Zafer dolu aylar vesilesiyle mecburi Türkçe bir şiir:

Zafer dolu aylar vesilesiyle mecburi Türkçe bir şiir:
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ FARKLIYDI
Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Sürat

Çok gür bir sesle, “Allah Allah” nidasında ustalaşanların sesini
Dünya duydu!
Fakat muharebe meydanına mermi taşıyan kadının bebesini,
Uyandıracak ölçüde bir desibelden
Çok uzaktaydı o nida; tınlıyordu, gönüldeki bir telden!

Farklı savaş böyleydi
Şimdi,
Aykırı fikirler yöneltmeli olağanlara:

Bozguna uğrattığınız bir ordunun
Askerlerine, işaret parmağınızı upuzun
Sallayarak: “Yakalarsam görürsünüz”
Deme âdetiniz var mı?

Ya onların durumu
Nedir?
Bana muharebe günlüklerini getir!

Onlar da-diyelim ki-başlarıyla,
“Görüşeceğiz”
Manasında
Tehdit savururlar mı?
Bu tehditlerin yaygın olduğu coğrafi bölgeler,
Geniş mi, dar mı?

Her
Nefer,
Savaşırken bağırır mı?
Neferler
Birer
Karateci mi; bu gürültü ne?

Bakın köylü kadınlar,
Savaşı seyrettikleri tepeden
Hep birden,
Tepki veriyorlar yine:
“Kesin gürültüyü be,
Nerden çıktı bu harp
Niçin bağrışıyorsunuz?
Bari hasımlarınızı darp
Eylerken efendiliği koruyun ülen!”

Savaşlar tuhaf da,
Barış görüşmeleri makul mü?
Karşı heyetin başkanına yekten,
“Yeşil ceviz reçeli-guatıra-iyi gelir” demek,
Akıllı vicdan mı, hayırsever akıl mı?

Mesela Sevr Anlaşması “yapılırkene”,
Yine başımıza ekşimişti birkaç kene.

Barış Masasına oturmak,
İşkembecide arkadaş masasına oturmaya benzemez…
Diyelim ki,
Heyetler arası görüşmelerde,
Biri tutup gömleğinizden çekerek, “cııırt” diye yırtıverse,
Ve
Adının Ayşe teyze olduğunu belirtip, çamaşır suyunuzu
Değiştirmenizi önerse,
Tövbe tövbe;
Ağzımdan yel alsın,
Şiirin üstü kalsın!
Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Sürat
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.