MÜJDELE İNANANLARI!...

MUŞTULA, MÜMİNLERİ!..(*)

M. Selami ÇEKMEGİL (Çoban Tefsiri'nden)

Kültürümüzde ateş kötü bir ceza sembolü olarak algılanagelmişken, Cennet, bağ ve bahçeler de mutluluk ve saadetin sembolü olagelmişlerdir. Gerçekten de yüce bir tepeden seyredilecek etrafınızı saran salkım söğüt bir manzara içindeki berrak ırmakların aktığı, kusursuz meyve ağaçlarının hayat bulduğu bir bahçeden daha iç açıcı, daha gönül alıcı ne olabilir. Bir de iyiliğin karşılığı olarak verilen o bahçeler içindeki nefis meyveleri düşünün bir; çölleşmiş bir kum ikliminde, cehennemi bir düzen atnosferinde susamış ve usanmış bir haldeyseniz...

Kur’an II. Surenin 25. ayetinde diyor ki sanki, ‘doğru önerileri, inatla geri çevirmeksizin, bilgiyle ve bilinçle benimseyerek, yani iman ederek, doğru iş, iyi eylem yapanların nasibi, içinden ırmaklar akan böylesi cennetler olacaktır. Oraya gidenler, oradaki meyvelerden verilip yedirildikçe, (hayretler içinde), bunların daha önce de dünyada yedirilen şeylerden olduğunu söyleyeceklerdir; belki de geçmiş deneyimleri ve çağrışımları sebebiyle...Çünkü bunlar geçmişte de benzer biçimde verilmişti bazen bu iyi kişilere...

Bu değer üreticilerine, bu iyi eylem, ammeli salih sahiplerine yakışıklı, saf ve temiz güzel eşler, arkadaşlıklar da vardır diyor, yüce Kur’an aynı ayette mealen. Ve hem de geçici değil, kalıcı bir biçimde. Bu mutluluk gelip geçici bir zaman, bir sayha olmayıp, zamanlar ötesinde sürüp gidecektir renk cümbüşü gölgelerinde... Tıpkı arzularımızın sürüp gitmesi gibi hayal alemlerimizde...

Öyleyse, ‘a benim ahmak dostum’ deyiver o şaşkına ki, hala direnir Bakara "24. ayetteki meydan okumaya da, güneşin girmesini istemediği dar odalarda, çabalar mumla, çırayla avunmaya, aydınlanmaya. İdrak edemez ki o mum eriyecek, bitecek; o çıra tükenecek, o ampul köhneyecek. O halde niye inat edersin Güneşten bu kadar uzak durmaya. Aç perdelerini de o ilahi ışık dolsun ruhuna; aksın bir hale gibi beyin damarlarına. Bilmelisin ki, o ışığın huzmelerinde hayat var, esenlik var,sağlık var, selamet var... Benzemez senin o geçici ve sönücü, kötü yangınlar çıkaran fersiz lambalarına. Yapma, inat etme, gel çık bu güneş ışığına da hayat bul yarınlarına. Yoksa bu inatlı bekleyişin dar odalarda, Allah korusun, benzetecek seni atıl duran taşlara; ya da küt kalaslara. Bakarsın, Allah korusun, birlikte yanarsınız onlarla, çok elim azaplarda. Sana felaket getiren o çok güvendiğin çıranın kendini dahi nasıl yaktığını, tükettiğini görmüyor musun yoksa?.. Anlamıyor musun, düşünmüyor musun, hayat yok o zavallı sahte avuntularda. Gel, veda et Güneşe gözünü kapatan bu inatçılığa da, kurtul bu muştularla.

Bak Kur’an bunu muştuluyor sınırlı iz’anına. O halde ilim edin, zandan kurtul, gör, anla... İnan, bilgiyle uyan, değerler üret senden geride kalanlara; senden sonraya kalacaklara. Eğer bunu yaparsan, bitimsiz bir mutluluk verecektir Rabbin, hem sana hem ahfadına; içinde ırmaklar akan o güzelim cennetlerde, bağlarda. Meyveler sunulacaksın, güzelim lezzetleri tıpkı bildiğin gibi, bugün de tattığın gibi. Ama daha bir onurla, daha bir kalıcılıkla.

O halde gel yürüyelim seninle, iyiliklere, güzelliklere. Yürüyelim dikenli de olsa doğruluk yolundan kalıcı cennetlere. O umut ve muştu dünyasına varmak için, bu çelişkiler dünyasında mücadele edelim; direnelim, karşı çıkalım kötülüklere, despotluklara...

Saadet Bundadır; kurtuluş bunda...

M. Selami Çekmegil

(*)

“ iman edip salih amel (iyi eylem, doğru iş) işleyenlere içlerinden ırmaklar akan cennetler (bahçeler) olduğunu müjdele. Onlar oranın meyvelerinden nasiplendirildikçe her defasında, ‘bunlar daha önce dünyada da verilenlerdendir’ diyecekler. Bu rızık onlara daha önce de benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır.” Bakara S. /25:



M. selami ÇEKMEGİL (Çoban Tefsiri'nden)
Yorum yazabilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir.