(HALE BAK:) Fikri karmaşa&
Fikri Karmaşa
Atilla ÖZDÜR- Vakit
Anadolu’dan bir okuyucumuzun kafası karışık, Duran Kömürcü’yü soruyor. Duran Hoca, hep sevip saydığımız bir arkadaşımızdır. Kimi mehaz gösteriyor bilmiyorum amma, gazetelerde, ‘oy vermenin dini ve milli bir görev olduğu noktasından hareketle, sandığın boykot edilmesini isteyenlerin dinin ruhunu anlamadıklarını’ yazanlara sert bir çıkışla karşı koyuyor. Sandığa gitmeyi sanki Hz. Allah’ın emirleri arasındaymış gibi gösterilmesinden aşırı derecede rahatsız…
Duran Kömürcü hoca, Kelime-i Şehadet’i Allah’ın İslam olarak seçtiği dinimizin tek şartı olduğunu belirttikten sonra, ‘Allah’a inanışın esası O’na kulluktur. Allah ve Resulunun emrinde bulunmaktır. Allah (c.c.), tek hakim güçtür. Sırat-ı Müstakim sadece O’nun yoludur. Kanun koyucu O’dur’ dedikten sonra, ‘Yeryüzünün hakimidir. Bu düşünceyi aşanlar, tanımayanlar, başka yol arayanlar, Allah’a şirk koşanlardır’ diyor ve Kur’an ve Hadis açıklamalarına geliyor…Atilla ÖZDÜR- Vakit
Anadolu’dan bir okuyucumuzun kafası karışık, Duran Kömürcü’yü soruyor. Duran Hoca, hep sevip saydığımız bir arkadaşımızdır. Kimi mehaz gösteriyor bilmiyorum amma, gazetelerde, ‘oy vermenin dini ve milli bir görev olduğu noktasından hareketle, sandığın boykot edilmesini isteyenlerin dinin ruhunu anlamadıklarını’ yazanlara sert bir çıkışla karşı koyuyor. Sandığa gitmeyi sanki Hz. Allah’ın emirleri arasındaymış gibi gösterilmesinden aşırı derecede rahatsız…
Malatya’dan arayan okuyucumuz ve tabii daha başkalarının da bulunması muhtemel, Hüseyin Öztürk’ten bizim aktardıklarımızla Duran Kömürcü’nün arasında sıkışıp kalmış… Kafası da bu sıkışıklıkta karışmış…
Ne diyordu Öztürk,
‘Oy kullanmak insani ve imani bir görevdir… İman eden kişi emaneti ehline verir. Ehliyet çoğunluktadır. Bütünün parçalanmaması gerekir. İman eden kişi çoğunluğun yanındandır ve çoğunluk nerede ise orada durur’…
Duran Kömürcü’ye takılarak Duran’cı kanatta yer alırsak, Cehennemden kurtulduk… Yok, Hüseyni makamının cuş-i revan’ına kapılarak, AKP’de karar kılarsak, imanımızı kurtardık…
Her ikisi de birbirlerine ters amma, her ikisi de söylediklerine göre, Cennet yolu…
Bunlardın birinin mutlaka yanlış olması gerekir, amma hangisi… Kafası karışık okuyucumuz, taa Malatya’lardan arıyor ve Atila abi nedir bu işin doğrusu diyor…
Ben de meseleyi mahrecine havale ederek Hüseyin Öztürk’e postalıyorum… Hanginiz doğrusunuz…
•
Hayat pratiklerinden bir örnek, üvertür olsun…
Bir başın yönetiminde topluca yuvarlanıp gidiyoruz… Herkesin dini, herkesin midesi ve herkesin karısı kocası kendine… Kimse kimseye karışmıyor. Önümüze bir sandık koyuyorlar ve diyorlar,
‘Kralınızı, çobanınızı ya da başbakanınızı seçeceksiniz… Haydi zihin parlaklığı sizlere...
Bizim dinimizden olsun, amma, her şeye karışırmış, işleri kafasına göre yürütürmüş, bizi ilgilendirmez, Yeter ki bizim dinimizden olsun mu isteriz, yoksa… Yahu, dini farklıymış, boşver gitsin dert edinmeyiz. Biz geçmişine bakarız, adaletten sapmış mı. Kimsenin hakkını, kimsenin kanını, kimsenin huzurunu bir başka kimseye ortaklatmış mı. Bu noktada güven veriyor mu deriz…
•
Allah’ın indirdiklerinden murad edilen nedir... Eğer adalet ise ki, mülkün temelinde onun bulunması gerekir, bu kez, adalet nedir, sorusu çıkar ortaya
Adalet için hemen Hz. Ömer’in mum formülü gösterilir... Kamunun mumu kamu işlerinde… Çorbayı kaynatırken de mutfağın mumunu fayraplama…
Adil yönetimin ana şeması böyle çizilir…
Hükümetler, bürokrasi, yasamalar, bir toplumu çekip çevirenler bu mum mihengini icraatın geneline yayabiliyorlarsa, isterse bunlar zındık olsunlar, hakkıma sahip olabilmek için beni kan davasına, ihkak-ı hak yoluna yönelmek zorunda bırakmıyacaksa, buyursun gelsinler başıma…
Yok eğer, kamu mumundan başka mum tanımıyor, kullanmıyor ve bilmiyor iseler, yetmiş defa zemzemle banyo yapmış bile olsalar, iki ellerim de yapışıp kalır yakalarında…
•
Politika, dünyevi meselelerin çözüm tezgahıdır. Seçimlerin de tek fonksiyonu, tezgahları verimli kullanabilecek kratta bir ustabaşına işbaşı yaptırtmak…
Kendilerine sosyal demokrat ya da solcu molcu dedirten tezgahtarlara bir noktada bayılıyorum… Sanırsınız ki, meydanlarda kendilerine tezgah arayan bu tezgahtar adaylarının cümlesi bekar…
Oysa hepsi de kırk yıllık evli barklı. Amma hepsinin hanımları evlerinde hanım hanımcık… Güya bizim mahallede kadının sadece adı varmış…
Bizim mahallenin kadınları ellerinde makas, meydanlarda kurdele kesiyor…
Valla, işin aslına bakarsanız, ifrat ve tefrit benim de kafamı karıştırdı..
Tut kelin perçeminden, şimdi…
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.
