BİZİM NEJATI DA ZİYARET BUYURUN...
BİZİM NEJATI DA ZİYARETBUYURUN SAYIN BAŞBAKANIMIZ

Nusret ÇİÇEK(*)
Devlet büyüklerinden sadır olan reklamı yüksek ziyaretler ramazan ayında Allah rızasına geçer mi bilemem.
Diyeceksiniz ki illa da geçmesi mi gerekir?
Bir rivayete göre evet, bir rivayete göre de, pozisyon kamusal alan dokunulmazlığı sahasındaysa Allah rızası aranmaz.
Bu konuyu niye mi açtım?
Benimkisi merak işte, kasaba çocuğuyuz ya, kültürümüz siyaset denilen sanatın bir koyup bin alacağı yerde bir koyup yarım almayı caiz görmediğini bilmeye kafi gelmiyor.
Yaz deftere al harmana hesabi de çoktaaan tarihe karıştı.
Diyeceksiniz ki illa da geçmesi mi gerekir?
Bir rivayete göre evet, bir rivayete göre de, pozisyon kamusal alan dokunulmazlığı sahasındaysa Allah rızası aranmaz.
Bu konuyu niye mi açtım?
Benimkisi merak işte, kasaba çocuğuyuz ya, kültürümüz siyaset denilen sanatın bir koyup bin alacağı yerde bir koyup yarım almayı caiz görmediğini bilmeye kafi gelmiyor.
Yaz deftere al harmana hesabi de çoktaaan tarihe karıştı.
O yüzden, Nejat Uygur gibi toplumun değer yargılarını alaya alarak tiyatro denilen sahnede zirve alan bir güldürücüyü ziyaret etmek varken neden bizim Nejat ziyaret edilsin ki?
Ettik de cevabını da aldık.
Nejat Uygur “Çişim geldi, gidin” demeseydi, rol gereği üstlerine işemeyi mi kafaya koydu acaba? O anda ne düşündüğü bilinmez ama, at yarışlarında birisi bine oynar diğeri ise bire…Bizdeki politika hep bine oynar, bire oynayanlar birde kalıyor.
Hastalık şüphesiz en büyük mazeret sayılır, Müslüman isterse düşmanı olsun hasta olana yardım elini uzatmakla mükelleftir, bunda bir yanlışlık yok.
Sayın Başbakan da bir açıdan bunu yapmış olabilir, geçenlerde gitmiş Nejat Uygur’u ziyaret etmiş. Düşündüm ki, geçen yıllar İstanbul’da Sait Çekmegil gibi bir düşünür hem aylarca hasta yatmış ve hem de yakalandığı hastalık sonucu vefat edince öylesi foto muhabirli uğrayanı pek olmamış, çünkü o, Nejat Uygur değildi. Ömrü boyunca kalemiyle, lisanı ile İslam’a hizmet etmiş bir garip yolcu, sesli yaşadı, sessiz yürüdü… Rahmeti bol olsun.
Geçenlerde yazmıştım, Alman uyruklu ırz düşmanı Alanya Kapalı Cezaevine düştü diye Hürriyet’in yazarı Ertuğrul Özkök atağa kalktı.
Devleti de ayağa kaldırdı:
Bir telefon karşısında başbakan, bir telefon karşısında Adalet Bakanı, bir telefon karşısında Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü.
Neymiş?
Alman serbest bırakılmazsa, Türkler aleyhine çevrilen Gece Yarısı Ekspresi filmi devreye girermiş.
Neticede Hürriyet gazetesinden bir muhabirin cezaevine giderek Almanla görüşmesi sağlanınca yine düşündüm, Vakit Gazetesi muhabiri olsa tövbe görüştürmezlerdi…
Vatandaş Nejatlar merak ediyor, hapse düşen binlerce Türk’ün ailelerden kaç tanesi Sayın Başbakan, ya da Adalet Bakanı ile doğrudan görüşebilir?
Sincan F tipi Cezaevinde yatmakta olan Arca’nın da en azından o Alman kadar hakkı yok mu? Mehmet Ali Arca ile yerli ve de yabancı basın görüşmek istiyor ama görüştürülmediğine ne diyeceğiz?
Eh, Arca da Alman olsaydı!
Bu ülkede adam yerine konulmak için ya Alman ya da Nejat Uygur mu olmak gerekiyor?
Neticede Alanya hakimleri tüm baskılara rağmen İngiliz kızın ırzına zorla geçen Almanı serbest bırakmadıkları gibi Ekspres de vizyona giremeyince Özkök’ün kurgusu posta trenine dönüştü… Cif cifff… Hakimleri candan kutluyorum.
Yeri geldiği için anlatayım.
Sıkışık günlerde bizimkilerin kapıları ardına kadar açık oluyor da seçim havası başlayınca açık olan kapılar kapanıyor. Bir gün Tayyip Beyle görüşmek için genel merkeze gittiğimde sekreterin “çalışıyorlar, meşguller” cevabına itiraz etmedim, etmem de, bir daha da gitmem de ...
Ama baktım ki arkadan gelen tanıdığım bir Danıştay hakimi içeri alınarak hemen görüştürülünce çok zoruma gitmişti.
Diyeceksiniz ki bunda ne var?
Şu var, o hakimin elinden gelse bir kaşık suda boğacak yapıda birisi, ben ve benim gibiler de malum gönüllü fedai, yardım deyince itfaiye erleri gibi en önde koşarak gideriz.
Ama babı kapıya gelince ona açık sana kapalı. Sonra da kimler o kapılardan gerisin geri çevrilemedi ki. “Hepimiz Ermeni’yiz” deyenler rahatça girdiler de “Türk Milletindeniz” diyenler giremiyorlar.
Yazar ve de muhabirlerimiz( Vakit Gazetesi) de zaman zaman aynı muameleye muhatap olmuyorlar mi? Önce o taraf, yer kalırsa en son bu taraf çağırılır, bazen de hiç çağrılmaz…
Asıl konu gelir kadir kıymet ile vefaya dayanır.
Atalarımız bir kahve fincanın kırk yıl hatırını söylerler, bizim lâik siyasette ise bir fincan değil küplerle kahve ikram etseniz faydasız, ille de söven sayan!
Demek ki yollarda beraber yürümek te bir şeye yaramıyor.
Ettik de cevabını da aldık.
Nejat Uygur “Çişim geldi, gidin” demeseydi, rol gereği üstlerine işemeyi mi kafaya koydu acaba? O anda ne düşündüğü bilinmez ama, at yarışlarında birisi bine oynar diğeri ise bire…Bizdeki politika hep bine oynar, bire oynayanlar birde kalıyor.
Hastalık şüphesiz en büyük mazeret sayılır, Müslüman isterse düşmanı olsun hasta olana yardım elini uzatmakla mükelleftir, bunda bir yanlışlık yok.
Sayın Başbakan da bir açıdan bunu yapmış olabilir, geçenlerde gitmiş Nejat Uygur’u ziyaret etmiş. Düşündüm ki, geçen yıllar İstanbul’da Sait Çekmegil gibi bir düşünür hem aylarca hasta yatmış ve hem de yakalandığı hastalık sonucu vefat edince öylesi foto muhabirli uğrayanı pek olmamış, çünkü o, Nejat Uygur değildi. Ömrü boyunca kalemiyle, lisanı ile İslam’a hizmet etmiş bir garip yolcu, sesli yaşadı, sessiz yürüdü… Rahmeti bol olsun.
Geçenlerde yazmıştım, Alman uyruklu ırz düşmanı Alanya Kapalı Cezaevine düştü diye Hürriyet’in yazarı Ertuğrul Özkök atağa kalktı.
Devleti de ayağa kaldırdı:
Bir telefon karşısında başbakan, bir telefon karşısında Adalet Bakanı, bir telefon karşısında Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü.
Neymiş?
Alman serbest bırakılmazsa, Türkler aleyhine çevrilen Gece Yarısı Ekspresi filmi devreye girermiş.
Neticede Hürriyet gazetesinden bir muhabirin cezaevine giderek Almanla görüşmesi sağlanınca yine düşündüm, Vakit Gazetesi muhabiri olsa tövbe görüştürmezlerdi…
Vatandaş Nejatlar merak ediyor, hapse düşen binlerce Türk’ün ailelerden kaç tanesi Sayın Başbakan, ya da Adalet Bakanı ile doğrudan görüşebilir?
Sincan F tipi Cezaevinde yatmakta olan Arca’nın da en azından o Alman kadar hakkı yok mu? Mehmet Ali Arca ile yerli ve de yabancı basın görüşmek istiyor ama görüştürülmediğine ne diyeceğiz?
Eh, Arca da Alman olsaydı!
Bu ülkede adam yerine konulmak için ya Alman ya da Nejat Uygur mu olmak gerekiyor?
Neticede Alanya hakimleri tüm baskılara rağmen İngiliz kızın ırzına zorla geçen Almanı serbest bırakmadıkları gibi Ekspres de vizyona giremeyince Özkök’ün kurgusu posta trenine dönüştü… Cif cifff… Hakimleri candan kutluyorum.
Yeri geldiği için anlatayım.
Sıkışık günlerde bizimkilerin kapıları ardına kadar açık oluyor da seçim havası başlayınca açık olan kapılar kapanıyor. Bir gün Tayyip Beyle görüşmek için genel merkeze gittiğimde sekreterin “çalışıyorlar, meşguller” cevabına itiraz etmedim, etmem de, bir daha da gitmem de ...
Ama baktım ki arkadan gelen tanıdığım bir Danıştay hakimi içeri alınarak hemen görüştürülünce çok zoruma gitmişti.
Diyeceksiniz ki bunda ne var?
Şu var, o hakimin elinden gelse bir kaşık suda boğacak yapıda birisi, ben ve benim gibiler de malum gönüllü fedai, yardım deyince itfaiye erleri gibi en önde koşarak gideriz.
Ama babı kapıya gelince ona açık sana kapalı. Sonra da kimler o kapılardan gerisin geri çevrilemedi ki. “Hepimiz Ermeni’yiz” deyenler rahatça girdiler de “Türk Milletindeniz” diyenler giremiyorlar.
Yazar ve de muhabirlerimiz( Vakit Gazetesi) de zaman zaman aynı muameleye muhatap olmuyorlar mi? Önce o taraf, yer kalırsa en son bu taraf çağırılır, bazen de hiç çağrılmaz…
Asıl konu gelir kadir kıymet ile vefaya dayanır.
Atalarımız bir kahve fincanın kırk yıl hatırını söylerler, bizim lâik siyasette ise bir fincan değil küplerle kahve ikram etseniz faydasız, ille de söven sayan!
Demek ki yollarda beraber yürümek te bir şeye yaramıyor.
Bakı kalan vefa, sadakat, dostluk, kardeşlik.
Diğerleri rüzgar gibi gelir geçer…
Onun için bizim Nejat şimdiye kadar nasıl idare ettiyse şimdiden sonra da kasaba şartlarında idare eder, asıl olan toplumun ahlaki yapısını dejenere ettiği için meşhurlar safında yerini alanların öncelikli gönülleri olsun!
Onlar memnun olsunlar gerisi zaten bizden sayılır, kapıdan kovsan bacadan mecburdur girecekler… Nusret ÇİÇEK (01.10.2007 tarihli Vakit’ten)
(*) Emekli Hakim
Diğerleri rüzgar gibi gelir geçer…
Onun için bizim Nejat şimdiye kadar nasıl idare ettiyse şimdiden sonra da kasaba şartlarında idare eder, asıl olan toplumun ahlaki yapısını dejenere ettiği için meşhurlar safında yerini alanların öncelikli gönülleri olsun!
Onlar memnun olsunlar gerisi zaten bizden sayılır, kapıdan kovsan bacadan mecburdur girecekler… Nusret ÇİÇEK (01.10.2007 tarihli Vakit’ten)
(*) Emekli Hakim
Bir görüş...
Tayyip'e senelerce birlikte yürüdüklerinden ne hayır geldi ki? Erbakan'ın tavrı ortada. Hem bu işler reytinge ve tiraja bakar. Hürriyet'in tirajı 500 bin, Vakit'inki 50 bin. Piyasa kuralları gereği öncelik Hürriyet'in olacaktır. Temenniler piyasa kurallarını bozamaz. Hem de arı bal vermeyen çiçeğe neden konsun ki? Saygılarımla,