarla kavgası
sırtlanlarla vuruşması
…………………………….
yükseklerde yer tutmuştu o
asla hesap tutmazdı
yüce ruhlara
yoldaşına
öz gardaşına
ruhunu asla satmazdı
ama
heyhat
o kurmadı belki hesap
bilirdi ki ama
tüm hesaplar üzerinde durur
Mutlak bir hesap
yığınlarca tedbir ne yazar
gelince Takdir
ve tek hecede hercümerc
KÜN!...
……………………………
ey yüce ruh
bilge kişi
kutlu insan
bir lahza evvel
nasılda döküldü ağzından
bu emir
aşkolsun
aşkolsun ferasetine ki
Eren Tac’ı yoksa
Erenler mi bildirdiler
………………………………
İnandık
Yazgı bu dedik
boyun büktük O’ndan gelene
her ne şekil gelir gelsin
akıttık içimize acımızı
elinde
yumru tıkayan nefes
kucağında tüm acılar
ve geldi
sis oldu geldi KÜN!...
Keş’in bağrına can düştü
düştü
yüreğine kahır
kahır ki ne kahır
evlat acısı bu
ağır mı ağır
çok ağır
düştü bir kınalı kuzu
beyaz betona
kucağında beş yoldaşı
ve kardelen çiçeği
üzerinde bir damla kan
o an
dönüştü beyazdan kırmızıya
her şey
ten’in üzerinde üşüdü güneş
güneş dondurdu her şeyi
kaskatı kesildi insanlar
sustu her şey
durdu zaman
başı düştü
kırıldı bel kemiği
ve yığıldı Keş
yalnız
bir fısıltı en derinden
ve acının en zoruyla
Gardaş!.....
ve sustu
sosuza dek…..Keş…
……………………………
ve yankılandı
zirveden en kuytulara
karanlık dehlizlerine beynin
saplandı her yanına
dikenler tenin
bir yanda tüm varlık
diğer yanda o kutlu ses
ve sesle gelen
kınından sıyrılmış bir şiir
ÜŞÜYORUM….
kulaktan kalbe aktı
gümüş grisi kurşun
yaktı
dayanamadı
dayanamazdı
hiçbir şey bu zora
dağlandı
parça parça boşaldı gözlerden
öz yürekler
…………………………..
ya Alp’ler
ya Erenler
hele ki Alperenler
var mı acılarına ölçü
kızgın demir çıplak ten
öldüler dirildiler
dirildiler öldüler
zaman örsü üstünde
elde şok’un çekici
beyinleri dövdüler
dövdüler ama
zinhar dövünmediler
kör kuyuda sessiz çığlık
Yusuflar
artık birer Dua’ydı
uçuşan
gök yüzünde
…………………………….
Sanki
uzaktan
çok uzaktan
bilinen sonun
bilinmeyen sonsuzluğa
değdiği yerden
geldi bir silah gibi
o ses
ve namlusunda
bir şiir
ne sıradandı ses
kelimeler yığınıydı ne şiir
bu bir özlem
bir rüya
Kürşad’ın Vey kıyısında gördüğü
Altaylardan
Tuna boylarına
yılkın kısrak yelelerinde
gün ışığı taşıyan
Rüzgarla at koşturan
çadır kuran
Hıra dağları eteklerinde
Gül Nebi dergahında
diz üstü oturan
bir kutsal davanın öyküsü
“Nizam-ı Alem Ülküsü”
Koca Reis’imin
şehadetini taçlandıran
sevda Türküsü
bu şiir
şehidimin son sözü…
……………………………………
SONSUZLUK YOLCUSU
RUH’UN ŞAD OLSUN….
……………………………………
Sabahattin TORAMAN
İnşaat Mühendisi
ERZURUM
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.