ALLAH KORKUSU YÜREKLERDEN ÇEKİLİNCE…

ALLAH KORKUSU YÜREKLERDEN ÇEKİLİNCE…
İsmail AYDIN/AnaHaber-Yorum
“Özgecan Cinayeti”ni konu alan yazımı inceleyen değerli bir okurum, “İsmail Bey, siz Safahat’ı okuyorsunuz, Akif bu konuda hiç bir şey söylememiş mi?” gibi bir soru yöneltti telefonda. Değerli okurumun konuyu bildiğini, ancak maksadının Allah korkusu üzerinde ayrıca durmamızı istemiş olacağını düşünüyorum. Çünkü yazıda Allah sevgisinden ve hesap gününden bahsetmiş, okuruma göre Allah korkusundan yeterince bahsetmemiştim. Aslında Kanuni’nin Allah korkusuyla hareket edip, müftüsünden fetva almadan karıncalar hakkında ne yapması gerektiğini zikrederken konuya bir miktar temas etmiştim. Neylersiniz ki, yazıyı hazırlarken bazen yerimiz kalmıyor, bazen de yazıların uzunluğundan şikâyetler alıyoruz. Her neyse!...

Akif bu konuda ne diyor? Bu sorunun cevabına geçmeden önce bir hususu arz etmek istiyorum. Bazı işgüzârların lâflarına takılmadan, “Akif şunu mu dedi, bunu mu dedi, kime ne söyledi” gibi ipe sapa gelmez sözde açıklamalara aldırış etmeden; Akif’in öyle mısraları var ki, bunları, bir yolunu bulup kısa kısa da olsa, ana okulundan, hatta ana kucağından başlayıp eğitim kademelerinin herhangibirinde yavrularımıza mutlaka öğretmemiz gerektiğini düşünüyorum. İşte o mısralardan dördünü ilginize sunuyorum:

Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır

Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır

Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfi Yezdan’ın

Ne irfanın kalır te’siri kat’iyyen ne vicdanın.

Akif’in bunları destekleyen iki mısrası da şöyle:

Sade bir sözdür, fakat hikmetlerin en mücmeli

Bir halâs imkânı var, ahlâkımız yükselmeli.

Demek ki karamsarlığa, ümitsizliğe gerek yok. Hâlâ bir kurtuluş imkânı var, onun da çaresi, ahlâkın yükseltilmesidir.

Vaktiyle çalıştığım noterliğin Ankara’nın siteler bölgesinde olduğunu söyler, Çankaya bölgesindeki insanların, çalışmakta olduğum bölgedeki insanlardan farklı olarak üzerleri tertemiz, kravatlı insanlar olduğunu düşünürdüm. Bu fikrimi paylaştığım bir taksici: “Ağabey! Büyük soyguncular maalesef kravatlılar arasından çıkıyor” demişti.

Sokaktaki sade vatandaşın görüşü böyle. Bunca cinayeti, vahşeti, dehşeti, vurgunu, soygunu, hırsızlığı, haydutluğu, ne bileyim envaî türlü yolsuzluğu yüksek öğrenim görmüş, üniversite bitirmiş, fakültelerden diploma almış insanlar niçin ve nasıl yapar ki?.. Açlıktan mı, aç kalmak korkusundan mı? Hayır! Geçim derdiyle meşgul halk çoğunluğununki gibi bir dertleri yok bunların. Servetleri yedi sülalelerine yetecek kadardır. Ancak gözleri aç. Allah korkusu nimetinden mahrum olmakla gözleri aç kalmış.

Bu aziz millet öyle haydutluklar duymuştur ki, bunları yapanların ne açlığı, ne de aç kalma korkuları söz konusudur. Fuzuli ünlü “Şikâyetname”sini, Fikret de, “Han-ı Yağma” isimli hicvini bu gibiler yüzünden yazmıştır.

Çeşitli usulsüzlüklerle tüyü bitmediklerin hakkına tecavüz ederken bu gibiler Allah korkusundan azade, “al gülüm-ver gülüm” taktikleriyle nasıl olsa kimse görmüyor, kimse bilmiyor, kimse işitmiyor, diye habire çalıyorlar. Yüreğinde azıcık Allah sevgisi, azıcık Allah korkusu olan bir kimse; Allah biliyor, Allah görüyor, Allah işitiyor diye düşünür ve yanlış yapmaktan sakınır. Başkasının hakkına tecavüz etmez, kimsenin canına kıymaz.

Böylelerinde utanma duygusu da yoktur. “Allah’dan korkmaz, kuldan utanmaz” tabiri meşhurdur. “Haya imandandır” (Hadis). Şuurlu bir imandır bugün eksik olan. Allah sevgisidir, Allah korkusudur eksik olan. Öncelikli eksiğimiz bunlardır. Yoksa insanlar başka türlü korkmadan, utanmadan ve yüzleri kızarmadan millet malını çalamaz, tüyü bitmedik yetimlerin hakkına tecavüz edemez, kimsenin canına kıyamazlardı.

İsmail AYDIN/AnaHaber-Yorum
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.