Kadınlar Ve Mushafları...

Kadınlar Ve Mushafları...

Sibel ERASLAN

Mesleğiniz, sosyal konumunuz, yaşınız, cinsiyetiniz ne olursa olsun Kur'anı Kerim ile bağlantınızı asla koparmayınız. Üç dönemdir sevgili hocamız Fatma Kutluoğlu (Allah onu dünyada ve ahirette rahmet ikramlarıyla karşılasın) riyasetinde devam eden bir Kur'an okuma halkamız var ve emin olunuz ki her dersten çıkışta yeniden doğmuş gibi oluyoruz, kalplerimiz yumuşayıp hakikate açılıyor, kısa bir anlığına da olsa Nuh'un Gemisine tutunmuş gibi oluyoruz. Emin olunuz benliğin nice sızı ve badirelerini atlatabileceği yegane divan; Rabbin Sözü!

AKDER'in geçtiğimiz ay Feshane'de tertip ettiği ‘'kamusal alan'' etkinliklerinde karşılaştım onunla: ‘'OKUYUCU TEFSİRİ''... Semra Kürün Çekmegil'e ait bir tefsir çalışması... Arkadaşım Hüda Kaya'nın dikkatimi çekmesiyle elime geçti, kendisine beni böylesine önemli bir gayrete yönelttiği için kalbi teşekkürlerimi sunuyorum... Konu tefsir; üstelik de bir kadın muharrir eliyle kaleme alınmış bir tefsir olunca, iki kere dikkat çekiyor. Zira bizim kültürümüzde tefsir kaleme almak her babayiğidin harcı değildir, hele ki sözkonusu kadınlar olunca bu neredeyse imkansıza yakındır...
Semra K.Çekmegil daha eserin önsözünde şöyle diyor: ‘'Bu çalışma ne bir müfessirlik ne de bir alimlik iddiasının değil, Allah'ın lutfuna erme şevkiyle, uzun yıllar hanımlar arasında devam eden bir birlikteliğin ürünüdür; dolayısıyla anlayış ve derleyiştir''...

"Okuyucu-Kari Tefsiri'' ismini de, öyle zannediyorum ki bu vurgu üzerinden seçmişler; yazmak için bir araya gelmiş kadınların ürünü değil, okumak adına bir araya gelmiş kadınların hakikate dair aşk dolu bir serüveni anlamında... Zaten Kitab'ın bize ilk emri de okuma değil mi?
Ben bu mühim ve saygıdeğer gayreti başarı dualarıyla selamlıyorum...
Semra K.Çekmegil, soyadından da anlaşılacağı üzere baba soyu üzerinden Malatya'da kurulmuş bir irfan ve okumalar sofrasının evladıdır. Merhum Said Çekmegil'in kızıdır... Bizlere kitabının altını çizdiren bir diğer husus ise, yazarın bu eseri 60 yaşında kaleme almış olması, annelerimiz yaşında bir hanımefendi'nin hayata dair kurduğu anlam bağı ve biz gençlere örnek teşkil edecek bu titiz çalışması, hepimize birer ikaz mahiyetinde...
Niçin ikaz?

Hayatının öğrenmeye dair en müsait günlerini kafe köşelerinde ya da sinema salonlarında heba eden genç kız ve erkekleri düşününce ikaz... Kendisinden bir türlü memnun olmayan her yaştan biz... Göz alıcı neon lambalarında ismi yazılı Batılı düşünür ve sanatçıların karşısında kambur kambur üstüne atan o bitimsiz aşağılık komplekslerimiz... Obur okumalarımız, tatminsiz ve şarklı oluşunu hemen her fırsatta örtmek için sergilediğimiz çırpınışlar... Hepsi hepsi... Çok okumaktan ezberlediğimiz tüm felsefeci, şair ve anarşistlerin o görkemli resmi geçidi, artık kulaklarımı sağır ediyor da ondan ikaz diyorum... Tanıştığım hemen her gencin elinde değişmez o üç fincan; sinema, şiir ve sosyoloji, yüzük acaba hangisinin altında? Herkes birbirinden nefret ediyor, herkes kendi küçük adasının büyük tanrısı da ondan ikaz diyorum... Ve cidden bıktım bu ezberden, bıktım kendimden, bıktım bizden, bıktım bu gri-bulanık puthaneden!
Şimdi bütün o çok okumak ve bilmekle övündüğün sevgili kitaplarını bir kerecik de olsun, kenara bırak ve Rabbinin Söz'üne aç kendini genç arkadaş...
...
Geçtiğimiz haftanın tartışma konusu; "Fatıma Mushaf'ı'' üzerindendi. İbni Mesud Mushafı, Ali Mushafı, Hafsa (Ömer) Mushafı'ndan da bahsediliyordu... Neydi bu Mushaflar meselesi, Kuran'ı Kerim bir ve tek değil midir? Elbette Hz.Peygamber Efendimiz'e (sav) Rab tarafından indirilmiş Kur'anı Kerim bir ve tektir. Fakat sahabeler de tıpkı bugün bizlerin yaptığı (veya yağamadığı) gibi Kur'anı Kerim'i okur, dinler ve kendi ellerindeki yapraklara küçük notlar düşerlerdi... Hele ki Resul'ün (sav) bizzat verdiği dersleri takip ederken, aynen bizim okullarda tuttuğumuz ders notları gibi, ellerindeki kitapların sağına soluna, cümle altlarına notlar düşerlerdi, paraf atar, başlıklar koyarladı... İşte Fatıma'nın, Ali'nin, Hafsa'nın, İbni Mes'ud'un Mushafları, böylesi bir gayretle husule gelmiş ders defterleri, ders notları mahiyetindedir... Bizim de üzerinde okuma çalışması yaparken notlar tuttuğumuz Kur'anı Kerimlerimiz vardır sanırım? Bu, ileride çocuklarınıza miras bırakacağınız en güzel bir hatıra olmaz mı?
...
Genç kardeşlerimize örnek olması hasebiyle söylüyorum; mesleğiniz, sosyal konumunuz, yaşınız, cinsiyetiniz ne olursa olsun Kur'anı Kerim ile bağlantınızı asla koparmayınız. Üç dönemdir sevgili hocamız Fatma Kutluoğlu (Allah onu dünyada ve ahirette rahmet ikramlarıyla karşılasın) riyasetinde devam eden bir Kur'an okuma halkamız var ve emin olunuz ki her dersten çıkışta yeniden doğmuş gibi oluyoruz, kalplerimiz yumuşayıp hakikate açılıyor, kısa bir anlığına da olsa Nuh'un Gemisine tutunmuş gibi oluyoruz. Emin olunuz benliğin nice sızı ve badirelerini atlatabileceği yegane divan; Rabbin Sözü!
Bu yazı ile kendimizi temize çıkaracak değiliz. Feveran ettiğim gri-bulanık nefs deryasının içinde yüzen birisiyim neticede. Mahzunum, eksiğim, aceleciyim, tövbekarım. Ama içimin kanayan yarasını sarıp sarmalayacak tek ocak olarak Kur'anı Kerim'in sözünü, sizlere tecrübe edilmiş bir şifa olarak, ölmeden evvel söylemek istedim arkadaşlar...
Yarın eliniz ekmek tutacak, aranızdan memleket idare edecek kişiler, sanatçılar, askerler, öğretmenler, iş adamları, anneler, babalar çıkacak... Ama Kutsal Kitabını hayatta bir kere bile okumamış bir insandan ne devlet adamı, ne sanatçı ne de asker olur...
Hayatı ve sonrasını öğrenmek için, yol hazırlığındaki herkese: Kur'anı Kerim!

Sibel ERASLAN, Gerçek Hayat,s.368
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.