Allah, Tanrı VE DİL

Hadi ULUENGİN,
Modern Zamanlar,
Hürriyet, 02/08/1994(*)


Allah, Tanrı ve Dil

Konuşma ve yazı dilinde beni çok ifrit eden yeni ukelalıklardan birisini, “Allah” sözcüğü yerine “Tanrı” kelimesinin kullanılması oluşturuyor.
“Allah bağışlasın” yerine “Tanrı bağışlasın” türünden bir uydurukça duyduğumda bütün cinlerim başıma sıçrıyor. Tüylerim diken diken oluyor.
Çünkü “Allah rızası için” diyen bir dilenciyi “Tanrı versin” şeklinde yapay bir lisanla savmak, benim anadil hazinem içinde yer almıyor.
Müslümanlıkla yoğrulmuş toplumsal aidiyetim bu abesliğe izin vermiyor.

ZİRA öncelikle “Allah”, ve “Tanrı” farklı anlam içeriyor.
Birincisi, mukaddes kitap sahibi ve başta İslam olmak üzere tek yaratanlı dinlere iman etmiş insanların kozmik “Rabb” bilincini yansıtıyor.
İkincisi ise bu dinler ötesi çoğulcu “Tanrı” kavramını ihtiva ediyor.
Dolayısı ile Şaman ve eski Yunan “Allahları”ndan sözetmek ne kadar yanlışsa, “Rabb”e atfen Türkçeye yerleşmiş “Allah’ın hikmeti” deyişinde “Tanrı hikmeti” gibi bir ucube yumurtlamak daha beter yanlış oluşturuyor.
Buradaki “Allah”, dillerin yapısını belirleyen kimlik şuurunu içeriyor.
Nitekim bir İrlandalı, hayretini, İsa Mesih’i çağrıştıran “Jesus Christ” yerine Kelt tanrı simgeleyen “Krom” ünlemini bağırarak dışa vurmuyor.
Fakat anlaşılan, bizim “laikperest” kesim, ancak kendi evriminde değişmesi gereken dili, tekrardan “laikleştirmek” sevdası peşinde koşuyor.
“Allahın günü” yerine de “Tanrının günü” uydurmasyonunu yumurtluyor.
Benim için ise, kör satırla doğrasalar, bunu söylemek imkansızlık taşıyor.

BUNLARI, Cumartesi günü Paris’te vuku bulan bir olaydan dolayı düşündüm.
Çünkü Fransa Anayasa Mahkemesi, lisana İngilizce sözcüklerin girmesini engellemek için, kültür Bakanı tarafından hazırlanan ve Fransızca karşılığı üretilen yabancı kelimelerin kullanımını yasaklayan kanunu kısmen iptal etti.
Fransızca’nın kamuda geçerli tek dil olduğunu vurgulamakla birlikte, ifade sınırlayan bu yasaklamanın İnsan Hakları Bildirgesi’ne aykırı olduğunu duyurdu.
Müdahele ve talimatlarla yönlendirilecek ceberut dil anlayışını reddetti.
Merkeziyetçiliği ve müdahaleciliği ayyuka çıkan Voltaire’nin ülkesinde bile, dilin ancak kendi tabii evriminde oluştuğu olgusu yeniden teyid edildi.

“Güneş Dil Teorisi” ile lisanı iğdiş edilmiş ve tarihinden kopartılmış bir ülke ahalisi olarak Fransa’daki son gelişmeyi çok ciddiye almak gerekiyor.
Çünkü bugün “Allah” yerine “Tanrı” kelimesini yanlış biçimde kullanan anlayış, özünde bu ırkçı teorinin doğal uzantısını teşkil ediyor.
Ama zihin sistematiğinin sürekliliği şimdi başka bir biçimde uygulanıyor.
Uydurulan sözcük, piyasaya sürüldükten sonra, bunu kabullenmekle “aydın” olduklarını sanan ve yanlış vurgulu devrik cümlelerle “İlericilik” oynayan dizi film mütercimleri; ekran spikerleri; bar entelleri; sosyal demokrasi liderleri veya “Kalpaksız Kuvva” yazarları tarafından yaygınlaştırılıyor.
Şimdi Allah’ı Tanrı yapan ve dili hadım eden strateji bu seyri izliyor.

KUŞKUSUZ, dil babında geriye dönüş için dayatmak ta fazla anlam taşımıyor.
Zira, ne kadar yanlış olursa olsun; ne kadar kültürel benliğimizi ıskalarsa ıskalasın, artık yerleşmiş olanı dışlamak, gerçekçi bir çaba oluşturmuyor.
Çünkü, yaşayan dil, kendisine kısmen ve külliyen empoze edilmiş olan da dahil, belirli bir sürede geçirdiği evrimle birlikte dönüşüyor.
Bazen, Fransa gibi, karşılığı üretilse bile, yabancı kelimeleri benimsiyor.
Bazen iki üç sene öncesine kadar genç Türkler arasında çok moda olan “Herald” argosu gibi, bir müddet kabullendiği sözcüğü daha sonra dışlıyor.
Ama, anadilini ve kültürel aidiyetini sahiplenmek sorumluluğu hisseden insanların da yanlışa karşı demiri zamanında ve tavında dövmesi dayatıyor.
Bunun için ise kanun hükmünde kararname ve talimat değil, lisan doğrusunu ve ve kültürel aidiyeti özde ve biçimde savunan yazılar ve sözler gerekiyor.

Bu gün hala, “Tanrı”ya karşı mutlaka “Allah”ı savunmak gerekiyor.
Zira, “Allah” tarihimizi, “Tanrı” ise tarih öncemizi simgeliyor.
Tarih olmadan tarih öncemiz olabileceğini sananlar ise tekrar yanılıyor.

(*) Yazıyı arşivinden seçerek sitemize ileten Nuri Birtek kardeşimize teşekkür ediyoruz.
Not: bazı kelimeler tarafımızdan siyahlaştırılmıştır. Editör

Hadi UULUENGİN/Hürriyet,02.08.1994
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.