NOBEL'İN DE HAYIRLISI
{mosimage}
Selahattin Duman (19.10.2005) Vatan Gazetesinden
Medya olarak kimse hakkımızı yemesin, bu Nobel meselesini iyi fiştikledik.. Adayımız da Orhan Pamuk'tu..
"Aldık alıyoruz.. Getirdik getiriyoruz.." cazına Hürriyet refikimiz başladı, medya leşkerlerinin geri kalanı da peşine takıldı..
"Peşine takıldı.." dediklerim medyanın okur yazar kesimi.. Yoksa, bin küsür köşe yazarının tamamı konunun üzerine zıplamış değil.. Çünkü bu konu "hınk" denince zıplanacak türden değil..
Bir kere "Nobel tartışmasına" girmek için "Cep telefonu kullanma klavuzu"ndan başka şeyler de okumak lazım..
***0.2005) Vatan Gazetesinden
"Aldık alıyoruz.. Getirdik getiriyoruz.." cazına Hürriyet refikimiz başladı, medya leşkerlerinin geri kalanı da peşine takıldı..
"Peşine takıldı.." dediklerim medyanın okur yazar kesimi.. Yoksa, bin küsür köşe yazarının tamamı konunun üzerine zıplamış değil.. Çünkü bu konu "hınk" denince zıplanacak türden değil..
Bir kere "Nobel tartışmasına" girmek için "Cep telefonu kullanma klavuzu"ndan başka şeyler de okumak lazım..
***0.2005) Vatan Gazetesinden
Bizim köşe yazarı esnafının kısm-ı umumisi böyle yan toplara çıkmayı sevmez..
İkincisi bize Nobel vermeyecekleri besbelliyken "Almayaaa, almayaaa, almaya geldik.." diye çığrışıp madara olma tehlikesi var.. Köşe yazarı garantili laf etmeyi sever..
Temsil hükümet yıkıldı..
"Tamam artık bu son hükümetti.. Bundan sonra bir daha kurulamaz.." demezsin.. "İki vakte kadar yenisi kurulacaktır.. Ama önce lütfen biraz demokrasi.." dersin..
Yazacak hiç lafın yoksa bile "Hayırlısı neyse o olsun.." deyip paçayı kurtarırsın..
Ona verirler mi?
Bu Nobel münazarası çıktığında bizim yazı işlerinden çocuklar odama geldiler..
Ellerinde birinci sayfa prufları, plânları.. Bay Zafer göndermiş.. Kendisi "tavla borcundan" dolayı gelemediğinden yazı işlerinin ne kadar leşkeri varsa üzerime salmış..
"Abi bunu bilsen bilsen sen bilirsin.. Acaba Orhan Pamuk'a Nobel verirler mi? Baskıyı bekletelim mi?"
Şimdi ne diyeyim?
Adam bir şekilde yazı hayatımıza girmiş.. Bizde yazı yazabilen insana hürmet çoktur..
Ahali evvel ezel okumaya, yazmaya soğuk durduğundan; okuyan insanların kafasından böcek çıktığına, yazan insanların da içkiye alıştığına inandığından bu işleri sevmez..
Ama yazı yazana içten içe de bir merak, bir hayranlık duyar..
Gerçi Orhan Pamuk'un ne yazdığını bilen yoktur.. Bir rivayete göre eski meselleri toplamış, denir.. Bir başkası "Çerçeveli masal yazıyor.." tevatürünü yayar..
Beriki "Çok zorlu istida yazar.. Bir dilekçe yazdı mı Ankara'nın hükümet adamlarını zangır zangır titretir.." diye sallar..
***
Velhasılı kelâm "Orhan Pamuk'un ne yazdığı" askeriyenin sırrı gibi birşeydir.. Kara Kitap çıktığında bir yazda 140 bin satmıştı..
Kitap o kadar ağır fikirlerle doluydu ki ahalinin kafatasındaki kantar bu sıkleti çekmedi..
Kitabı alanlardan hiç kimse kırk yedinci sayfadan öteye gidemedi.. Kırklı sayfalara gelebilenler de memleketin en zorlu okumuşları..
Kiminin Amerika'dan doktorası var, kiminin İngiltere'den mastırı.. Öyle açık öğrenimden, mektuplu üniversitelerden şehadetname alanlar beşinci altıncı sayfalarda elenip gittiler..
Örneği mevcut..
Ben şahsen o kitabı bitireni dünya gözüyle görmüş değilim.. Ancak bizim köyde hayvan ticareti için Mersin tarafına gidenler var.. Celeplik için.. Oranın gayet güzel kara keçisi olur..
Mersin'den yaza doğru alıp getirirler.. Haymana yaylasında beslerler, güze doğru satarlar..
Etinden kavurma yapıldığında çok lezzetlidir.. İşte bu keçinin itcareti için seyahat eden bizim köyün celepleri, dönüşte Şereflikoçhisar'da mola vermişler..
Yüklerini indirdikleri yamuk damlı handa "Orhan Pamuk kitabını okuyan" bir adam görmüşler..
Onlardan rivayettir.. Amerika'da okumuş, Avrupa'da yüksek mesleki kurs görüp, üç dil öğrenmiş bu adam o Kara Kitap'ı hatmettikten sonra kendinden geçmiş..
Önce üstünü başını paralayıp dağlara çıkmış.. Avare olmuş.. Kimi tetörist oldu, kimi sevdiği kızı alamayınca belinin suyu başına yürüdü, demiş..
***
Sonunda hamiyet sahibi bir Komando Binbaşı adamı dağda terörist gibi yakalamış.. İçindeki vatan millet sevgisi yeniden doğsun diye bir eyyam sopalatmış..
Adamın sopa altında koyun gibi melemesinden bilmişler ki bunun derdi teröristlik değil.. Böylece sokağa salmışlar.. O da gitmiş camiye sığınmış..
Bize vermezler..
Eğer o caminin hocası insaflı çıkmasa adam telef olup gidecekmiş.. Hocanın kuvvetli nefesi sayesinde kendine gelmiş.. "Bir daha Orhan Pamuk kitabı okumayacağım.." deyip Kur'an'a el bastıktan sonra yeniden insan içine karışmış..
Halen Şereflikoçhisar'da çerçilik yapar, derler..
Yazı işlerinden gelen çocuklara yekten "Bize Nobel vermezler.." demedim ama bunları anlattım..
Zaten Orhan Pamuk'a Nobel verilmesi sıhhi birşey değildir..
İnternete girip de Google Earth sitesini tuşladığında İstanbul'un tekmil ara sokaklarını kuşbakışı gören, Küçük Armutlu'daki evin bahçesine gizliden yapılmış kümeste kaç tavuk var tek tek sayan elin adamı bunları bilmez mi?
Orhan Pamuk'a Nobel verildiğinde kitaplarının su gibi satacağını söktüremez mi?
Elin gelişmiş Avrupalı'sı elinin altında o kadar psikiyatr, pedagog türünden kafa tımarcısı varken ahalisinin aklını zor zaptediyor.. Bir de o ahalinin eline Orhan Pamuk külliyatını verip tebaasını zıvanadan çıkaracak..
Haydi çıkardı, diyelim.. Şereflikoçhisar'daki gibi nefesi kuvvetli hocayı nereden bulacak? İşte bu yüzden "Göze alamazlar.." dedim çocuklara..
***
Vaktiyle Yaşar Kemal için de böyle tevatür çıkarılmıştı.. O'nun için de "Vermezler" demiştim..
Sebebi o günlerde Eşber Yağmurdereli ile gezip tozmasıdır.. Kol kola girip gazetelere poz veriyor, soran olursa "Memleketin gidişatını iyi görmüyoruz.." diyorlardı..
Nobel jürisi zaten buna kızdı.. "Kardeşim, ikinizde bir sağlam göz varken bu laf edilir mi?" deyip Yaşar Ağabey'i adaylıktan eledi..
Diyeceğim o ki bu Nobel meselesine takmayalım.. Biz önce pasaportumuza vize almaya çalışalım..
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.