AK Parti giderse?..
AK Parti giderse?..
Serdar Arseven - Vakit
MKYK toplantısı öncesinde…
Bir AK Parti yöneticisi ve ben…
Bu mesele üzerine “fikir jimnastiği” yaptık…
Öncelikle;
AK Parti “bir seçim daha” kazanır mı?..
Yönetici; “Kazanır” dedi…
Ben; “Kazanmaktan ne anladığımıza bağlı!..”
Bir AK Parti yöneticisi ve ben…
Bu mesele üzerine “fikir jimnastiği” yaptık…
Öncelikle;
AK Parti “bir seçim daha” kazanır mı?..
Yönetici; “Kazanır” dedi…
Ben; “Kazanmaktan ne anladığımıza bağlı!..”
•
Yönetici’ye göre, “yüzde 40 kazanmak anlamına gelecek.”
Hedef, “muhtıra”ya ilâve “367 saçmalığı” sayesinde elde edilen yüzde 47’nin değil, yerel seçimlerdekinin üstü.
Bunlar söylenince;
“Ben de sizin gibi düşünüyorum” dedim;
“AK Parti bir dönem daha götürür. Bir miktar oy kaybedebilir ama tek başına hükümet kurmasına yetecek oranı bulur.”
***
Yönetici; “CHP aynı kalır, MHP belki çok az oy arttırır. Saadet ise bu dönem büyük patlama yapamaz” dedi.
Ben; “CHP, MHP öyle. Saadet’e gelince… Büyük patlama olmayabilir ama hazineden yardım alabilmelerini ve bir sonraki seçime daha da iddialı bir şekilde hazırlanabilmelerini sağlayacak orana ulaşmaları sürpriz olmaz.”
Buna itiraz;
“Sayın Başbakan bu partinin başında oldukça orası çok zor!” cümlesiyle geldi.
•
Tamam da…
Oy dediğin “çantadaki keklik” değil ki?..
Zirve ile dip arasında başdöndürücü geçişlerin yaşandığı bir ülkede, Sayın Yönetici’nin ve benim “AK Parti en azından bir dönem daha götürür” yollu tahminlerimin kıymet-i harbiyesi ne olabilir ki?..
Siyasette bir saat çok uzun süre…
Bir sene iki sene;
yüzyıl, iki yüzyıl gibi…
“Açılım” meselesinin nereye varacağı hiç belli değil;
“Âbad” etme ihtimali kadar “yerle bir” etme ihtimali de var…
Nitekim;
İktidar önde gelenleri de “açılım”dan her bahsettiklerinde; “Risk”e, “Ödenmesi göze alınan bedellere” dikkat çekmekteler!..
“Ne pahasına olursa olsun!..”
“Dil”e kolay!..
•
Diyelim ki öyle bir durum oldu…
AK Parti gitti ve yerine Ergenekon’a direkt destek veren CHP ile dolaylı destek veren MHP’nin ortak olduğu bir yapı geldi…
“Olmaz, olamaz” denebilir…
Lâkin, hesapları “Kışa göre yapmak” da yanlış değildir!..
•
Yöneticiye sordum;
“Kışlık erzağınız var mı?..”
•
Cevabını kabaca aktarmak gerekirse…
1-Hayır kışlık erzak maalesef yeterli değil!.. AK Parti, aradan yedi sene geçmiş olmasına rağmen etkisini “gittiği zaman da” gösterebilecek bir yaygınlık, hele “derinlik” sağlamış durumda değil!..
2-Bir iktidar değişimi olsa, arkadaşlarımızı -Allah muhafaza- hallaç pamuğu gibi atarlar!..
3-Bürokraside, hâlâ “eski tüfek” hakimiyeti var. AK Parti’yi oluşturan “geleneğin” bürokrasiye getirilen mensupları kırtasiye işlerinin yanı sıra, riskleri de üstleniyorlar. Buna mukâbil, bu iktidarın gitmesi halinde dâhi kendilerine koruma sağlayacak dizayn gerçekleştirilebilmiş değil.
4-AK Parti, “din üzerinden siyaset yapmamak” meselesini biraz fazla abarttı ve “farklı kesimlere” gereğinden fazla imkân sağladı. Bunlar yarın öbür gün başa dert olabilir!..
5-Ergenekon çevreleri, “rövanş” arzusu ile yanıp tutuşmaktalar. Yarın öbürgün, AK Parti’nin iktidardan uzaklaşması halinde, rövanşist zihniyet, bugünkü “bürokrasi” içinde ve hatta AK Parti tarafından bürokrat yapılanlar içinde çok sayıda “destekçi” bulabilecektir.
6-Abdülhamid Han Hazretleri’nin, “içlerindeki mücadelelerden de istifa ederek karşıtları tüketme stratejisine” zıt olarak, karşıtlara şirin görünerek yol alabileceğini zanneden ittihatçı kafanın yanlışları Osmanlı’yı bitirdi. AK Parti de böyle bir ‘bitiş’e muhatap olmamak için bürokraside ‘derinlik’ sağlamaya çalışmalıydı.
Bunu zaman zaman denedi ama bugün için “İktidardan gitsek de gücün en azından bir bölümü bizde olur” diyebilecek durumda değiliz.
•
Evet; burası böyle…
Aslına bakarsanız, diğer alanlarda da böyle bir durum var.
Mesela sendikacılıkta.
İşte; ikide bir “AK Parti’nin arka bahçesi” olduğu yönündeki eleştirilere muhatap olan Hak-İş Sendikası, bırakın AK Parti sonrasında hâlinin ne olacağını;
Bugün bile güç belâ devam edebiliyor yoluna!..
CHP, bugünkü iktidarın gücünün yarısına sahip olduğu dönemlerde, “arka bahçesi”ni âbad etmişti.
Günümüze gelince…
Hak-İş;
hem “arka bahçe” ithamlarına muhatap, hem de bu dönemin dertlisi…
Genel Başkan Yardımcısı, Hizmet İş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan’la gerçekleştirdiğimiz ve Vakit’in manşetinde yer alan söyleşiyi okudunuz…
Bu vatansever sendikacılar bir yandan rejim partisinin arka bahçesi, “terörist sendika”nın taşlı, sopalı, silahlı, otomobilli saldırılarına uğrarken…
Ve de; Rejim partisinin ele geçirdiği belediyelerdeki yönetimler tarafından kapı dışarı edilirken…
Diğer yandan da birçok AK Partili Belediye’nin “dışlama”larına muhatap oluyorlarmış…
Saydığıma göre;
Tam 450 AK Partili Başkan, “AK Parti’yi iktidara taşıyan Hak-iş’e bağlı Hizmet İş’le çalışmayı” reddetmekte!..
“Solcularla iş tutarsam iyi imaj yaparım” kompleksiyle Hak-İş’i dışlayan bu Başkanlar, “AK Parti iktidardan giderse ne olur?” gibi bir endişe içinde değiller şüphesiz!..
AK Parti giderse başkası gelir…
Ve bu arkadaşlar oralarda da yerlerini alır!..
•
Medya da öyle;
Bilir misiniz ki, “Silivri Sanıklarının yatağı” haline gelmiş durumdaki Cumhuriyet gazetesi, “Kamu ilânlarından” en fazla pay alanlar arasındadır!..
•
Başlığımıza dönelim: AK Parti giderse ne olur?..
Hiç…
Yöneticilerinin de ifade ettiği gibi;
“Son dönem iyi değerlendirilmezse…”
“Maalesef.”
“Hiç!..”
yazıdaki tespitleri doğrulayan rezâlet!.
yazıdaki tespitleri doğrulayan rezâlet!.. Serdar Arseven - Vakit,2009-10-09 Geçtiğimiz Cumartesi günü, “AK Parti giderse?” sorusuna cevap aramıştık... Evet ya giderse?.. Üstün performansının yanı sıra rakiplerinin büyük bir bölümünün profilindeki “alçaklık”tan dolayı önümüzdeki ilk genel seçimde fazla problem yaşamayacak gibi görünüyorlar. Lâkin, hiçbir oy da çantada keklik değil. “Yaz” beklentisindeki AK Partililer için, “hesapları kışa göre yapmanın” ne gibi bir sakıncası olabilir ki... En iyisi, “en kötüsünü de” hesaba katmak değil mi?.. ¥ İşte biz o yazımızda; kamuoyunun çok yakından tanıdığı etkili bir Ak Parti yöneticisinin, “Kışa hazır mısınız?..” sorusuna verdiği karşılığı yansıtmıştık. Tekrarlayacak olursak: 1- Hayır kışlık erzak maalesef yeterli değil!.. AK Parti, aradan yedi sene geçmiş olmasına rağmen etkisini “gittiği zaman da” gösterebilecek bir yaygınlık, hele “derinlik” sağlamış durumda değil!.. 2- Bir iktidar değişimi olsa, arkadaşlarımızı -Allah muhafaza- hallaç pamuğu gibi atarlar!.. 3- Bürokraside, hâlâ “eski tüfek” hâkimiyeti var. 4- AK Parti, “din üzerinden siyaset yapmamak” meselesini biraz fazla abarttı ve “farklı kesimlere” gereğinden fazla imkân sağladı. Bunlar yarın öbür gün başa dert olabilir!.. 5- Ergenekon çevreleri, “rövanş” arzusu ile yanıp tutuşmaktalar. Yarın öbürgün, AK Parti’nin iktidardan uzaklaşması halinde, rövanşist zihniyet, bugünkü “bürokrasi” içinde ve hatta AK Parti tarafından bürokrat yapılanlar içinde çok sayıda “destekçi” bulabilecektir. 6- “İktidardan gitsek de gücün en azından bir bölümü bizde olur” diyebilecek durumda değiliz. ¥ Evet, bir “AK Parti yöneticisi”nin bizim de yüzde yüz isabetli bulduğumuz tespitleriyle vaziyet bu... AK Parti bir gitsin; bugünkü kadrolarını üç günde silerler... Ve bunların çok azı; esmesi kaçınılmaz olan “terör rüzgârına” göğüs germeyi göze alabilir!.. AK Parti’nin bir “Ergenekon iktidarında” çatışmayı göze alabilecek kaç adamı var Allah aşkına!.. ¥ Daha fazla dağıtmadan, bu yazının başlığına dönmüş olalım: Hangi “rezalet”tir tespitlerimizi doğrulayan?.. Büyük ihtimalle tahmin ettiniz; O güzelim camilerimize, “Ergenekon sloganlarının” yerleştirilmesinden bahsediyorum!.. İstanbul’un Fethi dolayısıyla gerçekleştirilen kutlama programına “Ergenekon sloganlarının” yer aldığı “mahyaların” eklenmesi ne büyük rezalet. Bu rezaletin tespitlerimizi doğrulayan tarafı da şu: İktidarda AK Parti varmış, yokmuş... Oralardaki “bazı bürokratlar” hiç mi hiç takmıyor!.. Her Ergenekoncu, “babalar gibi” devam ediyor bildiğini yapmaya!.. Bu dönemde bile bunu yapabiliyorlarsa eğer; Hesap et; neler yaparlar Ak Parti gittiğinde!.. ¥ Tezgâh yaman. Birileri... “Kandan beslenen birileri”... Bundan dolayı da, “Çatışmaların sona ermesinden endişe eden birileri”, Hükümet öncülüğünde başlatılan “açılım” çalışmalarını sabote etmek istedi!.. Bunun başka bir izahı yok!.. ¥ Bu alanda yani “cami alanında” isimleri geçen iki kuruluş var: Biri Diyanet, diğeri Vakıflar Genel Müdürlüğü... Diyanet’in açıklamasını hep birlikte okuduk: “Bilindiği üzere, 24/05/1985 tarih ve 18763 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Camilerin Bakım, Onarım, Temizlik ve Çevre Tanzimi Yönetmeliği’nin 6. Maddesinin d bendi gereğince, tarihi camilere mahya kurdurmak görevi Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aittir. İstanbul’un Kurtuluşu’nun 85. Yıldönümü Kutlamaları kapsamında, İl Kutlama Komitesi toplantısında alınan kararla, Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ‘İstanbul’un belli başlı camilerine 6 Ekim gününe mahsus olmak üzere günün anlam ve önemini belirtir şekilde mahyalar asılması’ görevi verilmiştir. Mahyaların içeriği, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından İstanbul Müftülüğümüzle görüşülmeden belirlenmiş ve bilgi verilmeden Sultan Ahmet, Süleymaniye, Eminönü Yeni, Eyüp Sultan ve Üsküdar Cedîd Vâlide Camii minarelerine asılmıştır.” ¥ Evet topu tamamen Vakıflar’a atıyor Diyanet. Dün, Genel Müdür Yusuf Beyazıt’la görüştüm. Kendisini uzun yıllardır tanırım; dürüst ve başarılı bir bürokrattır. “Terörün sona ermesini” hedefleyen açılım çalışmalarına nasıl destek verdiğini de bilirim. Böylesine “kirli bir tezgâhtan” haberdar olabilseydi, mutlaka bir şeyler yapardı. Ben böyle düşünüyordum; kendisi de düşüncelerimi destekleyen ifadeler kullandı. Ve olayla ilgili incelemeyi büyük bir hassasiyetle sürdürdüklerini söyledi. ¥ Bu işin kararını Vali Yardımcısı Yıldırım Kadıoğlu Başkanlığı’ndaki bir “Kutlama Komitesi” vermiş... Komite’de Vali yardımcısının yanı sıra, “Asker” var, Müftülük’ten, Vakıflar’dan temsilci var. ¥ Diyanet kaynakları, Komite’nin mahyalara ne yazacağını belirlemediğini, sadece genel bir çerçeve çizdiğini, bu çerçevenin içini ise Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün doldurduğunu öne sürüyor. Bu yöndeki beyanlara itibar edecek olursak şöyle bir sonuç çıkar: Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden (en az) ‘Bir yönetici’ hem Hükümet’e hem Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a hem de Genel Müdür Yusuf Beyazıt’a büyük bir oyun oynadı!.. Komite, içeriği belirlemediyse bu konudaki inisiyatifi tamamen Vakıflar’a bıraktıysa durum böyle. Yok. “Kutlama komitesi”nin içeriği yani mahyalarda nelerin yazılacağını belirledi ise... Vakıflar Bölge Müdürlüğü yine sıyrılamıyor işin içinden. Zira, “Komite”de adamları var!.. Ve “Müftülüğün” yani Diyanet’in de var. Oradaki bir “takım” Ergenekon unsurları böyle bir tezgâh kurarken... Camilerimizi, hem de böylesine kritik bir süreçte bu kadar “Politik” ve “Ergenekonvarî” sloganlara alet ederken... Bu iki kurumumuzu temsilen toplantıda bulunanlar ne yaptılar?.. Ya uyudular, ya korktular ya da gönüllü olarak destek verdiler... AK Parti döneminde uyumaları da, korkmaları da, gönüllü olarak destek vermeleri de büyük dert. Çok büyük!..