İSLAMDA İHYA HAREKETLERİnden GÜLDESTE
İSLAMDA İHYA HAREKETLERİ’DEN GÜLDESTE
EBUL ALA-EL-MEVDUDİ(*)
‘ CAHİLİYENİN TASALLUTU’ “Bütün peygamberlerin dünyadaki vazifelerinde nihai gaye; arz üzerinde Allah’ın hükümranlığını tesis etmektir. Peygamberlerin her biri; müşriklerin nüfuz ve faaliyetleri sınırlı kalmak kaydıyla, eski itikat ve ibadetlerine bağlı kalabilmelerine dair taleplerini kabul edebilirlerdi. Fakat otoritelerinin ilerisi için kuvvet bulmalarına – tehlike arz etmesine – asla rıza göstermediler. Bu gaye ile her peygamber kendi devrinde, müşriklerden evvel, siyasi ihtilal yapmaya çalıştı. Hz. İbrahim (a.s.) gibi bazıları bu işe zemin hazırlayabildiler. Hz. İsa (a.s.) ve diğerleri ihtilal hareketine bilfiil teşebbüs etmeyi başardılar. Fakat Allah’ın nizamını tesis edemeden vazifeleri sona erdi. Hz. Yusuf, Hz. Musa ve Hz. Muhammed (a.s.) Allah’ın dünya üzerindeki hükümranlığını en iyi bir şekilde tesis ettiler.
Hz. Muhammed (a.s.), bu vazifeyi yirmi üç senede tamamladı. Peygamber (a.s.)’dan sonra bu icraat Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer tarafından devam ettirildi. Sonra liderlik Hz. Osman’a devredildi. Halifeliğin ilk birkaç yılı Peygamber efendimizin zamanındaki gibi dinamizmini muhafaza etti.
Fakat iki faktör hilafet müessesesinin zayıflamasına sebep oldu:
1. İslam devletinin süratle gelişmesi ve her geçen gün yeni meselelerin ortaya çıkması halifenin işlerinin zorlaştırdı.
2. Hilafetin ağır yükünü omuzlarında taşımak üzere seçilmiş bulunan Hz. Osman’ın diğer selefleri kadar liderlik “liyakatinde şanslı olamaması”. Neticede, hilafet devirlerinde, “cahiliye” islamın bünyesine sokulmak üzere kendine mecra buldu. 2. Hilafetin ağır yükünü omuzlarında taşımak üzere seçilmiş bulunan Hz. Osman’ın diğer selefleri kadar liderlik “liyakatinde şanslı olamaması”. Neticede, hilafet devirlerinde, “cahiliye” islamın bünyesine sokulmak üzere kendine mecra buldu. Hz. Osman’ın bu şer kuvvetleri önlemek üzere hayatını ortaya koymasına rağmen, zararlı hareketi kontrol altına alamadı. Ondan sonra Hz. Ali öne geçti. İslamın siyasi nüfuzunu korumak için azami gayret sarf etti. Fakat kanı karşılığında bile bu fitneye bir son veremedi. Neticede; ”Peygamber ölçülerine uygun” olan hilafetin,zalim saltanatlara geçmek üzere bu şekilde vuku buldu.Böylece hilafet saltanata dönüşerek, hükümranlık Allah’a karşı olanların eline geçmiş oldu.
“Cahiliye” iktidarı eline geçirdikten sonra içtimai hayatı kanser gibi kemirmeye başladı. Böyle bir şer kuvvetin nüfuzu ancak İslamiyet tarafından kontrol altına alınabilirdi. Fakat O “İslamiyet”iktidardan uzaklaştırılmış bulunuyordu. “Cahiliye” icraatına İslam kılığında devam ediyordu. Eğer kâfirler, müşrikler ve münkirler hakiki hüviyetleriyle ortaya çıksalar, onları bertaraf etmek için fırsatlar mevcuttu. Fakat vaziyet oldukça farklı idi. “Cahiliye” Allah’ın birliğine ve peygamberine inandığını söyledi. Riya olarak, Kur’anı Kerim ve sünnete başvurdu.
İslam ile İslam olmayanı aynı siyasi bünye içinde bir araya getirme sonsuz karışıklığa yol açar. Maskeleri olmayan şer kuvvetleri önleme çok daha kolaydır. Onlarla mücadeleye başlayınca, samimi ve hakikati gören insanlar sizinle birleşir ve bütün kalpleri ile sizinle beraber olurlar. Hiçbir Müslüman size karşı açıktan açığa cephe almaz. Fakat “ hak ile batıl karışımına” karşı mücadeleye girişirseniz o vakit yolunuza münafıklar değil, dürüst Müslümanlar dahi size diş bilerler, sizin haksız olduğunuzu ispata kadar giderler…”
(*) Çeviren: Halil Zafir, Hazırlayan: H.Peker
Fakat iki faktör hilafet müessesesinin zayıflamasına sebep oldu:
1. İslam devletinin süratle gelişmesi ve her geçen gün yeni meselelerin ortaya çıkması halifenin işlerinin zorlaştırdı.
2. Hilafetin ağır yükünü omuzlarında taşımak üzere seçilmiş bulunan Hz. Osman’ın diğer selefleri kadar liderlik “liyakatinde şanslı olamaması”. Neticede, hilafet devirlerinde, “cahiliye” islamın bünyesine sokulmak üzere kendine mecra buldu. 2. Hilafetin ağır yükünü omuzlarında taşımak üzere seçilmiş bulunan Hz. Osman’ın diğer selefleri kadar liderlik “liyakatinde şanslı olamaması”. Neticede, hilafet devirlerinde, “cahiliye” islamın bünyesine sokulmak üzere kendine mecra buldu. Hz. Osman’ın bu şer kuvvetleri önlemek üzere hayatını ortaya koymasına rağmen, zararlı hareketi kontrol altına alamadı. Ondan sonra Hz. Ali öne geçti. İslamın siyasi nüfuzunu korumak için azami gayret sarf etti. Fakat kanı karşılığında bile bu fitneye bir son veremedi. Neticede; ”Peygamber ölçülerine uygun” olan hilafetin,zalim saltanatlara geçmek üzere bu şekilde vuku buldu.Böylece hilafet saltanata dönüşerek, hükümranlık Allah’a karşı olanların eline geçmiş oldu.
“Cahiliye” iktidarı eline geçirdikten sonra içtimai hayatı kanser gibi kemirmeye başladı. Böyle bir şer kuvvetin nüfuzu ancak İslamiyet tarafından kontrol altına alınabilirdi. Fakat O “İslamiyet”iktidardan uzaklaştırılmış bulunuyordu. “Cahiliye” icraatına İslam kılığında devam ediyordu. Eğer kâfirler, müşrikler ve münkirler hakiki hüviyetleriyle ortaya çıksalar, onları bertaraf etmek için fırsatlar mevcuttu. Fakat vaziyet oldukça farklı idi. “Cahiliye” Allah’ın birliğine ve peygamberine inandığını söyledi. Riya olarak, Kur’anı Kerim ve sünnete başvurdu.
İslam ile İslam olmayanı aynı siyasi bünye içinde bir araya getirme sonsuz karışıklığa yol açar. Maskeleri olmayan şer kuvvetleri önleme çok daha kolaydır. Onlarla mücadeleye başlayınca, samimi ve hakikati gören insanlar sizinle birleşir ve bütün kalpleri ile sizinle beraber olurlar. Hiçbir Müslüman size karşı açıktan açığa cephe almaz. Fakat “ hak ile batıl karışımına” karşı mücadeleye girişirseniz o vakit yolunuza münafıklar değil, dürüst Müslümanlar dahi size diş bilerler, sizin haksız olduğunuzu ispata kadar giderler…”
(*) Çeviren: Halil Zafir, Hazırlayan: H.Peker
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.