SELAM SANA YA MUHAMMED MUSTAFA

SELAM SANA YA MUHAMMED MUSTAFA


Halit ÖZDÜZEN
Gelişini haber verdi Nebîler,
Son dönemde gelir Ahmed dediler,
Melekler yoluna güller serdiler,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Nûr-ı çeşmin gönüllerde zevk sefa.

İsrafil ninniler söyledi cana,
Çocuklukta özlem duydun babana,
Anam babam feda olsunlar sana,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Ruhu nakşın gönüllere pür şifa.

Gençliğinde cesur, mert bir civandın,
Doğruluğa ta yürekten inandın,
Muhammedü’l-emin unvanı aldın,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Cemâlin benzerdi hüsn-ü Yusuf’a.

Ceddin İbrahim’in Hanif dininde,
Bazen tüccar oldun Kenan ilinde,
Yalan yanlış yoktu senin dilinde,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Meleklerde olmaz sendeki vefa.

Mirâcına şahit oldu âlemler,
Sevenler müjdeli haberi bekler,
Firâkından yandı bütün felekler,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Gelmek istiyorum senin tarafa.

Çocukla çocuktun, yaşlıyla yaşlı,
Ağzında dualar, gözlerin yaşlı,
Oldukça vakurdun, hep ağır başlı,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Şöhretin yazıldı nurlu Mushaf’a.

Konuşurken sesin gayet sakindi,
Bakışın kararlı, gözler emindi,
Firdevs dedikleri Cennet tenindi,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Allah remzeyledi mim-i hurûfa.

Tenin gül kokardı, nefesin reyhan,
Dünyada sultandın, ukbada sultan,
Seni görmek ister bu fakir her an
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Şefâatin göster koyma A’râfa.

Ahlâkın Kuran’dı âdabın Furkân,
Ashâbın ışıktı, Ehl-i beyt nurdan,
Resul ayrılamaz çâr-ı yarından,
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Ehl-i beyte canlar feda bin defa !

Şah Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin,
Sevdam Zeynep ile Zeynel Abidin,
Sensin kıblem, sensin Kevser, sensin din !(*)
Selam sana ya Muhammed Mustafa,
Her zerrene Halit feda bin defa.

“ Tasavvuf Yolcusu”ndan
Halit ÖZDÜZEN

(*) Bu mısradaki Hz Resullah'a yönelik çok vahim sözlerden teberri ederiz. Muntazam bir kriter takipçisi şair dostumuzdan gelen yayın ricasına mukabele için sayfamızda şiire yer verilmiştir. Kontrolsüz heyecan ve sevgilerin bizi dahi İslama ters düşürmek gibi bir tehlikeye işaret etmeyi İslam bilincimizin bir gereği olarak dercediyoruz. Bu tip akidevi yanlışlara dikkat çekmeden, işaret etmeden geçemedik. Değerli yazarın mazur göreceğini umuyoruz. Saygıyla... Admin

Halit ÖZDÜZEN
dilhan
25.04.2009

Sn. Melitenli'ye

Sayın melitenli, şiir olunca günah sevaba mı oluyor?.. Süleyman Çelebi bir yanlış yaptıysa başka şairlere de yanlış yazma hakkı mı doğuyor?.. Lütfen biraz açık olunuz, lütfen!.. Alara DİLHAN

dilhan
20.04.2009

Raklamlar!..

Reklamları izlediniz...

n.ay
19.04.2009

Gerçekler ancak araştırmalarla anlaşılab

Sn. ÖZDÜZEN’İN düşüncelerini ve yazdıklarını yakından izleyen biriyim. Yazarın “Selam Sana Ya Muhammed Mustafa” isimli şiir özellikle büyük siteler olmak üzere yüzlerce sitede yayınlanmakta olup, tamamından olumlu tepkiler almıştır. Ayrıca diğer şiirlerinin bir kaçı pek çok sitede de yayınlanmaktadır.(“Evvel Zaman İçinde” ve “Bir Dostun Ardından” şiirleri Kriter Org’da da yayınlanmaktadır). ÖZDÜZEN tasavvuf alanında olduğu kadar tarih, sosyoloji ve Sosyal psikoloji alanında da çeşitli araştırmalar yapmış olup, Kriter Org’da dahil olmak üzere yazılı-sözlü birçok dergi ve İnternet sitelerinde yayınlanmaktadır. Özgeçmişinde belirtildiği kadarıyla:“ Aşk Yolcusu” , “Tasavvuf Yolcusu” Ötüken ve “Esma’ül Hüsna” Beyaz Kule Yayınlarından yayınlanmıştır. Ortadoğu coğrafyasında Malatya ve Adıyaman civarını araştırdığı “ Adıyaman Tarih”, Hıristiyan ve Yahudiliğin araştırdığı, “ Hıristiyanlık Tarihi” kadınların sosyal tarihini araştırıldığı çalışmaları yayın için sıra beklediği anlaşılmaktadır. ( Kaynak Esmaü’l Hüsna’daki özgeçmişi) Her edebi metni kendi içinde eleştirilip fikir belirtilmesi uyğun olacaktır. Aksi taktir de düşünceleri yeterli araştırma yapmadan peşin yargıda bulunarak İnsanlara “şucu” veya ”bucu” yaftasıyla yaftalamamak kelimenin en hafifiyle kolaycılıktır! Özdüzen konusunda araştırma yapmak isteyenlere Görmeyenler Birleşme ve Dayanışma Derneğinin yayımladığı “Altın Kalemler Dergisinin son bir iki yılı iyi bir kaynak olacaktır. Çünkü Dergide yazı ve şiirleri kendi sesinden yayımlanmaktadır. Mart 2009 da yayımlanan 86. sayıda “Kadın ve Erkek Üzerine” isimli makalesi kendi sesinden derginin başyazısı olarak yayımlanmıştır. http://dosyalar.gorbirmerkez.com/AK86/AK86.htm Sn. SÜRGEÇ’in yorumuna aldığı röportajda kanaatimce “Kışlaya Bahar Geldi mi ?”şiiriyle “ Evvel Zaman İçinde” şiiri birbirine karışmış olup şiirler aşağıdaki şekliyle çeşitli sitelerde yayınlanmaktadır. KIŞLAYA BAHAR GELDİMİ (Murtaza´ya) Kışlaya bahar geldi mi? Bahar şu dağların ardında, Sesini duyabiliyor musun? Baharın sesi olur mu deme ! Sesi de olur, kokusu da, Ben nefesini bile duyuyorum ılık ılık. Sabrınla çiçekler açacak dağlarda, Sevginle kokuları yükselecek ovalarca, Bazen, baharı bekleyeceksin şafaklarda, Bazen de bahar seni bekleyecek, Sonunda bahar olacaksın ebedi şafaklarda. EVVEL ZAMAN İÇİNDE Evvel zaman içinde, zaman havan içinde, Zamanı öğütmüşler,tarih duman içinde, Masallarda aç yokmuş;herkesin karnı tokmuş. Lafla karınlar doymuş; dipsiz ambar içinde. Bir varmış, bir yokmuşla, Hayallerle, düşlerle, Biraz renklensin diye, masal böyle başlarmış… Deve tellal olur da, pire berber olmaz mı ? Lafla tıraş edermiş, sinekler kaysın diye. Ninemin beşiğini sallamadım desem de, Kimse bana inanmaz, duyanlar çok kızardı. Kabrini kollamaya mezarlığa gittim de, Namı, şanı yanında taşları da kayıptı. Belli ki bir yoksulla, onu da paylaşmıştı. Masallar başka, başka; Gerçekler çok başkaydı ! Yerine servi dikip, rüzgarlara adadım… O günün sonrasında, Olur olmaz her yerde, Gökten düşen üç elmadan birini; Ve masalların mutlu bitişini sorguladım. Masalcının tek başına , Bir elmayı alışını da… Diğer iki elmayı Size, bize Koca ülkeye Bölüştüremedim! “ O’nun hissesine bir elma düşer mi ?” dedim. “Aldırma, alt tarafı masal ” deyip, Üst tarafını geçiştirdiler. Çocuklukta o masallarla uyudum ! Koskoca adamlardan, Şimdi yeni masallar dinliyorum. Ninemin servilerinden uzun… Rüzgarda beşik gibi sallanıyorlar…

Melitenli
19.04.2009

Şiirsellliği Gözardı Etmeyin

Admin ve Tartışmacılar şiirdeki estetiği adeta gözardı ediyor ve akidevi tartışmaya yöneliyor. Süleyman Çelebi'nin Tanrı adına "Gel habibim sana aşık olmuşam" şeklindeki "vahim" mısraının ibadet niyetine mevlid diye okunduğu bir ortamda edebiyat ve şiirsel vadilerdeki dolaşmayı bu derece öne getirmenin bir abartı olarak algılanacağı sanısındayım. Şairin burada makale değil şiir yazdığı gözardı edilmemeli... İ. Melitenli.[B][/B]

bilal sürgeç
17.04.2009

Sanih Bey'e

Sanih Bey, Halit Bey’in tasavvufçu olduğuna kanıt olarak Namık Kemal Zeybek Bey’in bir yazısını göstermişsiniz. O yazıyı ben de okumuştum. Çünkü orada Adıyaman’da sayısız sohbetleriniz olan ve geçen yılda vefat eden Kazım Yardımcı’dan bahsediyordu. Adıyaman’la ilgili yazdığım bir kitapta bu makaleye atıfta bulunmuştum. Halit Bey’i ise Ankara’ya taşındıktan sonra tanıdım. Sürekli okuyan, gayret içerisinde bulunan biridir. Vaktinin büyük bir kısmını eğitime çok ihtiyacı olan ve bu ihtiyacın giderilmesinde önemli katkılar sunan Adıyamanlılar Vakfında çalışarak geçirir. Yalnız şunu da belirteyim ki,onun bu çevrede yazdıkları ve düşünceleri ile fazla anlaşıldığını sanmıyorum. Onun, kendini anlayacak ve anlatacak bir kitleyi henüz bulduğunu da söyleyemeyiz. Halit Bey meyve veren ağaç gibidir. İstenilse çok fayda sağlanabilir. Ankara’ya yerleştikten sonra şunu gördüm: Gençlik döneminde bir yazarın yetişmesi bakımından büyük şehirde bulunması bir avantajdır ancak yaşını başını almış artık genellikle fikirlerini sunacak bir olgulukta bir yazarın büyük şehirlerde bulunmasının avantaj olduğunu sanmıyorum. Şehirin gürültüsü ve yoğunluğu onların fikirlerine ulaşımı engelliyor. Yine söyleyeyim:Ankara’da bulunan bir çok değerin her birinde senelerce kaldığım Elazığ, Malatya, Adıyaman ve Urfa’da kalsalar kitlelerin eğitim bakımdan daha yararlı olacaklarını zannediyorum. Sanih Bey’in Halit Özdüzen’in Tasavvufçuluğa kanıt olarak yukarıdaki makaleyi neden kanıt olarak gösterdiğini anlayamadım. O, Ötüken yayınları arasında, Tasavvuf Yolcusu/Tarikatlar ve Alevilik , Aşk Yolcusu/ Mevlana ve Mevlevilik isimli kitapları ile tasavvufun kitabını yazmıştır. Onun Tasavufla ilgili bir soruya verdiği bir cevabı burada vermek istiyorum: Kitaplarınızın konusunu genellikle tasavvuf. Neden tasavvuf diye soralım? İslam Alemi 1960 yıllardan itibaren, İslamiyet’i anlama ve yaşamada önemli bir arayış geçirmekteydi; Türkiye bu arayışta özellikle öncü rol üstlenmesi gerekirken; fikir hayatı bakımından sınırlı kaynaklara ve yaşayan az sayıdaki düşünce adamına sahipti. Fikir pınarları neredeyse kuruma noktasına gelmişti. Bu olgu 20. yüzyılın başlarından itibaren, -hele Osmanlının yıkılışı ile- kendisini iyice göstermeye başlamıştı. Klasik Tasavvuf ve Tekke anlayışının sonuna geldiğinin sinyallerini vermekteydi! Bir zamanlar oldukça müstesna ve seçkin insanlar yetiştiren bu kuruluşlarda artık son demlerini yaşar olmuştu. Esasen bu kuruluşların bir çoğununun başında yeterli olmayan insanlar Mürşit postunda oturduklarından, gerçek işlevlerinden sapmalar yaşanmıştı. Ayrıca Tasavvuf mensupları için kullanılan “ Sufi ” kavramı Dünyadan el ve eteğini çekmiş Dervişler, Tekke kavramı ise bir nevi “ İslami ruhban ” kurumları olarak algılanır hale getirmişti. Tekkelerde bu olguyu destekler bol miktarda materyal ve görüntü sergilenmekteydi. Tasavvufun başlangıcına uzanan Hicri 4. Yüzyıldan itibaren ekolleşen Tasavvufun merkezinde İnsan-ı Kamil bulunmakta iken, Miladi 20. yüzyıla gelindiğinde bu merkeze Tarikat ve Tekke yerleşmişti. İşte o yıllar ve sonrası Türkiye’de İslam ve Monarşik sistemlerin bağdaşıp, bağdaşamayacağının tartışıldığı yıllardı. (http://www.adiyaman-haber.com/news/1758/Bazen-de-Bahar-Seni-Bekleyecek.html) Halit Bey’in aynı konuşmada bir şiiri de yayınlanmış onu da burada vermek istiyorum: Kışlaya bahar geldi mi? Bahar şu dağların ardında, Sesini duyabiliyor musun? Baharın sesi olur mu deme! Sesi de olur, kokusu da, Ben nefesini bile duyuyorum ılık ılık. Sabrınla çiçekler açacak dağlarda, Sevginle kokuları yükselecek ovalarca, Bazen, baharı bekleyeceksin şafaklarda, Bazen de bahar seni bekleyecek, Evvel Zaman İçinde Evvel zaman içinde, zaman havan içinde, Zamanı öğütmüşler, tarih duman içinde, Masallarda aç yokmuş; herkesin karnı tokmuş. Lafla karınlar doymuş; dipsiz ambar içinde. Bir varmış, bir yokmuşla, Hayallerle, düşlerle, Biraz renklensin diye, masal böyle başlarmış... Deve tellal olur da, pire berber olmaz mı? Lafla tıraş edermiş, sinekler kaysın diye. Ninemin beşiğini sallamadım desem de, Kimse bana inanmaz, duyanlar çok kızardı. Kabrini kollamaya mezarlığa gittim de, Namı, şanı yanında taşları da kayıptı Belli ki bir yoksulla, onu da paylaşmıştı. Masallar başka, başka; Gerçekler çok başkaydı! Yerine servi dikip, rüzgârlara adadım.. O günün sonrasında, Olur olmaz her yerde, Gökten düşen üç elmadan birini Ve masalların mutlu bitişini sorguladım. Masalcının tek başına, Bir elmayı alışını da... Diğer iki elmayı Size, bize Koca ülkeye Bölüştüremedim! "O"nun hissesine bir elma düşer mi? dedim. "Aldırma, alt tarafı masal" deyip, Üst tarafını geçiştirdiler. Çocuklukta o masallarla uyudum! Koskoca adamlardan Şimdi yeni masallar dinliyorum Ninemin servilerinden uzun... Rüzgârda beşik gibi sallanıyorlar... Halit Özdüzen

Sanih
16.04.2009

Halit bey tasavvufçudur!

İnetrentten aldığım bir metne göre İşte kanıtı: "IŞIĞA DOĞRU Kazım Yardımcı ve kitapları 29.08.2003 NAMIK KEMAL ZEYBEK tercuman ILGAZ Kaymakamlığı'mdan sonra o zaman ki adıyla mahrumiyet hizmetine gitmem gerekiyordu. Nasibimde Kahta vardı. 1974 yılının Aralık ayında, kışın en yoğun günlerini yaşayan Erzurum'dan Adıyaman'a geldiğimde yağmurlu bir gündü ve her yer yemyeşildi. İlk 'hoşgeldiniz' ziyaretlerinde sohbetler de başladı. Söz, maneviyat konusuna gelince İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen, sonradan Albay olarak Mardin İl Jandarma Komutanı iken şehit edilen Rıdvan Özden dedi ki: - Sizin anlattığınız bu konuları bilen bir kişi daha var burada, tapu sicil memuru Kazım Yardımcı.. Tapucuyu çağırdım ve kendisine sordum, 'Hayır efendim benim bir şey bildiğim yok' dedi. Üsteğmen üsteledi: - Efendim alçakgönüllülük yapıyor, kitabı var. Kitabı istedim ve bir gecede bitirdim. 'Su gibi içtim' desem daha doğru olacak. Adı: Varlık... İlçelerde az çok okuyan kişinin en çok yoksunluğunu çektiği, bildiklerini tartışacağı okuyanları bulmaktır. Ben birisini bulmuştum. Ertesi gün 'Kazım bey, akşamları iş saatlerinden sonra sizinle bu işleri söyleşelim olur mu?' dedim. 'Tahrirat katibiniz de bu işlerden anlar efendim, o da gelsin mi' dedi. Bütün bir 1975 yılı akşamları, köylerde değilsem ve işim yoksa Kazım Yardımcı ve Halit Özdüzen ile tasavvuf sohbetleri yapmakla geçti. Tapucu aynı zamanda toplumcuydu. Siyaset de konuşuyorduk. Başbuğ'un buyruğu DOĞRUYU söylemek gerek. Onlara yetişebilmek ve söyleşileri tadında sürdürebilmek için tasavvufla ilgili çok kitap okudum. Kendi çapımda bir uzman olmuştum. Zaman zaman 'Benim ne işim var tasavvufla. Ben yöneticiyim, benim ne işime yarar...' diye kendime takılıyordum. Kazım Bey'in cevabı 'Hiçbiri boşuna değildir. Günü gelince anlayacaksınız' derdi. Günü geldi, 1977 yılında Rahmetli Başbuğ ülkücülerin eğitimi işini bana verdiğinde ana konu 'Ahmet Yesevi ve Alperenler' olacak dedi. Tasavvuf bilinmeden Pir-i Türkistan nasıl anlatılacaktı... Tasavvufu bilmek isteyene KAZIM Yardımcı, bugün yetmiş yaşında. Şimdi iyice olmuş ve değerli kitaplar yazıp yayınlıyor. Biliyorum ki işi sadece kitaplardan değil, Varlık kitabını da okuyarak öğreniyor. Tasavvuf konusunda bilgili olmak isteyenlere Yardımcı'nın kitapları çok yardım edecektir. Açık seçik ve anlaşılması kolay bir anlatım var. Dili arı duru. Varlık, İslam'da Mezhepler ve Yükseliş, Günahsızlar, İnsanda Yükselme ve en son kitabı İslam'da Şeriat ve Tarikat. Kitabın arka kapağından alınmış bazı sözler: 'Cumhuriyet ve özgürlük olmayan yerde gerçek dine, dindarlığa, gerçek Müslümanlığa yer yoktur.' Son söz Yunus Emre'den: - Şeriat, Tarikat yoldur bilene / Marifet, Hakikat onda içeri IŞIĞA DOĞRU Kazım Yardımcı ve kitapları 29.08.2003 NAMIK KEMAL ZEYBEK

bülent sayın
15.04.2009

SEVGİDE ÖLÇÜ OLMALI

Hayatını sahih dinin anlaşılması yolunda harcamış ve bu alanda okul kurmuş Sait Çekmegil gibi bir tarihi şahsiyetin öğrencilerinin kurduğu bir sitede bu tür şiirlere yer verilmesini şiiri yazanın uyarılması açısından sakıncalı görmedim. Rahmetli Sait Abi tarihi tenkitlerini bu tür ifadeleri söyleyenlere karşı yapardı. Eğer Halit Bey, arkadaşınızsa onun Ahret iyiliği için uyarılması lazım. Çünkü yazıya geçen herşey kalıcı oluyor. Halit Bey, özellikle “Ben Doğuyum Şiir”nde gösterdiği gibi şairlik yeteneğine sahip biridir.Bu yeteneğini sahih İslam'ın anlaşılmasında, hatta herhangi bir alanda edebiyatın gelişmesinde kullanırsa çok daha faydalı olur. Tarih şunu göstermiştir ki Hak dinleri karşı düşmanların saldırısı bozmamıştır. Bozan şey gerçek olandan ayrılarak,ilmin yerine ölçüsüz duygusallık,heyecan,sevgi gösterileri ve sözleri bozmuştur. Bu özellikle tasavvufçularda daha çoktur. Yazar Halit Özdüzen “Ben Doğuyum Şiirinde” olduğu gibi bu şiirinde de tarihi çok güzel özetliyor: da tarih var: Gençliğinde cesur, mert bir civandın, Doğruluğa ta yürekten inandın, Muhammedü’l-emin unvanı aldın, Ceddin İbrahim’in Hanif dininde, Bazen tüccar oldun Kenan ilinde, Yalan yanlış yoktu senin dilinde, Çocukla çocuktun, yaşlıyla yaşlı, Ağzında dualar, gözlerin yaşlı, Oldukça vakurdun, hep ağır başlı, Bu mısralar tarihi birer hakikat. Yazarın bu ideallerini bir çok siyer kitabında görmek mümkün. Hatta Efendimiz(as) insanı i yönünü çok güzel özetliyor: Çocukla çocuktun, yaşlıyla yaşlı, Ağzında dualar, gözlerin yaşlı, Oldukça vakurdun, hep ağır başlı, Konuşurken sesin gayet sakindi, Bakışın kararlı, gözler emindi, Fakat üstadımız tasavvu coşkusuna birden kendini kaptırıyor. İmternet vasıtasıyla dünyay hitap ediyoruz. Bu şiiri okuyan Şu mısradan anlamaz: Dünyada sultandın, ukbada sultan, Hz Peygamberin gözle görünen en büyük başarısı çok ilkel ve geri bir toplumu fazla değil on yıl içerisinde-Hicretten sonra- devrin en büyük gücü haline getirmiştir.Eğer övülecekse elle tutulan gözle görülen bu başarısı anlatılmalı. İnsanlığın kurtuluşu bu başarının hikmetinde saklı bu işlenmeli. Yoksa bazılarının olmayan şeyleri- iyi niyetle de olsa anlatmaları- araştırmacı ilmi tarihçiliğin var olduğu bir dünyada müslümanlara yapılmış çok büyük bir hatadır Editörün uyarısına aynen katılıyorum ve Halit Bey’den sahih, belgeye dayanan şiirler bekliyoruz.

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.