68 KUŞAĞI ve ATATÜRK
68 KUŞAĞI ve ATATÜRK 

Taha AKYOL
İNGİLİZ Kraliçesi II. Elizabeth, 1971’den sonra şimdi ikinci defa ülkemizi ziyaret ediyor. Sarkozy ve Merkel’in kapıldığı ‘Avrupa-santrik’ saplantılardan uzak duran dost ülkenin Kraliçe’sini saygıyla selamlıyorum.
Kraliçe’nin amcası Kral VIII. Edward da Eylül 1936’da Atatürk Türkiye’sini ziyaret etmişti.
Kraliçe’nin amcası Kral VIII. Edward da Eylül 1936’da Atatürk Türkiye’sini ziyaret etmişti.
Faşist İtalya’nın Doğu Akdeniz’den ve Ege adalarından Türkiye’ye yönelttiği tehdide karşı İngiltere ile ittifak yapmak isteyen Gazi, Kral’a olağanüstü bir ilgi ve dostluk göstermişti. Prof. Hikmet Özdemir’in Atatürk ve İngiltere adlı kitabında bu konuda ayrıntılı bilgiler vardır.
İngiltere o sırada hem Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye önem veriyor hem Mussolini’yi Hitler’in kucağına itmemek için Türkiye ile aleni bir ittifaka yanaşmıyordu.
Atatürk’ün, hasta yatağında, Eylül 1938’de Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü’ye verdiği son onay, Fransa ile yapılacak ittifaka İngiltere’nin de dahil edilmesinin şart koşulmasıdır.
Mussolini Hitler’le anlaşıp biri Arnavutluk’a, öbürü Çekoslovakya’ya saldırdıktan sonra İngiltere Türkiye ile ittifak yapmak isteyecek, fakat Atatürk vefat ettiği için imzayı İsmet Paşa atacaktır.
Farkları yok etmek
68 Kuşağı ise, Gazi’yi Che Guevara ve Ho Şi Minh’le aynı safta görüyor ve gösteriyordu. Bir grup bu tabloya Mao’yu ekliyordu.
“Ulusalcı sol” sitelerde hâlâ aynı şey yapılıyor.
Evet, Mustafa Kemal Paşa da Mao ve Ho da işgalcilerle savaştı. Ama bu kadar benzerlik, aralarındaki büyük farkları örtmeye yetmez.
Che’ye gelince; evet romantizme saygı duyalım ama bir Allah’ın kulu çıkıp da Che’den “devlet adamı” diye bahsedebilir mi?!
Bunları ne Atatürk’ü ululaştırmak ne de diğerlerini küçümsemek için yazıyorum!
Aralarındaki muazzam farkların önemini vurgulamak için yazıyorum.
“Devrimci” ve “antiemperyalist” kelimelerinin altına bu çok farklı resimleri dizerek aralarındaki işlev ve istikamet farklarını yok etmek tarihe saygısızlıktır. Dahası, bu kavramları muğlak hale getirerek ideolojik bir büyüye dönüştürmektir.
Az mı kurban verdik ideolojik büyülere?
Kim ileri görüşlü?
Atatürk’ün “hiçbir emperyalist devletle antlaşma imzalamadığı”nı söylemek bu ideolojik büyünün yanılgısıdır.
Bu kurgunun baş mimarlarından Doğan Avcıoğlu, bir darbe ile Türkiye’nin ‘dünya’sını değiştirmek amacıyla böyle bir ideolojik büyüye sarılmıştı.
Yakup Kadri bile Atatürk’ün “kimseden yardım almadan, kimseyle ittifak yapmadan” Milli Mücadele’yi yürütüp ülkeyi yönettiğini yazabilmiştir! Onun amacı ise sadece ululaştırmaktı.
Ne amaçla olursa olsun, karmaşık tarihsel gerçekliğin ideolojik şablonlarla örtülmesi bugüne bakışta da körlük yaratıyor.
Tarihte de günümüzde de şartlara göre ittifaklar yapılır, gerekirse değiştirilir. Mustafa Kemal de Milli Mücadele sırasında Bolşevik Rusya ve İslam dünyası ile ittifak yapmış, yardım almıştır! Lozan’la birlikte Batı’ya yönelmiş, kredi almış, İngiltere ve Fransa ile ittifak için ömrü vefa etmemiş, imzayı İnönü atmıştır.
Türkiye iyi ki 68 Kuşağı’nın, Avcıoğlu’nun, Mihri Belli’nin şablonuna uyarak Che’lerin, Ho’ların, Nâsır’ların, sonra da Enver Hoca ve Mao’ların dünyasına kaymamış, Batı siyasetini sürdürmüştür!
Bakın, Çin Mao’nun, Vietnam da Ho’nun yolunu terk etti; kimler ileri görüşlü imiş, belli değil mi?
İngiltere o sırada hem Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye önem veriyor hem Mussolini’yi Hitler’in kucağına itmemek için Türkiye ile aleni bir ittifaka yanaşmıyordu.
Atatürk’ün, hasta yatağında, Eylül 1938’de Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü’ye verdiği son onay, Fransa ile yapılacak ittifaka İngiltere’nin de dahil edilmesinin şart koşulmasıdır.
Mussolini Hitler’le anlaşıp biri Arnavutluk’a, öbürü Çekoslovakya’ya saldırdıktan sonra İngiltere Türkiye ile ittifak yapmak isteyecek, fakat Atatürk vefat ettiği için imzayı İsmet Paşa atacaktır.
Farkları yok etmek
68 Kuşağı ise, Gazi’yi Che Guevara ve Ho Şi Minh’le aynı safta görüyor ve gösteriyordu. Bir grup bu tabloya Mao’yu ekliyordu.
“Ulusalcı sol” sitelerde hâlâ aynı şey yapılıyor.
Evet, Mustafa Kemal Paşa da Mao ve Ho da işgalcilerle savaştı. Ama bu kadar benzerlik, aralarındaki büyük farkları örtmeye yetmez.
Che’ye gelince; evet romantizme saygı duyalım ama bir Allah’ın kulu çıkıp da Che’den “devlet adamı” diye bahsedebilir mi?!
Bunları ne Atatürk’ü ululaştırmak ne de diğerlerini küçümsemek için yazıyorum!
Aralarındaki muazzam farkların önemini vurgulamak için yazıyorum.
“Devrimci” ve “antiemperyalist” kelimelerinin altına bu çok farklı resimleri dizerek aralarındaki işlev ve istikamet farklarını yok etmek tarihe saygısızlıktır. Dahası, bu kavramları muğlak hale getirerek ideolojik bir büyüye dönüştürmektir.
Az mı kurban verdik ideolojik büyülere?
Kim ileri görüşlü?
Atatürk’ün “hiçbir emperyalist devletle antlaşma imzalamadığı”nı söylemek bu ideolojik büyünün yanılgısıdır.
Bu kurgunun baş mimarlarından Doğan Avcıoğlu, bir darbe ile Türkiye’nin ‘dünya’sını değiştirmek amacıyla böyle bir ideolojik büyüye sarılmıştı.
Yakup Kadri bile Atatürk’ün “kimseden yardım almadan, kimseyle ittifak yapmadan” Milli Mücadele’yi yürütüp ülkeyi yönettiğini yazabilmiştir! Onun amacı ise sadece ululaştırmaktı.
Ne amaçla olursa olsun, karmaşık tarihsel gerçekliğin ideolojik şablonlarla örtülmesi bugüne bakışta da körlük yaratıyor.
Tarihte de günümüzde de şartlara göre ittifaklar yapılır, gerekirse değiştirilir. Mustafa Kemal de Milli Mücadele sırasında Bolşevik Rusya ve İslam dünyası ile ittifak yapmış, yardım almıştır! Lozan’la birlikte Batı’ya yönelmiş, kredi almış, İngiltere ve Fransa ile ittifak için ömrü vefa etmemiş, imzayı İnönü atmıştır.
Türkiye iyi ki 68 Kuşağı’nın, Avcıoğlu’nun, Mihri Belli’nin şablonuna uyarak Che’lerin, Ho’ların, Nâsır’ların, sonra da Enver Hoca ve Mao’ların dünyasına kaymamış, Batı siyasetini sürdürmüştür!
Bakın, Çin Mao’nun, Vietnam da Ho’nun yolunu terk etti; kimler ileri görüşlü imiş, belli değil mi?
(15 Mayıs 2008 tarihli Milliyet'ten)
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.