ÇEKMEGİL'CE

ÇEKMEGİL'ce
Serdar ARSEVEN/ Tercüman
Size bugün Şair M. Said Çekmegil’ce tasvirler sunacağım. O, şiir yanında, hem de daha çok, nesir de yazar...

Malatya’nın bu ünlü düşünürü Türkiye’de resmiyetten ari bir ekol oluşturmuştur. Hüseyin Bey’den Metin Önal Mengüşoğlu’na, Yavuz Bülent Bakiler’den Turgut Özal’a farklı bir çizginin kompozitörü olmuş, kendini bilmezlerin oluşturduğu karanlık tablolarda ışıklı bir huzmenin aydınlık güneşini oluşturmuştur.

Görünen o ki, Çekmegil çizgisi, bu ülkede, farklı bir boyutla zihinleri devamlı süsleyip duracaktır. Bağıran bir ses olmasa da, saba makamında derinden inleyen bir nağme veya yüreklere neş’e taşıyan bir Anadolu türküsü olarak zihinlere duygular, beyinlere düşünceler aşılayan bir gerçek olarak ruhlarımızı devamlı besleyecektir.

Bu gün size onun bahçesinde dolaşarak şiirlerinden. satır satır koparılarak derlenmiş bir buket sunacağım. Kırda çiçek toplar misali onun duygusal mısralarından, ülkemin görünen fakat hissedilmeyen bir kısım manzaralarını aktaracağım...

Onunla gezinirken Ülkede, sayın Çekmegil önce:
“Vapur,tren,oto,otobüs,dolmuş/ Hayat yollarda kaybolmuş/ Hayretteyim.”diyor, ve ekliyor:
“...Bazı kadınlar sanki banyoda/ Plaja dönmüş caddeler...” Dahası:
“Doymamış aç gözler/ Olgunlaşmamış kof sözler/Bulvarlar dolusu bozulmuş özler/ Ahlak mı?.. Artık varsayım...” Üstüne üstlük Şairimiz:
“İnsanlar gördüm/ insanlar yaya kalmışlardı/ Atsızdılar.../ İnsanlar gördüm dünyaya dalmışlardı/ gamsızdılar” diye yakınıyor...

Yine bu platformda :
“Koltuk çoklarını aldattı/ Mustağripleri kendine/ gravatlarıyla bağladı/... Koltuk/ Cemaatla namaz alanlarını nasıl da daralttı/Göz alan avizelerin altında dolu kasalar/ Nazı niyazı azalttı.../ diyen şair:
Kilim üzerinde oturan Fatih/ Duymadın mı İstanbul’u nasıl kuşattı?” şeklinde sorumsu bir iddia ortaya getiriyor...
“Koltukçular, koltukta namazlarından oldular/ İnsanları nar-ı Cahimle değil/ Tağutla korkuttular.../” diyerek hayıflanıyor.

Şairler sokağından İstanbul’a sapınca, tabii;
“Ben İstanbula şiir yazmam/ İstanbul artık Fatih’in İstanbul’u değil/ Selvi selvi minareler olmasa/ Bizansı andırır sanki “ diyor ve hemen ekliyor:
“Her şey / Cuma’nın Pazara dönmesiyle başlamadı / Bu beden bu yarayı taa ötelerden aldı...” diyerek yaranın kökenini işaret ediyor.

Belli ki, Çekmegil Tanzimatın oluşturduğu ortamı beğenmiyor;
“Bu ne biçim ortam!..” diyor:
Sosyoloğu karanlık Ziya/ İdealisti mürted Fikret/ müçtehit taslağı baidullah Cevdet/ Diplomatı refik-i Patrik paşa Fuat/ Başları Mustafa Reşit...” Daha bitmedi:
“...Edepsiz Halide, çalıkuşu beyinli/ Toptan hergele/ Gavur kayırıcıları bilmezler/ Şairi: deli değil; ama Orhan Veli/ Zavallı sokak kedisi/ Ciğeri rüyasında gören mideci/ Kadını sokakta rimelli/ Erkeği evde, kıskanmaz belli/.

Çekmegil’e göre manzara şu:
“Açmışlar TV.yi/ Sohbet yok,kıraat yok/ Azdıkça azıyorlar/
Bir yandan taklitçi vaızlar/ Habire mühür kazıyorlar/
Ya enteller?/...
Oturmuş şiir yazıyorlar...”
“Kamyonlar (O İstanbul diyor ama) Ankara’dan Anadolu’ya/ Tonlarla Batı taşıyorlar/ Oturmuş kurtlar,kuzular,kuşlar/ Güller ve dikenler gibi asude bir hayat yaşıyorlar...”

Ve yakınıyor müsebbiplerinden:
“Ey Batıda dilenen zifiri aydın!/ Sen, olmaz olaydın/...
“Baksana kimler çıkıyor mikrofonlara/ Kimler tırmanıyor ekrana/ Çetin mi çetin/ Çöreklenmiş tepesine Milletin/...
N’olacak; velisiz toplum/ Hatibi ham hum”

Tabii bu durum karşısında geçmişe tahassür yazılmaz da ne yazılabilir ki:
“Su sesi çağlardı kulağımızda/ Borularda akıp gitti/ Para sesi vardı cüzdanımızda/ Kağıtlar yerini aldı bitti/
“Bir ses daha vardı/ İliklerimize kadar akardı/ Alkole buladılar/ Mikrofonlar eritti/
“Lahuti bir nağme eserdi dünyamızda/Onu şükürsüzlük yedi bitirdi/
“Göğü uçaklar/ Denizi torpidolar/ Yeri fabrikalar öğüttü./
“Mekanik bir dünya geldi /Tabii dünyamızı itti...”

Bunu tabii görüyor Sayın Çekmegil. Ona göre:
“Doğruya doğrulmayanlar, yalanlara boğulurlar/ Veli olmaya çalışmayanlar, velilere köle olurlar/ Sezar’a hak tanıyanlar, İsa’nın hakkını/ Anlayamazlar/ Allah’a ortak koşan çoğulcular, ortalıkta/ Dolaşan koğucudurlar/ Yaratana saygı duymayanlar, yaratılmışlara saygı dururlar/ Kibirle kasılanlar, vakardan yoksundurlar/ Namazsızları sorgulamayanlar/ Namazlarından sorgulanırlar/ Kitabın semtine uğramayanlar/ Bilmezlerle beraber uğurlanırlar!../ İmansız sonlar, sonunda mutsuzdurlar/ Gündemde değilse ana konular/ Bir meşin yuvarlakta yuvarlanırlar...

Ama Çekmegil üstad ümitsiz değildir; Kriter dergisinde ümidini şöyle dile getiriyor:
“Şehit ekili toprak altından/ Yemyeşil filizler beliriyor/ Güneş yeniden doğmak için ufukta/ Tunç renklerini dökerek batıyor...
“Çırpınıp duruyor ipek kanatlı kelebek/ Aynalarda yıkanıyor bir melek/ Boşuna gitmedi olanca emek/ Kentten uzakta bir çoban/ Karışan saçlarını tarıyor...
“Kulak ver arzın kalbine/ Umutlar taşıyor baksana ahengine/ Sen hayale dalma da yine/ Dünya afakı aydınlatmak için yanıyor...
“Bu kadar yağmur duası boşuna mı/ Çakan şimşekler altında/ Biriken göz yaşlarımız yağıyor/ Bir çocuk doğacak günlerden habersiz/
Ağlıyor...”

Serdar ARSEVEN/ Tercüman'dan
climanjero
19.10.2007

bir ırak'ta buradamı yaratılıyor, demekk

bir önceki mesajın başlığı eksik kaldı buradan düzeltiyorum bir ırak'ta buradamı yaratılıyor, demekki iç'lere işlemiş... birileri emellerine ulaşıyor...

climanjero
19.10.2007

ırak'lar

Eseflenmeden geçemedim doğrusu; sözüm yazarlada değil, yazılanlara. Anımsadığım kadarı ile çekmegil bir fikir akımın tepesinde tabu'laşmamak için çevresinde kendi gölgesini bile tutmamış birisidir. demirel2in güzel sözü "dün dün'dür, bugün bu gün'dür" doğru anlaşılırsa çekmegilimsi fikir akımı da anlaşılabilecektir. bugün topluma değil, gençliğe enjekte edilen zehir aşırılırlıktır ( fuhuş ). insanın mahreminde yaşayacağı her olgu sokaklara taşmışsa ve fuhşuyatla yapılıyorsa zaten azı'ya almış bir atın önünde delikanlılık yapmak eşeklik olsa gerek. çok geç değil, geçenlerde sokağa çıktığımda 15 yaş civarları 3 kız konuşuyor, pardon bağrışırcasına laflıyorlar diye gençlik tabiriyle düzelteyim ifademi: -kenana dedim ki beni korku filancaya götür. götürmedi. korkup sinemada boynuna atlayacaktım. salak beni bilmem ne seKs filmine götürdü. - ha ha haaa -kiah kiaahh diye diğer kızlar gülüyor. ama edalarındaki gıpta içler acısı. bizim böyle bir erkek kırığımız yok diye... şimdi kıskançlık'ı irdeleyelim mi desem birsürü name dizilir. başlıklayalım en iyisi * diğer kızların erkekli kıza olanı mı * babanın bu hali görse erkekli kızının elden gittiğine mi * erkekli kızın diğer kızların goncalığına mı bataklık her devirde bataklıktı, kabul etmek lazım, işin garibi bugünlerde bataklığa batmak halay çekilerekte yapılıyor. telefon geldi şimdilik bu kadarla yetiniyorum..

semazen
17.10.2007

Kabullenilmeyen gerçek bu...

Sait Çekmegil jenerasyonu baş döndürücü bir değişimi yaşamış, çocukluk ve gençlik yıllarında soludukları gelenek biçimlerini yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde çevrelerinde görememişlerdir. Bu nedenle gençleri anlayamamışlar, aynı kültür ikliminde büyüyenler dışında fikirlerini tanıtamamışlardır. Oysa dünya dönmektedir. Dün "kıskançlık" kelimesi ile ifade edilen ve övülen olgu için bugünün gençliği, "bununla anlatılmak istenen olumlu şey nedir" sorusuna yanıt aramaktadır. Bir başka deyişle, o nesil ile bu kuşak farklı lisanı konuşmaktadır. Bu nedenle Sait Çekmegil'in davranış biçimi ile ilgili fikirlerinin değişime uğramadan toplumda kabul görme şansı acaba var mıdır? Sizi bunu tartışmaya davet ediyorum.

Sanih
10.08.2007

Yazı hakkında

Bahtiyar rumuzuyla liberal izmirliler ve bazı diğer internet gruplarında değerli görüşler sergileyen bir kardeşimiz yukarıdaki yazı hakkında tarafıma şu gürüşleri iletmiştir. Önemli bulduğum için aşağıya alıntılıyorum: Date: Tue, 7 Aug 2007 13:11:42 -0400 From: bahtiyarzaza@gmail.com To: ssanih@hotmail.com Subject: Re: ÇEKMEGİL'CE (Allah'tan Rahmet Diliyoruz) " "Bazı kadınlar sanki banyoda, "Plaja dönmüş Caddeler..." M.Said Çekmegil Ne kadar isabetli bir tesbit...Asagidaki Link'te bulunan S.Arseven'in alintilardan olusan yazisini buyuk bir keyifle okudum. Boyle safiyane/natural bir halk ve Hakk insanini gec tanimanin ezikligi icindeyim. Megerse analar neler dogurmus da haberimiz yok... Aslinda nelerden haberimiz var ki? "Oz yurdunda garip, oz vataninda PARYA" olanlar nelerin farkina varabildiler ki? Bu gurbetci kardesiniz de onlardan biri degil mi? Allah kendisinden razi ve hosnud olsun insa-allah... Bahtiyar

Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.